22 Ekim 2015 01:21

Hammami: Tunus ve AKP hükümetleri cihatçılara karşı durmuyor

Tunus Halk Cephesi Sözcüsü Hamma Hammami: Türkiye, Katar’la beraber Libya’da ortaya çıkan durumda Batılı sömürgecilerle birlikte önemli bir rol oynadı. Türkiye iktidarının Suriye’ye geçmek isteyen gençlere olanak sağlaması, bunun dışında maddi ve lojistik destek sağlaması konusunda bir rolü olduğu kesin. Bugün aslında Türkiye iktidarı siyasetinin sonuçlarını görüyor.

Paylaş

İlyas COŞKUN
Özlem TEMENA
İSTANBUL

Ankara’da resmi rakamlara göre en az 102 kişinin hayatını yitirdiği katliam sonrası, Türkiye halklarıyla dayanışmak için pek çok ilerici ve devrimci örgütlerin temsilcileri Türkiye’ye geldi. Bunlardan bir tanesi de Tunus Halk Cephesi Sözcüsü Hamma Hammami’ydi. Hammami ile Ankara Katliamı’na ilişkin izlenimlerini, Tunus’taki IŞİD saldırılarını, Tunus’un ve Türkiye’nin dış politikasını konuştuk. Ankara Katliamı’nı ‘bütün bölgeyi mezheplere, dinlere bölen ve yeniden şekillendiren bir projenin parçası olarak’ değerlendirdiklerini belirten Hammami bu noktada Türkiye’nin Suriye politikasına da vurgu yaptı. 

Tunus’ta yaşanan terör saldırılarında Nahda Hükümetinin Libya politikasının etkili olduğunu vurgulayan Hammami “Tunus’taki koalisyon hükümeti AKP gibi, cihatçılara karşı durmuyor” benzetmesinde bulundu.

Ankara Katliamı nedeniyle cenazelere katılmak ve dayanışmada bulunmak üzere ülkemize geldiniz. Gözlemlerinizi paylaşır mısınız?

Ortaya çıkan durum terörist bir saldırıdır ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinde yaşanan en kötü olayların başında gelmektedir. Bu saldırı Türkiye’deki ilerici ve demokratik güçleri, sendikaları ve diğer sivil toplum kuruluşlarını hedef alan bir saldırıydı. Her birisi barışın gelmesini istiyordu.  Bu eylemi gerçekleştirenler Türkiye halklarının barış içerisinde yaşamasını istemiyorlardı. Biz bu olayın sadece Türkiye ile ilgili olmadığını biliyoruz. Bütün bölgeyi mezheplere, dinlere bölen ve yeniden şekillendiren bir projenin parçası olarak düşünüyoruz. Türkiye’de iktidar olanlar böylesi durumların ortaya çıkmasına neden oluyor.

Katliamın faili olarak gösterilen IŞİD’i siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
IŞİD sömürgecilerin, siyonistlerin, gericilerin kendi projelerini gerçekleştirmek için kullandıkları araçlardan bir tanesidir. Kendilerini İslam’ın bir parçası olarak gören IŞİD ve el Kaide gibi örgütler, aslında ülkeleri bölmenin bir parçası olan faşist örgütlerdir.

AKP, TUNUS’TA HALKA KARŞI OLAN İKTİDARIN DESTEKÇİLERİDİR
Tunus’tan bakınca, Türkiye’nin Suriye politikası nasıl görülüyor?

Tunus’taki ilerici demokrat güçlerin Türkiye siyasetine dair genel kanısı kötü bir noktada. Türkiye, Katar’la beraber Libya’da ortaya çıkan durumda Batılı sömürgecilerle birlikte önemli bir rol oynadı. Türkiye iktidarının Suriye’ye geçmek isteyen gençlere olanak sağlaması, bunun dışında maddi ve lojistik destek sağlaması konusunda bir rolü olduğu kesin. Bugün aslında Türkiye iktidarı siyasetinin sonuçlarını görüyor.
Bugün Libya’da istikrarın olmamasından dolayı Tunus da endişe içerisindedir. Teröristler Libya’da vuruyorlar. Aynı zamanda da Tunus’a sızıyorlar. Aynı zamanda AKP, Tunus’ta halka karşı olan iktidarın destekçileridir. Bugün olan şudur; Türkiye tarafından desteklenen örgütler, emperyalistler tarafından Türkiye’de olayların patlak vermesi için bir araç olarak kullanılmıştır.

TUNUS’A TERÖR LİBYA’DAN GELİYOR
Nasıl bir etkisi var, örneğin Tunus’un iç savaşın hakim olduğu Libya ile sınır olması Tunus’u nasıl etkiliyor?

Tunus’a terör Libya’dan geliyor. Libya’da cihatçılara eğitim veriliyor ve Libya’dan Tunus’a silahlar sokuluyor. Bu durum karşısında koalisyonun durumu hâlâ net değil ve Libya sınırında yaşananlara göz yumuyor. Tunus’taki koalisyon hem içeride, hem de dışarıda ‘teröre’ karşı mücadelede başarısız oldu. Çünkü belli bir duruşu yok. Mesela Katar ‘terörist’ grupları destekliyor, bu bilinen bir şey. Şimdi Nahda ve Katar arasında ilişkiler var. Tunus’taki hükümet bu örgütlere karşı belli bir pozisyon alamıyor, tıpkı Türkiye’deki AKP Hükümeti gibi. AKP Hükümeti de ‘Libya’daki, Suriye’deki cihatçı örgütleri destekliyor ve Tunuslu gençlerin sınırından Suriye’ye geçmesine izin veriyor.

HALK YENİDEN SOKAKLARA ÇIKABİLİR
Koalisyonun büyük ortakları Nahda ve Nida, halktan taleplerin yerine getirilmesi için 100 gün süre istemişti. Bu süreçte neler değişti? Talepler karşılandı mı?

Hiçbir şey değişmedi. Bu nedenle biz bütün koalisyon unsurlarını değiştirmeye çalışıyoruz. Tunus halkını bu koalisyonun ‘başarısız’ bir koalisyon olduğuna ikna etmeye çalışıyoruz. Önümüzde yerel seçimler var. Bu koalisyon devam edeceğini düşünüyor, ancak halk yeniden sokaklara çıkabilir ve hükümetin düşmesini isteyebilir. Ama halkın aklında bir soru var ‘Bu hükümet giderse ne olacak, yerine kim gelecek?’ Bu yüzden biz Halk Cephesi olarak koalisyona bir alternatif olduğumuzu söylüyoruz.

Obama BM’deki konuşmasında ‘Tunus da IŞİD’e karşı koalisyona katıldı’ dedi. Burada bir sorun var. Tunus neden ve nasıl katıldı bu koalisyona? Mesela ABD, Libya’yı vurmaya karar verirse Tunus’u mu kullanacak? Biz Halk Cephesi olarak bunu kabul etmiyoruz. Terörizme karşı savaşta halk kendisi savaşabilir. Bizim ABD’ye ihtiyacımız yok. Ülkedeki koşulların değiştirilmesi gerekiyor.

TUNUS’TA ASKERİ BİR ÜS KURULABİLİR
IŞİD’e karşı mücadele kapsamında ABD ve Tunus arasında bir anlaşma imzalandı. Tunus’tan Yemen’e, Mısır’dan Bangladeş’e kadar pek çok  ülke bu anlaşmaya imza attı. Peki bu anlaşma ile Tunus’ta ne hedefleniyor?

Bu anlaşma stratejik bir ortaklık anlaşması. Belki bu anlaşmayla birlikte Tunus’ta bir askeri üs kurulabilir. Obama BM’deki konuşmasında ‘Tunus da IŞİD’e karşı koalisyona katıldı’ dedi. Burada bir sorun var. Tunus neden ve nasıl katıldı bu koalisyona? Mesela ABD, Libya’yı vurmaya karar verirse Tunus’u mu kullanacak? Biz Halk Cephesi olarak bunu kabul etmiyoruz. Terörizme karşı savaşta halk kendisi savaşabilir. Bizim ABD’ye ihtiyacımız yok. Ülkedeki koşulların değiştirilmesi gerekiyor.

Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki hemen tüm ülkelerde kaos yaşanıyor. Buna karşılık, Türkiye’de olduğu gibi, barış ve demokrasi mücadeleleri de sürüyor. Mücadeleyi ortaklaştırmak, enternasyonal bir çizgiye çekmek için ne yapmalı?
İlk başta bu ülkedeki devrimci güçlerin, hareketlerin kendi bölgelerinde birleşmeleri gerekiyor. Ancak bu şekilde mücadelede ortaklaşılabilir. Bence şu anda müsait bir zemin var. Antiemperyalist, laik devletlerin gelişmesi gerekiyor. Ne olursa olsun, ister diktatör, ister İhvancı, ister IŞİD’in diktatörlüğü olsun. Karşı devrimci güçlerin buna karşı yeni bir oluşum inşa etmeleri gerekiyor. Yeni parametreler var. Mesela Irak’ta yolsuzluğa karşı başlayan halk hareketi, Lübnan’daki çöp hareketi. Bu eylemlerde Sünni’si Şii’si herkes birleşiyor.

 

TUNUS’TA SALDIRILARA SEBEP OLAN KOALİSYONUN KENDİSİ
Ankara Katliamı’nın faili olarak gösterilen IŞİD, ülkeniz Tunus’ta da arka arkaya saldırılar gerçekleştirdi. AKP Hükümeti  7 Haziran seçimleri sonrasında yaşananların nedenini “koalisyon kurulmamasına”, dolayısıyla “istikrarın bozulmasıyla” açıklıyor.  Tunus’ta ise seçim sonrası dört partili bir koalisyon kuruldu. Nida Tunus ve En Nahda partileri, koalisyonun iki güçlü üyesi. Koalisyon kurulmasına rağmen saldırıların nedeni nasıl açıklanıyor?

 

Tunus’ta saldırılara sebep olan bu koalisyonun kendisidir. Nida seçim kampanyasını, Nahda’ya karşı yaptı ve Tunuslulara ‘Ben sizi Nahda’nın tehlikesinden kurtaracağım’ dedi. Çünkü Nahda, Tunus’a hükmederken ülkeyi tehlikeli bir yola soktu. Terörizm dilini, sokakta siyasette, camilerde yaymaya başladı. Ancak Nida, ‘Ben sizi kurtaracağım’ demesine rağmen Nahda ile bir koalisyon yaptı. Aslında bu koalisyon terörünün engellenmesindeki engelin kendisi. Çünkü Nahda’nın kendisi terörü yayıyor. Bu yüzden Halk Cephesi’nin liderlerinden Muhammed İbrahimi’nin, diğer Halk Cephesi Lideri Şükrü Belayid’in ve öldürülen askerlerin, polislerin dosyaları kapalı kaldı. Terörizme karşı Ulusal Konferans yapılacağı söylendi, ancak yapılmadı. Hükümet terörizmin araştırılmasını istemiyor. Nida Partisi de koalisyon ortağı olduğu için sessiz kalıyor. Bu yüzden bu konular karanlıkta kaldı ve bazı sorumlular sustu. İbrahimi ve Belayid’i kimin öldürdüğü biliniyor. Ancak onların ardında kim var, hangi politik kesim planladı? Bunlar karanlıkta kalıyor. Burada dış politikanın da büyük bir etkisi var.

TERÖR YOKSULLUKTAN, SİLAH KAÇAKÇILIĞINDAN BESLENİYOR
18 Mart Bardo Müzesi ve 26 Haziran Sousse kentinde iki otele düzenlenen saldırılar sonrası Hükümet yeni bir terörle mücadele yasası çıkardı. 50’ye yakın cami kapatılmış, askeri tedbirler arttırılarak olağanüstü hal ilan edilmişti. Yasayla ülkede ne hedefleniyor? Yasa, saldırıları engelleyebilir mi?

Bu yasa aslında ülkede bir hiçbir şeyi değiştirmiyor. Çünkü terörizmin ekonomik, sosyal ve kültürel boyutları var. Terör yoksulluktan, silah kaçakçılığından besleniyor. Son zamanlarda 10 kişilik bir grup yakalandı, bunların 6’sı ‘terör örgütlerine’ üye, diğerleri ise silah kaçakçıları. Siyasi boyuta gelince; şu an hâlâ bin Ali dönemine ait devlet kurumları var, faaliyetlerini sürdürüyorlar. Yeni bir anayasa da var, ancak bu anayasadaki değişimler uygulanmıyor. Devlet kurumlarının anayasa çevresinde yenilenmemesi ülkede istikrarsızlık yaratıyor. Bu da ülkede terörü besliyor. Bir de bu durumun kültürel boyutu var. Tunus’ta dini söylemleri değiştirmemiz gerekli. Bu nedenle terörle mücadele etmek için ‘terörle mücadele’ yasası gerekli değil. Terörle mücadeleyi toplumsal bir mücadeleye dönüştürmeliyiz.

ÖNCEKİ HABER

Ürkütücü ve büyüleyici bir İran anlatısı

SONRAKİ HABER

İstanbul Valiliği’nden şiddetli yağış uyarısı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...