‘Kemik İnadı’ ya da bir majör ayak direme
Didem Gülçin ERDEM
Asuman Susam’ın yeni kitabı, bugünün söylediklerini işittiğinin itirafı. Yüksek sesle değil ama öfkenin harekete geçiren yanından faydalanarak kuruyor şiirini Susam. Kaosun şairin diline çevrilmiş şeklini okuyoruz Kemik İnadı’nda. Kaotik bir dünyanın uğultusu yükseliyor şiirlerin kaynağından. Gözesi çok ve bereketli bir şiiri var şairin. Öyle ki, Antigone ile Plath’i coğrafya tanımayan bir ortaklığın diliyle ağırlıyor şiirinde. Amed dağlarından da alıyor kaynağını, kent insanının düzlüklerinden de… Canında duyan, yaşayan, düşünen bir şiir Asuman Susam’ınki.
Mevcut olanın, biçim verenin inatçı yanını söylüyor Susam şiirlerinde. Yılgın bir dil yerine, eyleme davet eden bir dilden yana bunu yaparken. Düşüne ait olanın eski şiirlerine oranla kendisine daha az yer bulduğu bir kitap Kemik İnadı. Susam şiirinin takipçileri bilgelik tonunun yeni şiirlerinde de belirleyici olduğunu fark edecektir. Ama bu defa kendini duyumsatan bilgelik hali, mevcut olanın yerine önermesini de yanında getiriyor. “Hayat şeyleşmeden parodileşmiş” diyen Susam, “mirasındır üfle ruhunu taşa” da diyor. Aklın kendini dipte hep duyumsattığı şiirlerinde kalbî olan da gelip yerini alıyor. Kendi yarasını, acısını da dünyayla ortaklaşan bir yerden okunaklı kılıyor Susam. Göze sokmadan, işaret etmeden, yalnızca ‘var’ diyerek.
Bellek ve hafıza kavramlarıyla derdi olan bir şair Asuman Susam. Ne iyi ki öyle. Anımsatmaktan değil, unutturmamaktan yana kurar şiirini de. Bu coğrafyada yaşanan acılara kulak vermekle kalmayıp ortaklaşan bir şair olarak sözün omuzlarına bindirdiği, şahit değil dâhil olunanın ifadesidir ve okura da söze de yük olmaması bu sebeptendir. Hafıza, ayak direyici bir unsur olarak yer bulur kendisine Susam’ın şiirlerinde. Bir yeniden okuma, var etme alanı olarak. Oradan çıkan bilinci önemser ve şiirinin önermesi olarak ağırlar şair. ‘Kemik’ metaforu da aynı kaynaktan gürülder. Kalanın, kalıcı olanın, hatıratın öznesi olduğu bir inattır Susam’ın sözünü ettiği.
Bir dil işçisi Susam. İnce işçilikten anlayanlardan üstelik. Ama söz konusu dil bilinç ve hassasiyetinin Susam şiirin sularına katılması asla sentetik bir biçme haline işaret etmiyor. Şairin dilinin karakteri bu bilinç üzerine inşa olmuş durumda. Sokağa çıkan, bir ayağı hep eşikte ve yumruğu hep havada şiirler Kemik İnadı’ndaki şiirler; yapılmış, masa başı şiirler değil. Susam şiirinin bu kitapta yoğun duyumsanan sertliği ve tokluğu da sokakla bağını sağlam ve okunaklı bir yerden kurmuş olmasından ileri geliyor.
Kemik İnadı’nda çağın uğultusunu, makineleşen ve aynılaşan bir dile yüz vermeden kendi diline çeviriyor Susam. Yer yer duran, susan, boşluklarıyla da çok şey diyen şiirlerle karşılıyor okuru… İrice bir ‘tökezleme’ halinin itirafı Susam’ın yaptığı. Bu çağın yapılmış bireyinin durmadan tökezleyen aklını, kalbini kalıcı olanın, kadim bilginin onaracağı bilgisiyle yola çıkıyor Susam. Gür sesle işitilmesi gereken şiirler bunlar. En çok da bugün. Ötekinin yangınını, berikinin aymazlığını, kendini, derdini ‘benden çıktı’ der gibi söylüyor Susam. Kulak vermeli.
Evrensel'i Takip Et