12 Temmuz 2015 05:35

Dördüncü gün unutulmasın diye

Paylaş

Av. Tugay BEK

Yoğun iç ve dış politik gündemler arasında Manisa’da 13’ü kadın, 15 köylünün  ölümüne neden olan kaza ancak iki gün yer bulabildi gazete sayfalarında. 

Tıpkı maden işçileri gibi, ancak kitlesel bir kıyıma maruz kaldıklarında gündem olabiliyor tarım işçileri. Geleneksel tavrını tekrar eden hükümet ve yerel yetkililer, her zamanki gibi gönül alan, takdiri ilahi, bu işin “fıtratında var”, ya da “trafik canavarı işte elden ne gelir, zaten şoförü tutukladık” manasına gelen birtakım demeçlerde bulundu. Bülent Arınç, geçtiğimiz yıl milletvekillerinin maaşlarını artıran ve özlük haklarını düzenleyen bir kısım düzenlemeler karşısında ortaya çıkan tepkilere cevap olarak,“Üç gün konuşurlar dördüncü gün unutulur” demişti.  Hükümetin, aynı şekilde, “unutulur nasıl olsa” yaklaşımında olduğu anlaşılıyor.

PEKİ NE YAŞIYOR TARIM İŞÇİSİ VE NE BEKLİYOR?

İnsanca bir yaşam ve barınma koşullarından yoksun yaşıyor mevsimlik tarım işçisi.  İşçiler çoğunlukla kendi imkanları ile kurdukları çadırlarda kalmak durumunda. En eğitimsiz, genç, vasıfsız ve örgütsüz işçilerin mensubu olduğu bu iş kolunda ücretler de genel standartların altında. Mevsimlik tarım işçileri haftanın yedi günü, günde ortalama 11-12 saat çalışmak durumunda. 

Tarım işçisi için yaşam çoğumuz için uykunun en tatlı saatinde sabah dörtte başlıyor. İşçiler öğlen tarlalarda yiyecekleri yemeklerini  kendileri hazırlayıp götürüyorlar. Düşük ücret ve bu ağır çalışma koşulları altında tarım işçisinin ve ailesinin sağlıklı bir şekilde beslenebildiğini söylemek zor. 
Soma maden faciasında gündem olan dayıbaşı, tarım işçilerinde daha yaygın ve çoğunlukla elci diye anılıyor. Elciler de dayıbaşılar gibi zaten düşük olan işçi yevmiyesinin yüzde 10’unu alıyor. Bu şekilde çok astronomik gelirleri olan elciler  olduğu bilinmekte.

SURİYELİ MÜLTECİLER, ASIL İŞ GÜCÜ HALİNE GELDİ

Suriyeli mülteci tarım işçileri daha düşük ücretlere mahkum durumda. Bu da ücretlerin düşmesine neden olmakta. Dahası elciler ve iş sahipleri tarafından daha rahat kandırılıp ücretleri ödenmiyor.

Geçtiğimiz yıl mevsimlik tarım işçilerinin sorunlarına dair TBMM bünyesinde oluşan bir komisyon farklı kentlerde incelemelerde bulunmuştu. Adana Karataş bölgesinde tarım işçilerinin sorunlarına dair komisyonca yapılan bir toplantıda kimi toprak sahipleri, Suriyeli mültecilerin güvenlik zafiyetine yol açtığından, hırsızlık olaylarının artığından ve polisiye tedbirlerin artırılması gerektiğinden bahsetmişti. Aynı toplantıda Çiftçiler Birliği adına söz alan bölgede nüfus sahibi bir toprak ağası“Bu gün Yunanistan’da zeytinler dalında kalıyor.  Toplayacak tarım işçisi bulunamıyor. Suriyeli mülteciler tarımda düşük maliyetli ucuz iş gücü anlamında bir fırsattır” demekten çekinmemişti.

EN FAZLA ÇOCUK İŞÇİLİĞİ TARIM İŞ KOLUNDA

Yasalara göre 15 yaşın altında çocuk işçi çalıştırmak yasak. Ancak tarım  alanında çocuk işçilik yaygın. Tüm aile fertleri ile çalışmak durumunda kalan tarım işçisinin çocuğu da okul yerine tarlalara  gidiyor. Toplam çocuk işçiliğinin yarısının tarım iş kolunda olduğu tahmin ediliyor.

İŞ CİNAYETLERİ KÂR HIRSINDAN KAYNAKLANIYOR

İnşaat sektöründen sonra en tehlikeli iş kolu durumunda olan tarım iş kolu, işçi sağlığı ve güvenliği açısından ciddi riskler barındırıyor. Mevsimlik tarım işçilerinin göçü düşük standartlı ve insan taşımacılığında uygun olmayan araçlarla yapılıyor.

Isparta Yalvaç’ta 18 Ekim 2014 tarihinde meydana gelen kazada 18 işçi yaşamını  yitirmiş onlarca işçi yaralanmıştı. Bu kadar çok can kaybı 27 kişilik araca 45 işçinin bildirilmesi neticesinde olmuştu. Yani maliyeti kısma adına bu tür kazalara davetiye çıkarılıyor.

Bu kazanın üzerinden bir yıl geçmeden bu defa Manisa’da kamyonla tarlalara taşınan işçiler katledildi. 2015 yılının ilk 6 ayında yollarda 227,  tarım iş kolunda ise 168 işçi yaşamını yitirdi. 

TARIMDA KÖLELİK DEVLET POLİTİKASI

İlk İş Kanunu’nun kabul edildiği 1936 yılından beri İş Kanunlarının kapsamı dışında bırakılan tarım işçilerinin bir bölümü, kamuoyunda iş güvencesi yasası olarak bilinen 4773 sayılı yasa ile İş Kanunu kapsamına alındı. Ağustos 2002’de kabul edilen yasa, 15 Mart 2003’te yürürlüğe girdi. Meclis’e sunulan tasarı aslında bütün tarım işçilerinin İş Kanunu kapsamına alınmasını öngören biçimde düzenlenmişti. Ancak Meclis’teki görüşmeler sırasında ilginç bir gerekçeyle 50 ve daha az işçinin çalıştığı işyerlerindeki tarım işçileri yasa kapsamı dışında bırakıldı. Gerekçe şöyleydi: ‘’Ülkemizin tarım sektöründe, ekonomik olarak genellikle çok küçük ölçekli işletmelerin bulunması sebebiyle, tarım işyerlerinin tamamında İş Kanunu hükümlerinin uygulanmasının getireceği güçlükler dikkate alınarak (50) işçi çalıştırma kriteri getirilmiştir.’’ Böylece sanki başka sektörlerdeki küçük işyerlerinde İş Kanunu hükümlerini uygulamak ile tarım sektöründekini uygulamak arasında fark varmış gibi, iki satırlık bir gerekçeyle tarım işçilerinin çok büyük bir bölümü yine kapsam dışında bırakılmış oldu. 

Tarım işçileri uzun yıllar sosyal güvenlik haklarının da kapsamı dışında tutuldu. 1977 yılında 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası kapsamına alınanlar yalnızca kamu işletmelerinin işçileri ile özel sektörde ücretle ve sürekli çalışanlardı. 1983 yılında kabul edilen 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu ise tarımda süreksiz işlerde çalışanları kapsamakta ancak bu yasa prim ödeme yükünü işçinin sırtına yıkmakta, işverene herhangi bir prim yükümlülük getirmemektedir. 

4857 sayılı İş Kanunu uyarınca çıkarılan yönetmeliklerin bir bölümü işçi sağlığı ve iş güvenliğine ilişkindir. Örneğin 16 Haziran 2004 tarihinde yürürlüğe giren Ağır ve Tehlikeli İşler Yönetmeliği, tarımsal ilaçların kullanılması, hayvansal gübre işleri gibi bazı işlerde kadınların ve 18 yaşını bitirmemiş gençlerin çalıştırılmasını yasaklamaktadır. Ancak bu yasak yalnızca 50’den fazla işçinin çalıştığı tarım işyerleri için geçerlidir. Tarım işçileri ‘’yasası olmayan işçi’’ durumundadır. Tarım işçilerinin ağır çalışma ve sömürü koşuları geleneksel hale gelmiş bir devlet politikasıdır.

SENDİKALAR EL ATMALI

Sendikalar, meslek odaları ve işçi sınıfı mücadelesine gönül veren herkes, trafik kazaları ile gündem olan tarım işçisini, toplumun acınası durumunda olan bir kesimi olarak değil bir mücadele dinamiği olarak ele almalıdır.Tarım işçilerinin içinde bulunduğu durumu, çalışma ve yaşam  koşullarını, karşıtından bağımsız olarak ele almakla sorunu anlamamız ve çözüm üretmemiz mümkün olmayacaktır.Tarım işçileri, kamyonlarda taşınırken katlediliyor, yasal güvenceden yoksun düşük ücretle çalışıyor, çadırlarda insanlık dışı koşullarda barınıyor, çocukları okul yerine tarlalara gidiyorsa,bu sermaye daha fazla kar etsin diyedir. Bu alanda elde edilen yüksek karlara, sermayeye ve toprak sahiplerine dokunmaksızın tarım işçilerinin çalışma ve yaşam koşullarının düzelmesi ve yeni katliamların önüne geçilmesi mümkün olmayacaktır. 

ÖNCEKİ HABER

Zerdüşt tapınağı mı, yazboz tahtası mı?

SONRAKİ HABER

Gönülsüz bir yolda olma durumu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa