28 Haziran 2015 01:38

‘Restorasyon’ tarihi eserlere benzemesin de!

Aslında bu dili kullananların toplamının hayal ettikleri şey; 2002 öncesi Türkiyesi’nin kurumsal işleyişinin bir kez daha tesis edilmesi. Hatta AKP’nin de 2002 ayarlarına dönerek bu kurumlarla işbirliği halinde kendisini yeniden varetmesi.

Paylaş

Şenay AYDEMİR

Seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından sermaye örgütleri yılların çekingenliğini bir kenara bırakıp siyasi partileri ziyaret ettiler. Bu ziyaretlerin amacı;  siyasi partilerin uzlaşması ve kırılgan hale gelen ekonominin yeniden rayına oturtulması olarak özetlenebilir. Öte yandan 13 yıllık AKP iktidarı boyunca ürkek yazılar kaleme alan ana akım medyanın kimi kalemleri de ülkenin bir ‘kaosa’ sürüklenmesine izin vermeden bütün partileri üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirmeye davet ettiler.

Bu kaygılar temelde haklı görünebilir. Sonuçta AKP, 13 yıllık iktidarı boyunca ülkenin bütün kurumsal yapılarını darmadağın etti. Eğitim ve hukuk başta olmak üzere hemen hemen bütün kurumları kamunun değil, kendi ihtiyacını karşılayacak şekilde yeniden biçimlendirmeye çalıştı. Ordunun siyaset üzerindeki vesayetini geriletirken; polis ve yargı zoruyla başka türlü bir vesayet inşa etmeye girişti.

Seçimin ardından siyaset ve medyanın önemli isimlerinin en çok kullandığı, dillendirdikleri şeylerin başında; başta hukuk olmak üzere Türkiye’deki önemli kurumların yeniden ayaklarının üzerine oturtulması, güçlendirilmesi ve bağımsızlaştırılması gerektiği geliyor. AKP ile kurulacak koalisyon hükümetlerinin olası ortakları CHP ve MHP’de bu oluşum için olmazsa olmaz şartlarını açıklarken bu tür talepleri görmezden gelemiyorlar. MHP açısından ‘çözüm süreci’nin bitirilmesi ve Erdoğan’ın görece kendi anayasal sınırlarına kadar çekilmesi böylesi bir ortaklık için yeterli görünüyor. CHP ise koalisyon için 14 maddelik bir bildiri yayımladı ve şartlarını açıkladı. ‘Çözüm süreci’ne açıkça vurgu yapılmaması ve destek verilmemesi eleştirilse de, 12 Eylül Anayasası’nın kurumları ve sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldırılması, demokratik hakların geliştirilmesi, özgürlüklerin artırılması gibi önemli talepleri içeriyor bu maddeler.

‘YENİDEN’ VE ‘RESTORASYON’

Bir başka ayakta ise siyaset bilimciler Türkiye’nin her alanda acil bir ‘restorasyon’ sürecine girmesi, bütün kurumların yeniden ele alınıp ayakları üzerine oturtulması gerektiğini yazıp çiziyor. Hatta bazı kalemler, yolsuzluk soruşturmalarının, cumhurbaşkanının takındığı siyasal tutum ve dilin görmezden gelinebileceğini önemli olanın ülkenin bütün kurumlarıyla sağlıklı bir şekilde tesis edilmesi olduğunu buyuruyorlar. Aslında bütün bunlar, 13 yıllık AKP iktidarı boyunca sağlıklı bir şekilde işletilemeyen burjuva siyaset alanının ve her türden sermaye sınıfının ihtiyaçlarının bir kez daha tesis edilmesi için verilen nasihatlerden ibaret.

Bu tartışmalar içindeki iki kavramı masaya yatırmakta yarar var: Yeniden ve restorasyon. ‘Yeniden’i ele alalım. Bu kavram, hukukun, eğitimin, siyasetin ‘yeniden’ ayakları üzerine oturtulması talebini dile getiren cümleler içinde kullanılıyor. ‘Yeniden’ kavramı, aynı zamanda ‘eskiden var olan’ı da kapsar. Bir şeyin yeniden kurulmasını istemek, eskiden var olduğunu; eskisi gibi olmasa da ona benzer bir şekilde kurulması gerektiğini ifade eder çoğu zaman. Bununla bağlantılı olarak kullanılan ‘restorasyon’ tanımı da benzer anlamla içeriyor. Siyaset dilini bir yana bırakırsak, ‘restorasyon’da kavram olarak ‘yenileme’yi içinde barındırıyor. Yani var olan kurumların elden geçirilmesi ve bozulmadan önceki aslına göre eksiklerinin giderilmesini, bozulan yerlerinin onarılmasını öngörüyor.

2002 AYARLARINA GERİ DÖNMEK

Aslında bu dili kullananların toplamının hayal ettikleri şey; 2002 öncesi Türkiyesi’nin kurumsal işleyişinin bir kez daha tesis edilmesi. Hatta AKP’nin de 2002 ayarlarına dönerek bu kurumlarla işbirliği halinde kendisini yeniden varetmesi. Hiç kuşku yok ki, bu restorasyon AKP öncesi dönemin birebir kopyası olmayacak. Aradan geçen 13 yılda hem sosyal hayatta hem de siyasette birçok şey değişti. Ama geri çağrılmak istenen şey temel olarak ‘cumhuriyet kurumları’nın bir kez daha tesis edilmesidir. Sanki 2002 öncesinde yargı bağımsızmış gibi, sanki anadilde eğitim hakkı varmış, sanki basın özgürlüğü ülkeye hâkimmiş, sanki medya patronları ile iktidar arasında doğrudan bir ilişki yokmuş, sanki o dönemin kolluk güçleri hukuk dışı yöntemlere başvurmuyormuş gibi.

Hiç kuşku yok ki, 13 yıllık AKP iktidarı yukarıda anılan kurumların düzgün işleyen yanlarını da akamete uğrattı. Kendisinden öncekilerin ‘hukukun üstünlüğü, basın özgürlüğü, sermaye- iktidar ilişkisi’ gibi alanlarda ‘miş’ gibi yaparak gizlemeye çalıştıklarını saklama ihtiyacı duymadı. Hukuka doğrudan müdahale etti, medyayı kendisine bağladı, herkesin gözleri önünde rant dağıtarak kendi sermayesini oluşturmakta bir beis görmedi. Şimdi her türden siyasetçi ve siyaset bilimci, ana akım medyanın desteğini de arkasına alarak ‘demokrasi’ oyununun yeniden ‘miş’ gibi yapılan alana çekilmesini; medya patronları ile iktidar arasındaki, iktidar ile hukuk arasındaki bağlantının görünür olmaktan çıkarılmasını istiyor.

Hatırlayalım; 2002 öncesinin ‘siyaseten’ en tehlikeli iki unsuru sınıf hareketi ve Kürt mücadelesiydi. Bugün farklı varyasyonlarla iktidarı yeniden tesis etmek isteyen üç partinin bu iki alana dair ilerici tek satırları yok. İşçi sınıfı ülke tarihinin en hareketli dönemlerinden birisini yaşarken CHP’nin ‘emekliye iki maaş ikramiye’ gibi popülist bir vaat dışında söylemi yok. MHP, çözüm sürecinin çöpe atılmasını istiyor zaten.

Söz konusu tarih olduğunda restorasyon çoğu zaman iyi bir şeydir. Geçmişin önemli eserlerinin ‘aslına uygun’ olarak onarılmasında karşı çıkılacak bir durum yok. Ama son yıllardaki tarihi eser restorasyonlarının çoğunun nasıl ucube işler ortaya çıkardığını biliyoruz. İnsan “Keşke hiç bulaşmasalardı da orijinali kalsaydı” diye iç geçirmeden edemiyor.

Siyasette restorasyon için ele aldığınız orijinal malzemenin de kıymetli bir tarafının olması gerekiyor. Ya da onun toplumun yararına olan yanlarının öne çıkartılıp, günün ihtiyaçlarına göre yenilenmesi icap ediyor. Ama görünen o ki, siyaset esnafının restorasyondan anladığı eskiyi, bugünün ihtiyaçlarına göre yeniden inşa etmek.

Başka bir yazının konusu olmakla birlikte, Türkiye’nin bugünkü koşullarda ihtiyacı olan şey; başta siyaset, hukuk, çalışma hayatı ve eğitim olmak üzere bütün alanlarda halkın özgürlük ve demokrasi taleplerinin önünü açacak ve rejimin kuruluşundan beri çözemediği/çözmediği Kürt sorunu başta olmak üzere önemli sorunların çözümünü önceleyecek bir reform anlayışıdır. Bunun parlamentodaki ısrarcısı ve takipçisi olma sorumluluğu da HDP’nin omuzlarındadır.

ÖNCEKİ HABER

Emektir, sevgidir yaylanın yolu

SONRAKİ HABER

Kalkınma’nın Yolu Yeşil’in sonu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...