27 Aralık 2015 20:19

Fazıl Hüsnü Dağlarca adına düzenlenen Dağlarca Şiir Ödülü’nü kazanan Şükrü Erbaş ve Ömer Erdem’e ödülleri takdim edildi. Törende, yarışmanın jüri üyeleri arasında bulunan ve ekim ayında kaybettiğimiz Sennur Sezer de anıldı. 

Beşiktaş Belediyesi, PEN Yazarlar Derneği ve Türkiye Yazarlar Sendikası’nın düzenlediği yarışmada Sennur Sezer, Haydar Ergülen, Ataol Behramoğlu, Tarık Günersel, Enver Ercan, Ertan Mısırlı ve Doğan Hızlan’dan oluşan jüri, Dağlarca Şiir Ödülü’nü “Pervane” kitabıyla Şükrü Erbaş’a ve “Pas” kitabıyla Ömer Erdem’e verdi. Erbaş ve Erdem ödüllerini Fulya Sanat Merkezi’nde düzenlenen törende aldı. 

‘YAŞAMA ARZUSUNUN ŞAİRİ’

Şükrü Erbaş yaptığı konuşmada, ödülü 16 Eylül’de vefat eden eşi Hatice Erbaş’a adadığını belirtti. “Pervane” kitabında yer alan şiirleri, eşinin hastalığı sürecinde kaleme aldığını söyleyen Erbaş, “Onun bakımını hiç aksatmadım ama bu şiirlerin yazılması, onun zamanından çaldığım anlarda oldu düşüncesi vicdanen tedirgin ediyor. Eşimin ölümünden sonra öğrendim, ‘Ben babanız içeride şiir yazıyor diye çocuklarımı içerde sessiz ağlattım’ demiş. Bir sonraki kitabımda bunu girişine koyacağım. Bu benim yazdıklarımdan çok daha kıymetli geliyor bana” dedi. 

“Fazıl Hüsnü Dağlarca; birbirine dönüşen tanrı ve doğa düşüncesi, dünyanın bütün coğrafyalarındaki insan, yaşama arzusu ve ölüm diyalektiği üzerine kurulmuş, bütün bu uğrakları birer beşik gibi sallaya sallaya şölene çevirmiş bir büyük şairdi” ifadelerini kullanan Erbaş, “Şiir yazan, okuyan herkesi etkilemiş iki şair görüyorum. Biri Nazım Hikmet, diğeri Fazıl Hüsnü Dağlarca” diye konuştu.  
Erbaş, “Sennur Abla’ya saygı ile teşekkür ediyor ve onu sevgi ile anıyorum. Şiirin emekçisi, dilin emekçisi, halkların emekçisiydi. Kısa süre sonra Gülten Akın’ı da peşinden çağırdı. Vefatları şiirimiz için, iki büyük kayıp oldu” dedi. 

‘ŞİİR İDEOLOJİK ZORBALIĞIN KARŞISINDADIR’

Ömer Erdem ödül konuşmasında, “İnsana, topluma katıla katıla büyüyen şairler silsilesi bize mirastır. Burada yaşayan şairler hiçbir zaman rahat etmediler. Kimisini Moğol bastı, kimisini padişah, kimisini devlet... Fakat bunlar ne şiirden düştüler, ne boyun eğdiler, ne de umutsuzluğa kapıldılar” ifadelerine yer verdi. 

Erdem, “Şiir, her tür ideolojik zorbalığın, ideolojik kabalığın, dinsel bağnazlığın karşısındadır” diye konuştu.
Piyanist Utku Asan’ın Chopin ve Fazıl Say’dan eserler seslendirdiği törende, Tiyatrocu Dilek Türker, Fazıl Hüsnü Dağlarca şiirleri okudu.

SENNUR SEZER, DAĞLARCA’YI ANLATTI

Törende, Sennur Sezer’in Fazıl Hüsnü Dağlarca’ya dair görüşlerinin yer aldığı bir video gösterildi. Ölümünden kısa süre önce kaydedilen görüntülerde Sezer, Dağlarca için şu ifadelerle anlatıyor:

“Ben, Dağlarca’yı gençliğinden gücünü yitirdiği zamana dek hatırlıyorum. Çok yalnız bir insandı. Yoğun bir sevilme isteği vardı, bütün o huysuzluğunun altında. Adnan Özyalçıner’le evlendiğimiz yıl, yılbaşında dükkanına uğradık yeni yılını kutlamak için. İnanılmaz bir sevinç gösterdi. O kadar sevinçle karşılaşacağımızı ikimiz de düşünmemiştik. Onunki kalabalıklar içindeki yalnızlıktır belki. Onun duyarlılığına sağır bir ülkedeki yalnızlıktır Dağlarca’nın yalnızlığı. Her selama sevinçle karşılık veren biriydi. Bizim çok iyi geçindiğimiz söylenemez. Bana ‘bıyıklı kız’ diye isim takacak kadar kavgalarımız da olmuştur. Onun çok hoş bir kahve içişi vardı. Şam fıstığı ile kahve içerdi. Bunu yazdığım için de kızdı bana. ‘Bıyıklı kız’ adını kolay almadım.”

Törende söz alan Adnan Özyalçıner, Dağlarca ile Sezer’in iyi ilişkiler kurduğunu ancak zaman zaman tartışma da yaşadıklarını söyledi. Özyalçıner, “Sennur, Fazıl Hüsnü’yü ‘yaşlı babaanne’lere benzetirdi. Hem sevecen, hem azarlayan biri olarak görürdü” dedi. (KÜLTÜR SERVİSİ)

Evrensel'i Takip Et