13 Nisan 2007 00:00
Filmim ülkemde yasak!
Ülkemizde Kaplumbağalar da Uçar ve Sarhoş Atlar Zamanı filmleriyle tanınan İranlı Kürt yönetmen Bahman Ghobadi, Yarım Ay isimli filmiyle karşımıza çıksa da ülkesinde yasaklı olmanın üzüntüsünü yaşıyor.
Ülkemizde Kaplumbağalar da Uçar ve Sarhoş Atlar Zamanı filmleriyle tanınan İranlı Kürt yönetmen Bahman Ghobadi, Yarım Ay isimli filmiyle karşımıza çıksa da ülkesinde yasaklı olmanın üzüntüsünü yaşıyor. İran rejimi tarafından bölücülük yaptığı iddiasıyla yasaklanan filminde usta yönetmen, kurgusal bir Kürt Mozartı olan Mamonun hikayesini anlatıyor. Yer yer kara komedi izlenimi veren bu dokunaklı filmi, Mozartın doğumunun 250. yılı kutlamaları nedeniyle çekmiş. 35 yıl aradan sonra Irakta konser verme izni alan Mamo, tüm İrana dağılmış on müzik evladını toplamak üzere yola koyulur. Kürt bölgesinin sarp ve çarpıcı doğasında çıkılan bu yolculuk büyülü görüntülerle ve trajik yazgılarla doludur. İstanbul Film Festivalinde Altın Lale için yarışan filmi üzerine İstanbula gelen yönetmenle röportaj yapmak için bir araya geldik. Bize tanınan kısıtlı sürede konuşmalarımız sıkça kesintiye uğradı. Filmleri ülkemizde beğeniyle izlenen yasaklı bir yönetmenle daha kapsamlı bir röportaj yapılamaz mıydı sorusu kimi okuyucularımızın aklına takılabilir düşüncesi bizi bu açıklamayı yapmak zorunda bıraktı.
Mozartın Kürt yorumu olan Mamo karakterini yaratma fikri nasıl ortaya çıktı?
Viyanada düzenlenen New Crowned Hope Festivalinin siparişi üzerine bu filmi yaptım. Benim de dahil olduğumu beş yönetmenden Mozarta adanmış beş film yapılmasını istediler. İlk başta bu fikri çok ciddiye almadım. Tahrana döndüğümde kendi filmimi yapmayı düşünüyordum. Ama zamanla projenin ciddi bir hal aldığını gördüm ve diğer projelerimin hepsini bir kenara koyarak Yarım Ayı yaptım. Filmin Mozarta çok yakın olmasını istiyordum. Bu nedenle Mozartın karakterine çok yakın bir senaryo yazmak istedim. Ve senaryoyu yazmak için de sadece iki haftam vardı. Projenin yazılış aşamasından ilk kopyasının hazırlanmasına kadar dört ay geçti. Akşamdan akşama montaj yapıyordum. Sabah filmi çekiyorduk akşam da montajını yapıyorduk.
Mozartla Mamoyu hangi yönleriyle benzeştiriyorsunuz?
Tıpatıp benzediklerini düşünmüyorum. Zaten onu göstermeye çalışmadım. Mozartı tanıdıkça, okumalar yaptıkça ve müziğini dinledikçe onun karakteriyle ilgili birkaç şeyin çok bariz olduğunu gördüm. Mesela ölüm. Müziğinde ölüm var. Büyü var. Onun müziğinde ölüm aşkını ve kabri gördüm. Mozartın müziğinde bir çocuksuluk muzurluk var. Bu birkaç unsuru da senaryoma kattım. Ve ben o nedenle benzediklerini düşünüyorum.
Mozartın 250. doğum yıldönümü için çekildiğini bilmesek bu filmi Mozartla ilişkilendirmemiz zor olacaktı gibi yorumlar yapıldı. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Bu film dört yönetmene daha ısmarlandı. Diğer yönetmenlerin filmini izlerseniz onların hiç ilgisinin olmadığını görürsünüz. En azından ben bir bestekarın hayatını anlatıyorum. Konusunun müzik olmasından kurtarıyorum. İlle de içinde Mozart görmeniz gerekmiyor. Bir ilişki olması gerekiyordu ve bu ilişki de var filmimde. Mozartın müziğinde mesela bir büyü var. Ben de o büyüyü kullanmak istedim. Bir şekilde insanları şaşırtacak kendilerini iyi hissettirecek bir büyü bu.
Bu filmi yapmanızın yolunu Mozartın Requiem (Ağıt) isimli eserinin açtığını söylüyorsunuz. Neydi sizi etkileyen?
Kendime çok yakın bulduğum ve çok sevdiğim bir eseri. Yazım ve yapım sırasında aklımda hep Mozartın ve Mamonun ölümleri vardı. Requiemde ülkemin doğasının uyandırdığına çok yakın bir duygu var. Yalnız kaldığımda sürekli Mozart dinleyip onunla olabildiğince yakınlaşmaya çalıştım.
İlk defa bu filminizde otosansür uygulamışsınız. Nedenini öğrenebilir miyiz?
Kürdistanın İrandan ayrılmasını istiyormuşum. Sanki ülkeyi bölmek istiyormuşum gibi bir koku aldılar. Bu yüzden benden istenen yedi dakikalık bölümü çıkarmak zorunda kaldım. Bence bunun içindeki en büyük sorun bir kızın şarkı söylemesiydi. Çünkü İranda kadınların şarkı söylemesi yasak. Benim amacım İranda kesinlikle ayrımcılık yapmak değil. Kürtlerle İranlıların ayrılmasını istemiyorum. Ben Kürt olmaktan da İranlı olmaktan da gurur duyuyorum. Ben sadece Kürtlerin sorunları işlemek ve göstermek istedim insanlara. En azından Kürtler için özgürlük, emniyet, asayiş istiyorum. Ülkeyi bölmeye çalışmıyorum.
Çıkardığınız bölümlerde neler vardı?
Kürt müziği ve dansı vardı. Kadınlar dans ediyor şarkı söylüyordu. Yedi dakikalık bölümü çıkardım verdim. Sonra on dakikalık bölümü daha kesmemi istediler. Ve ona rağmen çok problemli oldu. Halen İranda filmimi göstermiyorlar.
İran rejiminin filminizin gösterimini yasakladığını söylüyorsunuz. Peki sansürlediğiniz için pişmanlık duyuyor musunuz?
Evet. Ama ben yine o bölümleri filme eklemek istiyorum. Ama bu yeni montaj için 80 bin Avro kadar bir paraya ihtiyacımız var. Bu nedenle yapamıyorum. Dağıtımcım da şu anda bu parayı karşılayamıyor.
Yarım Ayı kendinize daha yakın bulduğunuzu söylüyorsunuz. Bu film sizi daha mı çok ifade ediyor?
Evet kendime daha yakın buluyorum. Ama nedenini tam olarak bilmiyorum. Belki bu filmimde Kürt kültürünün çok baskın olmasıyla alakalıdır. Biraz trajediden uzaktım bu kez. Benim yaptığım ana filmlerin içinde yer almayacaktı. Çünkü bu siparişle yapılmış olan bir filmdi. Ama şimdi baktığımda evet bu benim dördüncü filmim diyebiliyorum. Maalesef çok fazla zamanım yoktu bu filmi yaparken keşke daha fazla zamanım olsaydı.
Neden amatör oyuncularla çalışmayı tercih ediyorsunuz?
Amatör oyuncularla çalışmaktan hoşlanıyorum. Yarım Ayda sadece üç profesyonel oyuncuyla çalıştım. Çünkü o üç kişi için vaktim yoktu. Vaktim olsa amatörleri çalıştırır ve onları oynatırdım. Ayrıca Kürdistanda kadın oyuncu bulmak çok zor.
Baskı ve sansür koşulları İranlı yönetmenleri nasıl etkiliyor?
İrandaki yönetmenler 100-200 dolarla film yapmaya çalışıyorlar. Çünkü onlara hiç para verilmiyor. Gerçekten bildiğiniz 100-200 dolarla film yapmaya çalışıyorlar. Bu nedenle çok fazla film de yapılmıyor. Hiçbir şekilde devlet destek olmuyor. Film yapmamamız için ellerinden geleni yapıyorlar. Özellikle Kürdistanla ilgili...
Yeni projelerinizden bahsedebilir misiniz?
Dört ay sonra yeni bir filme başlayacağım. Tahranda geçecek. İki tane genç yazar hakkında. Onların yaşadığı zorlukları anlatacağım. Diyalogsuz, filmde hiç konuşma olmayacak. Ölü bir film. (İstanbul/EVRENSEL)
Bahman Ghobadi kimdir?
1969da İranda Kürtlerin yoğun olarak yaşadıkları Banede doğdu. Sinema eğitimini yarıda bıraktıktan sonra çeşitli ödüller kazanan on kısa metrajlı film çekti. Abbas Kiarostaminin Rüzgar Bizi Sürükleyecek adlı filminde yönetmen yardımcılığı görevini üstlendi ve Samira Makhmalbafın Karatahta adlı filminde başrol oyandı. İlk uzun metrajlı filmi Sarhoş Atlar Zamanı, 2000de Cannesde Altın Kamera aldı. Annemin Ülkesinin Şarkıları (2002) birçok festivalde gösterildi. Kaplumbağalar da Uçar (2004) Berlin, Rotterdam ve San Sebastian film festivallerinde ödüller kazandı. Yarım Ay son filmidir.
Ulaş EmreDevrim Büyükacaroğlu