07 Ekim 2015 15:07

Ablam, ustam, yoldaşım Sennur Sezer’i uğurlarken...

Paylaş

Gülsüm CENGİZ

Bu satırları yazarken; Sevgili Sennur Sezer’le bir daha sohbet edemeyecek olmanın, onun içten kahkahalarını duyamayacak olmanın üzüntüsü içindeyim. Hep onunla ilgili yaşanmışlıkları anımsıyorum. Onunla ve eşi Adnan Özyalçıner ile, 1979 Dünya Çocuk yılı nedeniyle İstanbul Atatürk Kültür Merkezinde düzenlenen etkinliğin çıkışında tanıştık. Yanlarında çocukları da vardı. O gün hemen Ayşe ile Ahmet’in, kurucusu olduğum  çocuk korosunda yer almalarını kararlaştırdık. Daha önce yapıtlarından tanıdığım bu iki edebiyat ustasıyla dostluğumuz, işte o zaman başladı. 1979’da İstanbul’da sıkıyönetim ilan edilip derneklerde çalışma olanağımız ortadan kalkınca Sennur Sezer ve Adnan Özyalçıner, çalışmamızı evlerinde sürdürmemizi önerdiler.

Aksaray’daki evlerinde, Adnan abinin halasıyla birlikte yaşıyorlardı; ve bu küçük dairede koro çalışmamızı sürdürmemiz için bize de yer açmışlardı. Onları yakından tanıyınca ne kadar alçakgönüllü, çalışkan ve üretken olduklarının ayrımına varmıştım. Yaşlısı ve çocuğuyla saygı ve sevgiye dayalı ilişkilerin sürdüğü; geçimini, Cumhuriyet gazetesinde çalışan Adnan abinin sağladığı bir emekçi ailesiydi tanıdığım. Evin gereksinimlerini karşılayabilmek için alışverişini semt pazarından yapan, sağlıklı ve ucuz yemek tariflerini çevresindekilerle birlikte benimle de paylaşan Sennur ablanın alçak gönüllülüğüne ve paylaşımcılığına hayran olmuştum. Koro çalışması için evlerine gittiğimizde Sennur abla, onca çocuğa börek yapıp sununca gözlerime inanamamıştım.

Sonra birçok şeyi paylaştık onunla. Çocuklarla gittiğimiz etkinliklerde hep yanımda oldu. Yalnız kendi çocuklarına değil, korodaki öteki çocuklara da kol kanat gerdi yolculuklarda, ülkücülerin saldırılarında, polis baskınlarında... Devrimci bir ana, dost ve yol arkadaşı olarak destek ve dayanışmasından güç aldım hep. Bakırköy’deki bir grev ziyaretine gittiğimizde, polis grev çadırını basınca, çocuklarla gezmeye gelip geçerken uğramış bir komşu teyze rolünü oynayarak, beni gözaltına almalarına karşın çocukları polise kaptırmayışı unutulacak gibi değil. Sık sık Aksaray’daki evin kapısını çalardım. Sennur abla, elini mutfak önlüğüyle kurulayıp yeni yazdığı bir şiiri okurdu heyecanla. Nasıl da heyecanlandırırdı bu beni; bir şairin şiirini henüz yayımlanmadan dinlemek... Sonra hep sürdü dostluğumuz ve adımlarımız meydanlarda, yürüyüşlerde, grev ziyaretlerinde; imzalarımız 1995’te yayına başlayan Evrensel gazetesinde buluştu; 1996’da Emek Partisinin kurucuları arasında yer aldık. Kürt sözcüğünün bile korkarak söylendiği bir dönemde; bu acılı coğrafyaya saatler süren yolculuklara çıktı Adnan abiyle birlikte.

Sevgili Sennur Sezer ile adımlarımızın buluştuğu günden bugüne hep birlikte yürüdük yaşamda, yazında ve kavgada; dostlukla, sevgiyle, dayanışma içinde... Ülkemizde ve dünyada yaşananlara şiirleriyle tanıklık eden; yaşamı boyunca ezilenlere ses olmayı seçen, hep mücadelenin içinde olan sevgili Sennur ablayı tanımış olmanın onur ve sevincini duyumsarken şimdi onu yitirmemizin üzüntüsü içindeyim. Yol arkadaşı, eşi, değerli yazar Sevgili Adnan Özyalçıner, çocukları Ayşe ve Ahmet’in yanı sıra yazın dünyasındaki dostlarına, kurucusu olduğu Emek Partisi, emek verdiği Evrensel gazetesi ve Hayat Televizyonundaki dostlara ve okurlarına başsağlığı diliyorum.

ÖNCEKİ HABER

O ‘Ses’i arayacağız

SONRAKİ HABER

Abi kaç, Sennur abla geliyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...