16 Eylül 2015 15:18

Robot çocuklar

Filmde, İkinci Dünya Savaşı esnasında Almanlar'ın Yahudiler'e karşı olan tutumuna bir çocuğun izlenimlerinden yola çıkarak tanık oluyoruz.

Paylaş

Günay KARAKUŞ
Adana

(The boy in the Stiriped Pyjamas) Çizgili Pijamalı Çocuk çevirisiyle kitabı filme uyarlayan Mark Herman, iki çocuğun sıradışı arkadaşlığını; mistik bir havada, yürek burkan öyküsüyle başarılı bir şekilde anlatmış. Filmde, İkinci Dünya Savaşı esnasında Almanlar'ın Yahudiler'e karşı olan tutumuna bir çocuğun izlenimlerinden yola çıkarak tanık oluyoruz. Alman olan Bruno, küçük yaşlardan itibaren tarih dersinde Yahudi ırkının vasıfsız, barbar, aşağılık bir toplum olduğu anlatılan ve bu tür bir eğitimle yetiştirilen çocuklardan biridir. Ne var ki toplama kamplarından tanıştığı Yahudi bir çocukla her gün dikenli teller ardında buluşurken dostluklarını pekiştirir. Durumun, derslerde öğrendiklerinden ve asker rütbeli babasının anlattıklarından çok farklı olduğuna tanık oldukça tecrübe eder.
Filmin en güzel tarafı izleyicilerin duyguları sömürülmeden sıcak bir dostluk üzerinden savaşın acı ve soğuk yüzünü bizlere aktarabilmesi. Bruno, Nazi subayı olan babasının Polonya'ya tayin edilmesinden sonra taşındıkları evde yalnızlık çekmektedir. Etrafı araştırmaya çıktığında başlar çizgili pijamalı insanları keşfetme öyküsü. Bruno'nun çizgili pijama sandığı şey aslında toplama kamplarındaki insanların giyinmeye mecbur bırakıldıkları kıyafettir. Onlardan biri olan tanıştığı çocuk Shmuel de solgun yüzüyle dikenli tellerin ardında onun çizgili pijamalı arkadaşı olmuştur artık.
 Bugünün yaşananlarına ışık tutmuş gibi, o denli kulağa tanıdık geliyor film. Gaz odalarından, işkencelerden, zulümlerden bahsetmeye gerek bile yok meselenin dramını anlatmak için. Sadece küçük bir çocuğun zihnine girip kodlanmış bir robota çevirmeye çalışmaktan daha vahim, daha sefil ne olabilir? Sürüden halka evrilemeyen, parçası oldukları faşizmin üretim merkezi olarak çocukların zihnini de kullanmayı 'vatan sevgisi aşılamak' diye literatüre geçiren "Türk'üm, doğruyum" diyen tuzu kuru homo-saphienlerle dolu bir kerterez bu memleket. Devlet ise sürülerin zihnine girmenin en organize en sofistike hali. Egemenlerin kendilerine biçtikleri rolden sıyrılıp "Ne oluyor?" diyen vatan hainleri var bir de. Katli vaciptir çocuk olsa bile.


ÖYLE DEĞİLMİŞ

Bir zamanlar küçük bir çocukken okulda öğretmenim "Üç tarafı denizlerle çevrili bir ülkedesin." dedi. Ben de bayağı bir deniz var zannetmiştim. İstanbul'da yaşayıp da denizi bilmeyenlere şaşırıyorsunuz. Oysa denizlerin hapishanenin su duvarları olduğunu ve içerilere gittikçe, hapishanenin iyice daraldığını görüyorsunuz. Yani alanı genişlettikçe, daralan bir fiziki yapı. Duvarın soğumayan kısmında ise binlerce yıllık kan var. Kapılar kilitli değil. Özgür(!) bir ülkede hapissin, ilahi ve özgür bir ülkede…

ÖNCEKİ HABER

Şemdinli'de askeri konvoya saldırı: Ölü ya da yaralı yok

SONRAKİ HABER

Fuentes'in Meksikomedyası

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...