15 Ekim 2015 00:30

'Vekalet savaşı'ndan 'Total savaş'a mı?

Suriye üzerinde üç yılı aşkın bir süredir devam eden ‘vekalet savaşı’, Rusya’nın doğrudan müdahalesiyle yeni bir boyut kazandı. NATO şemsiyesi altında bir araya gelen Batılı emperyalist devletler Rusya’nın bu hamlesinin başarısızlıkla sonuçlanmasını istiyor. Suriye üzerinden devam eden paylaşım planı bölgesel savaş tehlikesini içinde barındırıyor.

Paylaş

Yücel ÖZDEMİR
Köln

Der Spiegel dergisi bir kez daha Rusya Devlet Başkanı Putin’i kapağa taşıyarak, “Rusya’nın dünya gücü oyunu” hesapları yaptığını değişik boyutlarıyla ele aldı. Dergi 2013 ve 2014’te de Putin ve Rusya’yı kapağa taşımış, Avrupa ve dünya için nasıl bir tehlike içerdiğine dair analizler yayınlamıştı. Özellikle de Ukrayna’daki çatışma dolayısıyla...

Der Spiegel bu hafta “Putin saldırıyor” başlığıyla hazırladığı kapak yazısında, Rusya’nın Suriye’de açıkça askeri gücünü kullanmasının “soğuk savaş” dönemindeki gelişmeleri anımsattığını belirterek, “Rus ve ABD uçakları birbirine çok yaklaştı. NATO üyesi Türkiye’nin hava sahası Rusya tarafından ihlal edildi. NATO, acil müdahale gücünü ikiye katladı” şeklinde durumu aktarırken aslında Rusya’nın bu hamlesinin tehlike içerdiğini anlatmaya çalışıyor. Hazar Denizi’ndeki gemilerden Suriye’ye dört cruise füzesi göndermesi “dehşet verici haber” olarak değerlendirildikten sonra şu değerlendirme yapıldı: “Ancak şimdi karıştıran bir Sovyetler Birliği yok. Sadece onun bir kısmı olan Rusya etkisizliğe veda ederek yeniden ben buradayım, dedi. Çünkü bu ülke kararlı ve pervasız bir adam tarafından yönetiliyor.” (42/2015)

Ve elbette Putin’in bir dünya gücü olmak için Suriye’de büyük bir “risk” aldığından söz ediliyor. Ardından da Rusya tarafından yapılan bombardımanda sivillerin öldüğü yazılıyor.

Hiç şüphe yok ki, NATO şemsiyesi altında bir araya gelen ve eski SSCB’nin kontrol ettiği ülkeleri ve bölgeleri ele geçirme, paylaşma temelinde adeta kader birliği yaparcasına birleşen Batılı emperyalist devletler, Rusya’nın kendilerinden onay almadan Suriye’de askeri operasyonlar düzenlemesinden hiç de hoşnut değiller. NATO, zaten geçen hafta Brüksel’de düzenlediği toplantıda bunu gizleme ihtiyacı duymadan açıklamıştı.

Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande Avrupa Parlamentosundaki ortak oturumunda Putin’in hamlesinden “derin endişe” duyduklarını ilan etmişlerdi. Dahası Hollande, Rusya’nın müdahalesini “Ortadoğu’da total savaş tehlikesi”, Barack Obama “Felaket için reçete” diye ifade etti.

FRENE İKİ ÜLKEDE BASILDI

Bu temel strateji ekseninde 1990’lı yıllardan günümüze kimi zaman hızlı, kimi zaman yavaşlayarak ama kesintisiz devam eden süreç, bugün itibarıyla iki ülkede frenlenmiş bulunuyor: Ukrayna ve Suriye.

Doğu Avrupa’nın en büyük ülkesi Ukrayna’nın Batı tarafından ele geçirilmesi için 2013’ün sonunda başlayan süreç, gelinen aşamada ülkeyi bölmüş bulunuyor. Denilebilir ki, Batının Doğu Avrupa’da Rusya’nın etkisini zayflatmak için başlattığı süreç, Doğu Ukrayna’da durdurulmuş bulunuyor. Ukrayna’nın tümünü kontrolü altında tutmayı başaramayan Rusya, bir seçenek olarak bölmeye razı olmuş ve en önemlisi de bu süreçte Ukrayna’nın en kıymetli parçası Kırım’ı, mart 2014’te topraklarına dahil etmiştir. Bir bakıma bölge haritasının yeniden çizilmesi anlamına gelen ‘Yeni Rusya’nın mimarı Putin’in bu hamlesi karşısında Batının yapabileceği diplomatik protestodan başka bir şey olmamıştı. Bir süre Rusya ile ilişkilerin normalleştirilmesine Kırım’ın yeniden Ukrayna’ya bağlanması şartını koyan Batılı emperyalistler, gelinen aşamada Kırım’ın Rusya topraklarına katılmasını kabullenmişe benziyor.

Putin’in Kırım hamlesi, aynı zamanda kendi etki alanını korumak için attığı adımlar karşısında Batının yapacak fazla bir şeyinin olmadığı anlamına geliyor. SSCB’nin dağılmasından bu yana kendi topraklarından çok uzakta ve tek başına düzenlediği bu ilk askeri müdahalenin anlamı açıktır ki; IŞİD’i bitirme, Esad’ı kurtarmadan da çok daha büyüktür.

RUSYA KAZANABİLİR Mİ? KAZANIRSA NE OLABİLİR?

Şimdi bütün dünyanın merak ettiği, Rusya’nın başlattığı bu askeri müdahalenin başarıyla sonuçlanıp sonuçlanmayacağıdır. Bir haftalık süreç, terör örgütünün önemli kayıplar verdiği ve zamanla kontrol ettiği pek çok kent ve kasabada çekilmek zorunda kalacağını gösteriyor. Ama Suriye’nin eski Suriye olmayacağı da artık kesin gibi görünüyor. Batının IŞİD’e karşı zaferi, tek başına Rusya’ya kaptırma niyetinde olmadığı da görülüyor. Nasıl ki İkinci Dünya Savaşı’nın son yıllarında SSCB tarafından Hitler faşizmine ölümcül darbeler vurulduğunu gören ABD ve İngiltere, Normandiya çıkarmasıyla sürecin ortağı olduysalar, benzer bir çıkarmayı Suriye’de de yapabilirler. Dolayısıyla IŞİD’in yok edilmesi üzerinden ülkenin paylaşılması pazarlıklarına dahil olabilir. Ama nereden bakılırsa bakılsın, Suriye müdahalesiyle bölgeden kovulmak istenen Rusya, şimdi eli daha güçlenmiş halde geri dönmüştür. Dahası, Suriye’de kazanacağı bir başarı, bölgede etkisini artıracaktır. Şimdiden, Irak’ın da gelecekte terörle mücadele için Rusya’ya askeri müdahale çağrısında bulunabileceği fısıldanıyor. Bu, bütün planlarını bölgenin tamamına sahip olma üzerine kuran ABD için tam anlamıyla “felaket” olur. Obama’nın kastettiği “felaket”in bu olması kuvvetle muhtemeldir. Bu ise, tahmin edilebileceği gibi bölge için “total savaş”tan başka bir şey değildir.

Emperyalist devletlerin bölgeyi kontrol altına almak için girdikleri güç mücadelesinin faturasının asıl olarak bölge halklarına çıkarılacağını söylemeye dahi gerek yok. “Sığınmacı trajedisi”, halklar ve emekçiler açısından nasıl bir tablonun oluşacağını özetliyor. Tek çare, emperyalistlerin olmadığı, halkların barış içinde yaşadığı bir Ortadoğu’nun kurulmasıdır. Gerisi gerçekten felaket...

YOKSA BATI IŞİD’İN BİTİRİLMESİNİ İSTEMİYOR MU?

Bugün Batı blokunun en önemli üç ülkesinin lideri tarafından yapılan açıklamalara bakılırsa hiçbirisi Putin’in Suriye’de radikal dinci terör örgütüne karşı cephe açmasından pek memnun görünmüyor. Halbuki, hepsi de her fırsatta IŞİD’in bitirilmesinden söz ediyor. Hepsinin “ortak düşman” ilan ettiği IŞİD’e karşı kazanılacak bir başarı, normal koşullarda “hepsinin başarısı” olması gerekiyor. Batının da Suriye’nin doğu ve kuzeyden bu kanlı terör örgütüne karşı harekete geçmesi çöküşü hızlandıracaktır. Ama Batı vurma yerine daha çok itirazı dillendiriyor. Der Spiegel’in yazdığına göre Rusya, IŞİD’in hedeflerine günde 30 kadar hava harekatı yaparken, ABD sadece 5-6 saldırı düzenliyor. Bu durumun kendisi bile ABD’nin ipe un serip, IŞİD’le mücadeleyi zamana yaymak istediğini gösteriyor. Bu nedenle ABD öncülüğündeki Batının IŞİD’le kısa sürede bitirmeye dayalı kararlı bir amacının olmadığını gösteriyor.
Bunun nedeni elbette eski SSCB’nin egemenliği altındaki ülkelerin kontrol edilmesi adı altında başlatılan sürecin devam etmesi isteğinden başka bir şey değildir. Doğu Avrupa’dan Balkanlara oradan Libya, Irak gibi ülkelere kadar geniş bir coğrafyada savaş ve işgallerle denetim sağlayan Batılı emperyalist devletlerin asıl hedefi, SSCB’nin varisi durumundaki Rusya’yı çevreleme, kendi içine hapsetmeyi, hatta vakti geldiğinde ele geçirmeyi arzuluyorlar.

BATI, PUTİN’İN HAMLELERİ KARŞISINDA ÇARESİZ

Kırım’daki durumun bir benzerine şimdi Suriye’de tanık oluyoruz. Ortadoğu gibi tehlikeli bir bölgede tek başına askeri operasyonlar düzenleyen Rusya’nın bu hareketi karşısında Batının çaresizliği elbette zayıflığından kaynaklanıyor. Gerçekçi olmayan planlar ve yanlış ata oynamalar, başta ABD olmak üzere bir bütün olarak NATO bloku ve iş birlikçilerini zor durumda bırakmıştır. Batının Ortadoğu’ya dair bütün hesapları önce Moskova’da, sonra da Şam’da bozulmuştur. Putin’in Suriye’deki hamlesi artık Rusya’nın jeostratejik çıkarlarını korumak için askeri gücünü kullanmaktan çekinmeyeceği anlamına geliyor. Buna dair mesajlar çok önce de verilmişti. Örneğin, Putin 2007 Münih’teki NATO Güvenlik Konferansında, ABD’nin dünya üzerinde tek egemen güç olmak istediğini ifade ettikten sonra şöyle demişti: “Rusya binlerce yıllık tarihi olan bir ülke. Her zaman kendisine ait bir dış politikasının olması önceliklerinin başında geldi. Bu geleneği hiçbir zaman bozmayacağız.” (Der Spiegel, 42/2015)

ÖNCEKİ HABER

Sennur Sezer: İnsana dair hiçbir şey ona yabancı değil

SONRAKİ HABER

Barış istemenin bedeli!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...