04 Temmuz 2015 13:06

İstenmeyen kılları ne zamandır istemiyoruz?

Günümüzde kadınların pek çoğunu ziyadesiyle ilgilendiren bir konu: İstenmeyen kılları yok etmek. Hatta artık erkeklerin de bir kısmının zaman, para ve kılları bu uğurda gidiyor...

Paylaş

Müslime KARABATAK
Bazen neşeli olur da insan, içinde koşan kelimeleri buluverir hemen, çiçekli bir bahçe gibi ferah yazılar yazar... Bazense neşesi kaçar, güzelim kelimeler paslı çivilere asılı kalır, insan yerden kaldıramadığı kelimeleri okumak, yazmak, konuşmak durumunda kalır. Neşeyle koşan kelimeleri yazacağız, okuyacağız diye, mecburen gülle gibi ağır kelimeleri dökeriz masamıza. O gülleyi ille de misket yapıp neşemizi bulacağız, başka yolu yok…
Yolu yok ama etrafa saçılan yazın renklerinden mi yoksa içimdeki karamsarlığı atmak istediğimden mi bilmiyorum, şu bunaltan sıcakta kadın tarihinin “ağır” sayfalarını okumak, yazmak istemedim. “Bu kadar ağdalı bir girizgâhı neden yaptın?” diye sorarsanız bunun ilk sebebi, kafamdaki kelimelerin kendilerini ortaya atmaktaki inatçı ısrarı ve en sadeleştirebildiğim hali bu. İkincisi bu yazı, ağdalı bir yazı.
Günümüzde kadınların pek çoğunu ziyadesiyle ilgilendiren bir konu: İstenmeyen kılları yok etmek. Hatta artık erkeklerin de bir kısmının zaman, para ve kılları bu uğurda gidiyor. Tabi bu kıl alma işinin yazı kışı yoktur da yazın ayrı bir dert anacım… Sanki daha bir görünür olur kökü kuruyacasılar… Yaz gelip de tiril tiril etekler, elbiseler giymeyi hayal eden kadınların korkulu rüyalarından biridir bu istenmeyen kıllar. Bir de istenmeyen “kullar” var tabi; tacizciler. Ama o ayrı bir konu...
Biz de Ekmek ve Gül ekibi olarak, kadınların güzellik uğruna katlandıkları bu çile nerden çıkmış olabilir ki diye merak ettik ve siz okuyucularımız için araştırdık. Gördük ki, istemesek de vücudumuzda beliren bu kıl, tüy, “tüycük”leri yok etmek tarihin her döneminde varmış.
İlk çağdan itibaren bitten, pireden ve bilumum böcekten korunmanın bir yolu olarak vücutlarındaki kılları kazıyıvermişler kadınlı erkekli. Evet, evet kazımak! Çünkü o zamanlar jiletin yaratıcısı Gillette henüz doğmamış. Onlar da akıllarına ilk gelen ve ellerine ilk geçen şey, yani keskin bir taş ile kazıyarak kurtuluyorlarmış. Bu yöntemin biraz acılı olduğunu tahmin edersiniz.
Eski Mısır’da da Büyük İskender’in “arzusu” ve emri doğrultusunda savaşan erkekler saçlarından sakallarından kurtulmak zorunda kalırlarmış, çünkü savaşırken düşmanlarının onları kolayca kavramalarını, kıl tüy meseleleri yüzünden savaşta başarısız olmak istemezlermiş. Onlar da çakmaktaşı ile kendi tıraş bıçaklarını kendileri geliştirenlerden. Hatta sadece savaşan erkeklerin değil, kadınların da bir elinde midye kabuklarından yapılan cımbız bir elinde ayna olduğunu yazıyor kaynaklar.

AĞDANIN ÖNCÜSÜ KLEOPATRA
Makyajdan takılara, saç modelinden duruşa kadar yüzyıllardır “trend” olan Kleopatra da elbette istenmeyen kılların alınmasına bir nevi öncülük edenlerden olacaktı ve oldu da! Şimdiki ağdaya çok benzer bir karışımın Kleopatra tarafından kullanıldığı ve özellikle sıcak havaların yakıcı etkisiyle kılların dünyanın soğuk kesimlerine göre daha da can sıkıcı olduğu Eski Mısır’da yaygın olarak kullanılmaya başlandığı belirtiliyor. Hazırlanan şekerli karışım kılların olduğu bölgeye sürüldükten sonra bir bez ile hızla çekilmek suretiyle o bölge temizleniyormuş, ta ki tekrar çıkana kadar… Koltukaltı, bacak, bikini bölgesi sakal, bıyık ve hatta saç… Saçlarını da tıraş edip peruk takıyorlarmış. Saç tıraşı neden yapılıyormuş biz de pek bilmiyoruz, ama sadece moda ya da güzellik algısıyla değil, sağlık ve hijyen gibi sebeplerle de yapıldığını söylemeliyiz.
Sadece Eski Mısır’da değil, Ortadoğu’nun pek çok yerinde aşağı yukarı aynı sebeplerden kadın-erkek kıllarıyla uğraşıp durmuş, ama baktığımızda kadınlar biraz daha fazla uğraşmışlar. Arap ülkelerinde kadınlar kaşlarının tamamını almıyor, sadece inceltiyorlarmış, onu da şimdiki kadınların oldukça iyi bildiği iple alma yöntemiyle yapıyorlarmış. Türkiye, Filistin, Lübnan gibi ülkelerde de kadınların özellikle evlenmeden bir iki gün önce kaş ve saçları dışındaki tüm tüylerini ağdayla alma gibi bir gelenekleri oluşmuş, nedeni ise kendi temizliklerinin yanında “kocalarına saygı” göstermekmiş.

KILSIN, YÜNSÜN, ERKEKSİN!
Zaman içinde erkekler artık sadece saç, sakal ve bıyık kestirmeyle yetinirken kadınlar yüzyılların işini tekrarlamaya devam etmiş. 18. yüzyıldan sonra artık jilet, tıraş makineleri, kıl dökücü kremler, epilatörler ve tıbbi diğer yöntemler ortaya çıkmış, ama teknolojinin bu nimetleri bu konuda bile kadın erkek eşitliğini sağlayacak derecede büyük olamamış. Hijyen sebebiyle vücuttaki tüm kıllardan kurtulma aciliyeti şimdilerde ilk çağlardaki kadar değil belki de, ama bu işlem erkekler için “tercihe” kalmışken, kadınlar için neredeyse bir toplum kuralı olagelmiş. Koltukaltında kıl çıkan, bıyıklarını almayan ya da ağda yapmayan bir kadın sadece sağlığı için değil, “kadınsı” olmayan görüntüsü yüzünden yargılanıyorken, erkeklere “kılsın, yünsün, erkeksin” övgüleri diziliyor. Erkeklerin geneli karşısındaki kadından pür u pak olmasını beklerken, kendi sakalı ya da göğüs kıllarını daha çekici olduklarına inandıkları için bırakıyorlar.

BANA KILLARINI GÖSTER SANA HANGİ SINIFTANSIN SÖYLEYEYİM
Bazen saçlar da dahil vücudun neredeyse her yerinde çıkan tüylerin, kılların yok edilmesi bir üstünlük olarak görülüyormuş Eski Mısır, Yunanistan ve Ortadoğu ülkelerinde. Eğer sakallı bir adam varsa sokakta, onun hangi sınıfa ait olduğu şıp diye anlaşılırmış. “Benim tarzım bu, kadınların hoşuna gidiyor kirli sakal zaten” diyen bir sakallı çıkmış mıdır bilemiyoruz tabi ama pek de hürmet edildiğini söyleyemeyiz bu durumda. Roma İmparatorluğu döneminde yapılan kadın heykeller bile saçtan başka kıl barındırmıyormuş, çünkü kıllar özellikle bikini bölgesindekiler “medeniyetsizliğin” bir göstergesiymiş onlara göre. Ortaçağ’da ise Kraliçe Elizabeth’in başını çektiği moda, vücudun diğer bölgelerinden ziyade yüzdeki kılların yok edilmesiymiş ve kadınlar alınlarını daha geniş göstermek için saçlarının ön kısmını tıraş ettiriyorlarmış.

ÖNCEKİ HABER

Ekmeğimi kazanıyorum artık hiçbir şeyden korkmuyorum

SONRAKİ HABER

SINIRLARIN ÖTESİNDE: Kan parası evlilikleri Irak’a geri döndü

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...