14 Mart 2007 00:00
En son 10 yıl önce görmüştüm, sevgili Masis Kürkçügili... İzmire yerleşmiştik. Birkaç yıl olmuştu... Efes Otelinin arkasındaki Sevgi Yolunda bir barakam vardı, şimdikilerin Stand dediği şey Kitapçılık yapıyordum orada. Tüm ticari beceriksizliğime ve yeteneksizliğime karşın 30-35 yıl yürüttüğüm kitapçılık ve yayıncılık denilen şeyin havasından kurtulamadığım için, Sevgi Yolunda da kitap satıyordum, Kısıtlı yayıncılık yapıyordum.
Bir gün, barakamın önündeki palmiyenin arkasından, Haboraaa, diye boğuk, kısık, biraz da esrarlı bir ses duydum. Baktım, kimse yoktu. Sonra ağacın arkasından Masis çıktı. Hiç değişmemişti. (Bir süre önce Cumhuriyetin Kitap Ekinde de gördüm fotoğrafını. Yine aynı Masisti, yalnız saçlar daha beyazdı. Onu da gazetenin baskı tekniğine bağladım )
Masisi görünce, hissettirmeden, eski günlere gittim. Şimdi o günleri bir daha yaşıyorum ve onunla dost olmaktan da onur duyuyorum...
Başmusahip Sokaktaki büroyu yıllarca ortaklaşa kullandık. Ben olmadığım zamanlarda Masis bakardı büroya, o olmadığı zamanlar da ben... Kadim dostlarımız da, Gülenler, Aydınlar, A.Kadirler, Zihni Anadollar, Abidin Nesimiler ve başkaları bizi yalnız bırakmazlardı. Çok zengin görünümlü bir yerdi. Pinaki de oynardık, Maça Kızı da. A.Kadir de olurdu, Bulgaristan Kültür Ataşesi de, Romanya Başkonsolosu da, hatta 1. Şubeden polis memuru da...
Masis en sevdiğim, saydığım dostlarımdandı. Ama sık sık da kızdırırdım onu.
Hele bir gün öylesine kızmıştı ki bana... Masis, demiştim, Bizim solculara 50 bin lira para (O zamanlar çok büyüktü bu para) ve sosyeteden bir hatun ayarlansın, bir bölümü döner
Karşı çıkmıştı Masis. Hiç unutmuyorum, Tek bir solcu bile dönmez, demişti.
Şimdi Masisi görmek ve Naber? demek istiyorum ona...
Bugüne kadar işçiler için yazdım, artık kendim için yazmak istiyorum, diyerek solculuk ticaretiyle isim sahibi olmasını kullananlar mı, Semra Özalla Çanaklı Konken oynayarak Özalların Aguş-i şefkatine (Şefkat kucağı) girenler mi, soyadları neredeyse Özköşk olanlar mı, darbeci kayınbabasının sayesinde yemliklere yumulanlar mı, Özal ve benzerlerinin poposundan ayrılmayanlar mı... yüzlerce var.
İstanbulda böylesi yığınla insanla, dönmeyle karşılaştım. Sakın gerçek travestilerle karıştırmayın. Çünkü onlar, bizim eski solcu Beyin travestilerinden kat be kat değerlidir, saygındır. İçtenlikle söylüyorum...
İzmire gelince böylesi kişilerle karşılaşmayacağımı sanmıştım. İzmir bir Anadolu kentiydi, ama yine de deniziyle, batıya yakınlığıyla da tipik Anadolu kentlerinden farklıydı.
Burada da benzeri omurgasızlarla karşılaştım. Ama bunlar, Metropol Köy İstanbuldaki gibi paraya falan düşkün değildiler. Onların zaten tek olumlu tarafı bu...
Onlar Küçük Metropol Köy ya da Metropol Mezra İzmirde, Sen, ben, bizim oğlandan oluşan, ama içlerinde gerçek İzmirlilerin, gerçek emekçilerin bulunmadığı İzmir eliti tabakanın önünde kendilerini göstermek peşindeydiler. İşlerine gelince, yani panellere falan davet edilince birden ya sosyalist kesiliyorlardı ya da emekçi dostu. Geçer akçe bu ya, bunu kullanıyorlardı Özel/kültürel toplantılarında yerin dibine batırdıkları kişi ve kurumlar, bunlara Kardeş gel, bizim toplantıda sen de bir şiir oku, falan deyince, çok değil, örneğin bir ay önce söyledikleri, ağza alınmaz lafları söylediklerinin peşinde koşuyorlardı Sayıları az da olsa, bunların amacı, Sen, ben, bizim oğlanın önünde şiir falan okumak, sonra da o toplantıya katılanlar tarafından sırtlarının sıvanmasıydı
Evet, şimdilik 3-5 kişi bunlar. Ama sinek küçük... Ben, omurgasızlardan her zaman korkmuşumdur...
***
Özür: 7.3.2007 günlü yazımın başlığı Bushu kimler seçiyor?du. Ama son zamanlarda biraz sık olan ve alıştığım teknik hata yüzünden, yazının başlığı Salaklık Tarihi olarak çıktı... Herkesten özür diliyorum. (B.H)Bülent Habora En son 10 yıl önce görmüştüm, sevgili Masis Kürkçügili... İzmire yerleşmiştik. Birkaç yıl olmuştu... Efes Otelinin arkasındaki Sevgi Yolunda bir barakam vardı, şimdikilerin Stand dediği şey Kitapçılık yapıyordum orada. Tüm ticari beceriksizliğime ve yeteneksizliğime karşın 30-35 yıl yürüttüğüm kitapçılık ve yayıncılık denilen şeyin havasından kurtulamadığım için, Sevgi Yolunda da kitap satıyordum, Kısıtlı yayıncılık yapıyordum. Bir gün, barakamın önündeki palmiyenin arkasından, Haboraaa, diye boğuk, kısık, biraz da esrarlı bir ses duydum. Baktım, kimse yoktu. Sonra ağacın arkasından Masis çıktı. Hiç değişmemişti. (Bir süre önce Cumhuriyetin Kitap Ekinde de gördüm fotoğrafını. Yine aynı Masisti, yalnız saçlar daha beyazdı. Onu da gazetenin baskı tekniğine bağladım ) Masisi görünce, hissettirmeden, eski günlere gittim. Şimdi o günleri bir daha yaşıyorum ve onunla dost olmaktan da onur duyuyorum... Başmusahip Sokaktaki büroyu yıllarca ortaklaşa kullandık. Ben olmadığım zamanlarda Masis bakardı büroya, o olmadığı zamanlar da ben... Kadim dostlarımız da, Gülenler, Aydınlar, A.Kadirler, Zihni Anadollar, Abidin Nesimiler ve başkaları bizi yalnız bırakmazlardı. Çok zengin görünümlü bir yerdi. Pinaki de oynardık, Maça Kızı da. A.Kadir de olurdu, Bulgaristan Kültür Ataşesi de, Romanya Başkonsolosu da, hatta 1. Şubeden polis memuru da... Masis en sevdiğim, saydığım dostlarımdandı. Ama sık sık da kızdırırdım onu. Hele bir gün öylesine kızmıştı ki bana... Masis, demiştim, Bizim solculara 50 bin lira para (O zamanlar çok büyüktü bu para) ve sosyeteden bir hatun ayarlansın, bir bölümü döner Karşı çıkmıştı Masis. Hiç unutmuyorum, Tek bir solcu bile dönmez, demişti. Şimdi Masisi görmek ve Naber? demek istiyorum ona... Bugüne kadar işçiler için yazdım, artık kendim için yazmak istiyorum, diyerek solculuk ticaretiyle isim sahibi olmasını kullananlar mı, Semra Özalla Çanaklı Konken oynayarak Özalların Aguş-i şefkatine (Şefkat kucağı) girenler mi, soyadları neredeyse Özköşk olanlar mı, darbeci kayınbabasının sayesinde yemliklere yumulanlar mı, Özal ve benzerlerinin poposundan ayrılmayanlar mı... yüzlerce var. İstanbulda böylesi yığınla insanla, dönmeyle karşılaştım. Sakın gerçek travestilerle karıştırmayın. Çünkü onlar, bizim eski solcu Beyin travestilerinden kat be kat değerlidir, saygındır. İçtenlikle söylüyorum... İzmire gelince böylesi kişilerle karşılaşmayacağımı sanmıştım. İzmir bir Anadolu kentiydi, ama yine de deniziyle, batıya yakınlığıyla da tipik Anadolu kentlerinden farklıydı. Burada da benzeri omurgasızlarla karşılaştım. Ama bunlar, Metropol Köy İstanbuldaki gibi paraya falan düşkün değildiler. Onların zaten tek olumlu tarafı bu... Onlar Küçük Metropol Köy ya da Metropol Mezra İzmirde, Sen, ben, bizim oğlandan oluşan, ama içlerinde gerçek İzmirlilerin, gerçek emekçilerin bulunmadığı İzmir eliti tabakanın önünde kendilerini göstermek peşindeydiler. İşlerine gelince, yani panellere falan davet edilince birden ya sosyalist kesiliyorlardı ya da emekçi dostu. Geçer akçe bu ya, bunu kullanıyorlardı Özel/kültürel toplantılarında yerin dibine batırdıkları kişi ve kurumlar, bunlara Kardeş gel, bizim toplantıda sen de bir şiir oku, falan deyince, çok değil, örneğin bir ay önce söyledikleri, ağza alınmaz lafları söylediklerinin peşinde koşuyorlardı Sayıları az da olsa, bunların amacı, Sen, ben, bizim oğlanın önünde şiir falan okumak, sonra da o toplantıya katılanlar tarafından sırtlarının sıvanmasıydı Evet, şimdilik 3-5 kişi bunlar. Ama sinek küçük... Ben, omurgasızlardan her zaman korkmuşumdur... *** Özür: 7.3.2007 günlü yazımın başlığı Bushu kimler seçiyor?du. Ama son zamanlarda biraz sık olan ve alıştığım teknik hata yüzünden, yazının başlığı Salaklık Tarihi olarak çıktı... Herkesten özür diliyorum. (B.H)
Bülent Habora
Evrensel'i Takip Et