3 Mart 2007 01:00

Belgesel dilinden bir köy enstitüsü yolculuğu


Yazdığı senaryoların yanı sıra yaptığı belgesel ve kısa filmlerle tanıdığımız Ahmet Soner, yaptığı titiz çalışmalarına birini daha ekledi.
Edebiyat ve sinema üzerine yazdığı yazılar ile de tanınan Ahmet Soner, bundan yedi yıl önce başladığı “Köy Enstitüsü” konulu belgesel çalışmasının ilk bölümünü izleyiciyle buluşturdu. Her biri 70 dakika olmak üzere ortalama 18 saati bulan “Köy Enstitüleri” belgesel çalışması 21 bölümden oluşuyor. Her bir Köy Enstitüsü için bir bölüm olarak düşünülen belgesel çalışmasının ilk bölümü olan “Çifteler Köy Enstitüsü”nün galası Diyarbakır’da yapıldı.
Enstitüden yetişenler
DVD olarak piyasaya sürülecek olan belgesel çalışması, gerek Köy Enstitülerinin kuruluş amacı ve işlevinin kavranması, gerekse kaldırılmasının nedenleri ve doğurduğu sonuçlar konusunda akla gelebilecek birçok soruya zengin görsel malzeme ile yanıt arıyor. Belgeselde dönemin Köy Enstitülerinde yetişen hocalar ile yapılan ilginç ve farklı gözle aktarılan röportajlar göz dolduracak nitelikte. Hem nostaljik güzelleme açısından hem o dönemin duygu dünyasının algılanmasına yönelik eski hocaların ağzından belgesele serpiştirilen şiirler, çalışmaya ayrıca bir incelik ve ustalık katıyor.
Sorular ve yanıtlar
Birçok detayı belgeselde öne çıkaran Ahmet Soner, bu ayrıntıları bir araya getirirken, elbette bu iş için yola çıkmadan önce kafasını kurcalayan birtakım sorulara karşılık bulmaya çalışmış. “Enstitü fikrinin nasıl ortaya çıktığı”nı sorduğumuz Ahmet Soner şunları söylüyor: “Çocukluğumdan beri hep dikkatimi çeken bir olgudur. Bu enstitüler edebiyatçı mı yetiştiriyor? Bunca yazar nereden geliyor? Bunlar beni hep düşündürmüştür. Bir de 1999 yılında MHP’nin de önemli ölçüde oy alarak meclise girmesinden sonra, acaba köy enstitüleri olsaydı bugünlere gelebilir miydik diye yeniden sordum kendime. Benim yapmak istediğim şey Köy Enstitülerini yeniden tartıştırmak. Bunların gündeme gelmesini sağlamaktır bir şekilde.”
Soner, bu rahatsızlıklarla birlikte günümüz açısından ne gibi alternatif yönelimler sağlanabilir bunu da düşünmeyi ihmal yetmemiş. Soner bu konuda, “Yaşanan göçlerden sonra belki bir Köy Enstitüsü kurmak böyle bir düşünceyi hayata geçirmek gerçekten çok güç. Ama Kentlerde yığınlar halinde yoksullukla boğuşan insanların arasında böyle bir enstitü kurulabilir diye düşünüyorum. Bunun adı varoş enstitüleri olabilir mesela. İnsanlar tıpkı Köy Enstitülerinde yaptıkları gibi el becerilerini geliştirebilecek. Başka türden meslek edinecek ve aydınlanabilecek. Böyle bir şey neden olmasın diye düşünüyorum” diyor.
Köy Enstitüleri ve asimilasyon
Ahmet Soner Köy Enstitüleri konusunda 150’ye yakın kaynak taradığını belirtiyor. Enstitülerin Türkiye’nin aydınlanmasında önemli rolü olduğunu belirten Soner, özellikle Hasan Ali Yücel ve Hakki Tonguç’un dönemine dikkat çekerek onların Köy Enstitülerinin felsefesinin oluşmasında büyük emekleri olduğunu söylüyor. Köy Enstitülerinin kurulmasının bir asimilasyon politikasının sonucu olup olmadığı konusundaki soruya ise “Ben araştırdığım kadarıyla böyle bir şey söz konusu değil. Hatta enstitüde öğretmenlik yapan hocalara bu soruyu da sorduğum olmuştur. Onlar Kürt-Türk ayrımı yapılmadığını hatta bazıları Kürt arkadaşlarından Kürtçe öğrendiklerini ve Kürtçe türküler söylediklerini anlatıyorlar. Kaldı ki devletin buna da bir ihtiyacı olacağını zannetmiyorum. Asimilasyon mekanizması eğitim kurumları üzerinden zaten yürütülüyordu. Hele Tonguç döneminde böyle bir amacın güdülmesi bence pek mantıklı değil.
Çünkü Tonguç’un kendisi Türk değil. Tabii ki bunlardan bağımsız olarak da ister istemez o okullardan yetişen her Kürt çocuğu Türkçeyi öğrenerek bir biçimde asimilasyonu gerçekleştirmiş olur” şeklinde yanıt veriyor. (Diyarbakır/EVRENSEL)
Ahmet Soner kimdir?

1945 yılında Üsküdar’da doğan Ahmet Soner, Atıf Yılmaz, Lütfü Akad, Vedat Türkali, Yılmaz Güney, Yavuz Özkan, Şerif Gören gibi yönetmenlerle çalıştı. İlk kısa filmini 1966’da çekti. “Genç Sinema” hareketinin kurucuları arasında yer aldı. Türk Haberler Ajansı’nda kameraman olarak haber filmleri ve belgeseller çekti. “İstanbul İşgaldedir” adlı filmöyküsü Milliyet Sanat Dergisi’nin açtığı yarışmada ödüllendirildi. Şerif Gören’in “Herhangi Bir Kadın”, “Tomruk” ve “Derman” filmleri de içinde olmak üzere yirmiye yakın senaryosu dizi ve filme çekildi. Edebiyat ve sinema üzerine yazdığı yazılar birçok gazete ve dergide yayımlandı. Yılmaz Güney üzerine çektiği “Adana - Paris” , İsmail Beşikçi üzerine yaptığı “36 Kitap = 13 Cezaevi” adlı belgesel filmler Türkiye ve Avrupa’da gösterildi.
Ali Rıza Kılınç

Evrensel'i Takip Et