Hangi ev çarpık?
Saksağan Sokağının yüksek apartmanlarında yaşayan çocukların; ev ödevleri, güvenlikler, dadılar, etütler derken aynı sokakta hatta aynı apartmanda oturdukları halde kuramadıkları arkadaşlık bağı, hepsinin ortak merakı ile kuruluyor. Elifsu, Kuzgun, Batu ve Melisa her gün önünden geçtikleri, evlerinin penceresinden gizli gizli seyrettikleri; kendi yaşadıkları eve, benzemeyen ‘Çarpık ev’e karşı çocukça bir merak duyarlar. İlginç hayaller kurarak çarpıklığın nedenini keşfedecekleri bir serüvene girerler. Burcu Aktaş, çarpıklık olarak görülmek istenilen farklılıkları tanımak ve saygı göstermek için onlara yakından bakmak gerektiğini düşünüyor. “Gerçekten bakmazsak göremeyiz” diyor.
İlk kitabınız... Nasıl bir duygu içindesiniz?
Çok mutluyum, Saksağan Sokak’ın tadını çıkarıyorum. Bir taraftan da yazacağım yeni hikayeyi kafamın içinde döndürüp duruyorum.
Kapısında güvenlik kulübeleri, etrafı çitlerle çevrilmiş, sokak ve mahalle gibi alanları yok etmiş bir yapılaşmanın içinde; neden çarpık olan bu küçük, eski ev oluyor?
Romanda etrafında dolandığım düşünce ya da sormak istediğim şey ‘hangisi çarpık?’ sorusuydu. Sizin yönelttiğiniz soru, tam da bu sebeple doğmuş oluyor sanırım. Çarpık diye adlandırdığımız şeyleri neye ve kime göre tanımlıyoruz. Benim asıl derdim bu. Günümüzde gücün hakim olduğu bir düzen içinde, neyin çarpık olup olmadığına para karar veriyor gibi duruyor ama işler bir taraftan hiç de öyle yürümüyor. Bunu roman boyunca da görüyoruz.
Yaygın olandan daha farklı olana ‘çarpık’ diyoruz. Onu yaftalıyoruz hemen. Bu sadece bir ev, bina için geçerli değil üstelik. Başka bir dil konuşan ya da daha farklı giyinen birisine hatta insan dışındaki herhangi bir varlığa hoyratça davranıveriyoruz. Farklılıklara saygı göstermek aklımızın ucundan bile geçmiyor zaten. Görmeyi bilmek çok çok önemli. Bu romanın çatısını kuran şeylerden biri de “Gerçekten bakmazsan göremezsin” cümlesi. Görmeyi bilmezsek ‘çarpık’ der geçeriz işte.
ÇOCUKLAR ÖTEKİLEŞTİRMİYOR
Ailelerinin ‘tehlikeli’ demelerine rağmen sokaklarındaki bu ‘öteki’ yapıyı ve içindekileri keşfedebilen çocukların dünyası da önemli... Günümüzün toplu konutlarında yaşayan çocukları, bu iki ayrı yaşamların karşısında ‘çarpık’ olanı keşfedebilirler mi?
Keşfedebilirler. Hatta en iyi onlar neyin ‘çarpık’ olduğunu neyin olmadığını anlayabilirler. Romandaki karakterlerden giderek cevap vereyim… Ön yargısızlar, cesaretlerini toplamak için çaba harcıyorlar ve merak ediyorlar. En önemlisi de gözetledikleri eve yakından bakabiliyorlar. Yani o evde yaşayanları ötekileştirmiyorlar. Çocukların çoğu zaman bizimkinden daha geniş bir bakış açısı olduğunu düşünüyorum.
KİMİ ZAMAN ÇOCUKLUK SINIF TANIMAZ
Sabah akşam servislerle kontrol altında okullarına gidip gelen, AVM’lerdeki alışveriş çılgınlığının içinde kaybolan çocuklarla, bulduğu solucanı toprağa tekrar yerleştiren Peyami’nin arasındaki fark ürkütücü değil mi?
Apartmanlardaki çocuklar ile Peyami’nin yaşam koşulları ve yetişme tarzı birbirinin zıttı. Bu bir taraftan ürkütücü gelebilir ama sonuçta onlar birbiriyle buluşabildiği sürece, o ürkütücülük dediğiniz şey yumuşuyor. Aynı bahçede koşabildikten sonra elbet bir gün aynı bahçeye solucan da gömerler. Apartman çocukları ile Peyami’nin hayatı birbirinden çok farklı olsa da ortak bir noktaları var: Hepsi Hüplet gofreti yiyor. Çünkü kimi zaman çocukluk sınıf tanımaz. Ama apartman çocuklarının ailelerinin Hüplet gofreti yediğini düşünelim, ki hepsi ayrı sınıftan insanlar aşağı yukarı… Kendi gofretlerinde illa bir fark olsun isterlerdi. Biri üzerine bilmem ne koyardı, biri başka bir şey…
(İstanbul/EVRENSEL)
ÇOCUK EDEBİYATININ DEĞER GÖRMESİ UZUN YILLAR ALACAK
Hem yazar hem de editör olarak Türkiye’deki çocuk edebiyatını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Radikal Kitap ekinin editörlüğünü üstlendiğim ilk yılda, yani yaklaşık sekiz yıl önce yayımlanan çocuk kitapları ile şu an yayımlanan çocuk kitapları arasında dağlar kadar fark var. Hem içerik olarak hem biçim olarak… Çocuk edebiyatının bu noktaya gelmesinde özellikle bazı yazarların, çizerlerin ve yayıncıların sonsuz katkısı oldu. Ama bizde de çocuk edebiyatının yurt dışındaki gibi değer görmesi uzun uzun yıllarımızı alacak. Yurt dışında, özellikle renkli resimli çocuk kitapları yayıncılığının sanatla iç içe gitmesi hep çok özendiğim bir şey.
Evrensel'i Takip Et