18 Ekim 2015 01:53

Bir çınar ağacının altında

Paylaş

Müge TUZCUOĞLU

Bir çınar ağacının dibinde olup bitti her şey.
O çınar ağacının altında olan ile sınırlı değildi tabii. Çoook öncesinde başlamıştı. Tıpkı çınar ağacı gibi…
Çınar ağaçları uzun ömürlüdür. Bin yıl kadar. Haşmetlidirler. Ve dayanıklı… Kirli havayı emerler, kirliliği önlerler yani. İçleri zamanla çürüyüp boşalsa dahi yaşarlar. Birçoğumuz görmüşüzdür ve belki ismini bilmiyoruzdur. Ama çokturlar…
Bu topraklarda farklı anlamları da vardır bu ağaçların. Osmanlı Devleti’nde birer simgedir mesela. Fethedilen yerlere bir çınar ağacı mutlaka ekilir. Bu geleneğin, Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Bey’in, Şeyh Edebali’nin dergahındaki uykusunda gördüğü bir rüyaya dayandırılır. Rüyada, Osman Bey’in “böğründen hilal şeklinde bir ay çıktığını, bu ayın büyüyerek kendi göğsüne girdiğini, daha sonra göbeğinden, bütün gökyüzünü kaplayan bir ağacın çıktığını, bu ağacın yüksek dağ ve pınarlara gölge saldığını, üç kıtadaki toprakları dallarının altına aldığını ve insanların da bundan fayda sağladığını… ” gördüğü anlatılır. Ve bir rüyadan beyliğe geçişin yorumu yapılır.
Bursa’daki asırlık çınarların sırrı buradadır. Birçok caminin bahçesinde bu ağaçtan bulunması da bununla açıklanır. Tabi bir de ağacın dayanıklılığı, kolay yetişebilir olma özelliği ve faydaları, bu hikayeyi bugüne kadar pekiştirir.
Bu ağaçlardan muhtemelen 70’li yaşlarda olanlardan birinin altında yaşandı her şey. Barış mitingindeki ilk patlama, koca çınarın gölgesinde oldu. Karşısındaki yine küçük ağaçların dibinde de ikinci patlama… Patlamaların yerlerinin bilinçli olarak seçilip seçilmediğini bilemiyorum. Osmanlı Devleti’nin yıkılışının, Müslümanların içinde kaldığı tezini savunan IŞİD’in, bu devletin geleneğinden başka şeyler tercih ettiği aşikar!
Öldük! Çok öldük! 7 Haziran’ı içlerine sindiremediklerinden öldük. Bir halk hareketi ile bu ülkenin namuslu onurlu devrimcilerinin bir araya gelmesinden, yollarını ortaklaşmasından korktular. En güzel başarımızı, bir araya gelişimizi; yanımıza koymayacaklarını biliyorduk zaten. “Acısını çıkartacaklardı”. Türkiye’nin dört bir yanına dağılan cenazelerden, Türkiye’nin dört bir yanına ve tüm yaralı kurtulan halklara gözdağını verdiler. Acıttılar, ağlattılar, kanattılar, isyan ettirdiler ama hiç pişmanlık yoktu! Hiçbir cenazede ve yanındaki hiçbir insanda hiç ama hiç pişmanlık yok! Arhavili gencecik Elif Kanlıoğlu’nun anne ve babasının gözlerinin ve yüreklerinin taa içinde olduğu gibi: “Kızımızı çok iyi yetiştirdik. Çok güzel bir insan oldu. İçimizde ona dair hiçbir pişmanlığımız yok. Yetişkin, olgun, akıllı, donanımlı, iyi bir insandı. İsteyeceği gibi kadınların omuzlarında uğurladık.”
İyiyiz arkadaşlar. İyi olacağız. Olmalıyız. Evet, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Çünkü çok öldük. Her şey değişti! İstediğimiz barış da, yaşatılan savaş da, aramızdaki kardeşlik de, geçmişimiz ile geleceğimiz de ve biz de artık kesinlikle eskisi gibi olamayacağız! Ama bir çınarın yanı başında yaşatılanlara, bir devlet geleneği olarak katletmeyi devralanlara karşı, bir doğa kanunu olarak yaşatmayı savunacağız. Çünkü çınar ağacı iyileştirir; yanıkları iyileştirir. Ağrılara iyi gelir. Kirliliği önler. Zehirlenmelere karşı kullanılır.
Dayanıklıdır.
Uzun ömürlüdür.
Her toprakta yetişir.
Dört mevsim…
Bizim ömrümüz doğaya göre çok kısa. O kısalığı zaten reva gördürmeyip, zamansız öldürenler de var. Ama çınar ağaçlarının ömrü uzun. İçleri; yürekleri, ciğerleri boşalsa bile yaşarlar. Direngendirler.
Bir çınar ağacının dibinde olup bitti her şey. Çınar ağacının da tanıklık ettiği gibi çok daha öncesinden başlamıştı. Ve onun şahitliğinde daha da devam edecek. Yine gelecekler. Yine gelecekler. Binimize veya birimize! Onlar yine gelecekler! Bir yaprağı dahi kalsa, kirliliğe, zehirlenmeye, yangınlara, ağrılara direnen çınar ağacı misali, yaşamayı ve yaşatmayı savunacak bizler her zaman olacağız!
Koskoca bir gelenekten; Onlara yakıp yıkması, öldürmesi; bize yaşatması ve ağaca sahip çıkması kaldı!
İşin ilginç yanı; onlar ve bizler gideceğiz, geriye yine çınar ağaçları kalacak… Ve bu ağaçlar “bin yıllık gözleriyle”, kimin insan, kimin insanlık dışı cani olduğunu yine görecek. Yine direnecek. İçi boşalsa çürüse de yine de yaşayacak… Tıpkı bizim gibi…

ÖNCEKİ HABER

Yasım 40 gün olacak ama ölümlere alışmayacağım!

SONRAKİ HABER

Küçükarmutlu'da ev baskını ve infaz girişimi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...