Barış kazanacak
Vahşi saldırılarda, yitip giden canlarımız bize bunu emrediyor. Lamı cimi yok; bu topraklarda kazanacak olan barıştır, adalettir, insanlıktır.

İsmail DİNDAR
Yüreğimi dağlayan Suruç’tan sonra, çok kez yeltenmeme rağmen elim kaleme varamamıştı bir türlü. “Keşke onlar ölmeseydi, onların yerine bizim çocuklar ölseydi. Ne de olsa biz alışkındık ölümlere. Şimdi onların anneleri nasıl dayanacak?” diyen (diyebilen) Kürt annenin o duygusuna, düşüncesine ne katabilirdim ki? Tüm asaletiyle yüklenerek en ağır duyguları, söylenebilecek ne varsa, hepsinin yerine söylemişti içinden geldiği şekliyle. Ondan fazla, ne eklenebilirdi ki?
Sustum kaldım öylece, her gün yeniden düşünerek, ince ince, derin derin… Eğitimci, demokrat bir Türk dostumla paylaşmıştım Kürt annesinin bu söylediklerini. “Vay be, çok büyük laf etmiş gerçekten” demişti o da. Ta ki, dokuzuncu günün sonunda, sokağa çıkma yasağının kaldırıldığı günün sabahında Cizre’ye gittiğimiz o ana kadar yazamadım. Düşüncemi, duygularımı anlatamadım bir türlü. Ta ki köydeki evleri yakılıp Cizîra Botan’ın yoksul kenar mahallesinin iki göz odalı evin bir hücre genişliğindeki avlusundan kafasını sokağa çıkarırken, keskin nişancıların kurşunu ile can veren on altı yaşındaki gencin annesinin ağıtını dinleyene kadar. Aynı günün içinde, kendiliğinden elim kaleme uzanmış, soluduğumuz atmosferi dilim döndüğünce, Evrensel gazetesinin okurlarıyla paylaşmıştım.
Ya şimdi? Amed ve Suruç’un devamı şeklinde geliştirilen 10 Ekim Ankara kıyımının, Amed ile Suruç’tan farkı nedir? Ankara’daki vahşetin, Amed ve Suruç’takinden farkı kuşkusuz matematiksel üstünlüğü. Biri diğerlerinin üç katına yakın miktarda canı alarak yüreklerimizi dağlamışken, her üçünde de barbarca saldırılara sebep olan, bu topraklarda gelişmekte olan, birlikte ve özgür gelecek paradigmasıdır.
Saldırganları bunca alçaltan neden, gelişip boy vermekte olan geleceğin birlikte inşa edilme çaba ve sürecinden başka bir şey değilken, bu vahşeti de aşan yönelmelerle, aslında birlikteliğin gerekliliği, doğruluğu ve kutsallığı da ispatlanmış oluyor adeta.
Dünyadaki egemen güçleri ve dört kıtada her daim kirli oyunlarına tam tekmil amade bekleyen cani iş birlikçileri bu denli korkuya gark eden; Ortadoğu topraklarında tohumları yeşeren; özgür, demokratik, gönüllü birlikte yaşama iradesinden başkası değildir. Amed’de, Suruç’ta ve son olarak Ankara’daki caniliğin hedef alıp yok etmeye çalıştığı budur. Ancak bununla birlikte bilinmesi gereken bir başka gerçek de, halkların birleşik devrimci gücü ile yaratılan yarınları getirecek güneşin doğuşunu, bu tür kalleşçe yönelmelerle engellemek, tarihin hiçbir evresinde henüz mümkün olamamıştır.
Çok acılı süreçler yaşansa da, karşılığında çok ağır bedeller ödense de; bu coğrafyanın güzel yürekli insanları, iğne ile kuyu kazırcasına, ilmik ilmik, anbean, özgürlüğü de, aydınlığı da, kardeşliği de, yeryüzünün bu nadide kadim topraklarına nakşedip, tüm dünya insanlığına armağan etmeyi bilecek ve başaracaklar. Vahşi saldırılarda, yitip giden canlarımız bize bunu emrediyor.
Lamı cimi yok; bu topraklarda kazanacak olan barıştır, adalettir, insanlıktır.
Evrensel'i Takip Et