05 Temmuz 2007 00:00

Kemal Sunal’a gülmek 2

Kemal Sunal’ın yüzünü gördüğünüzde bile içinizden bir tebessüm yalımı geçer. Komiktir. Zeki fakat ‘saftır, salak oğlan’dır. Yolda gören çocukların alkışlarla tempo tuttuğu ‘İnek Şaban’dır.

Paylaş

Kemal Sunal’ın yüzünü gördüğünüzde bile içinizden bir tebessüm yalımı geçer. Komiktir. Zeki fakat ‘saftır, salak oğlan’dır. Yolda gören çocukların alkışlarla tempo tuttuğu ‘İnek Şaban’dır. Belki de haddim olmayarak onu ‘Türkiye’nin Şarlo’su’ olarak düşünürüm.
Çoğunlukla, işgücünü satarak yaşayan emekçileri konu edinir. Görmezden geldiğimiz ve hatta sanki biraz da ‘kirli’ymişler gibi hafiften tiksinerek uzaklaştığımız çöpçülük, kapıcılık, ırgatlık vb. gibi rollerde görürüz onu. Eşkıya olur, hesap sorar ağalardan. Sendikalı olan işçinin fazla ücret aldığını gördüğünde, kendisinin de Harranlı olduğuyla beklentiye girer; düğün töreninde bir damada yeminle sorar ‘avradı beleş’ alıp almadığını. Böyle böyle ayılır gerçeklere. Bir biçimde alt eder rakiplerini. Kimi zaman sözleriyle, kimi zaman fonda bir an geçiveren duvar yazılarıyla gelecek güzel günlere dair mesajlar taşır. Bomboş da güldürür acı acı da. İzleyicinin yüreğine sızı, umut, beynine soru çengelli acılar asabilir. Kimse kayıtsız kalamaz ona.
Ölümünün yedinci yılında özlemle anıyoruz onu.
‘Kapıcılar Kralı’ filmini; Ataköy 5. Kısım’da bir kapıcı dairesinde birlikte izliyoruz. Saadet Bozarslan, bir dönem sendikada görev de üstlenmiş bir kapıcı. Filmin sonunda mikrofonumuzu ona uzatıyor ve soruyoruz:

Sizden, Kemal Sunal ve ‘Kapıcılar Kralı’ filmiyle ilgili görüşlerinizi almadan önce, kendinizi tanıtmanızı isteyeceğim....
Ben Saadet Bozarslan. 25 senedir Ataköy 5. Kısım’da 15 katlı bu binada kapıcı olarak çalışıyorum. Burası seksen dokuz dairelik bir bina.

Bütün dairelere tek başınıza mı bakıyorsunuz; eşiniz ve çocuklarınızla birlikte mi?
Hayır, burada aile olarak değil sadece ben kapıcılık görevi yapıyorum. Üç beş katlık binalarda ‘aile işi’ haline gelmesi şöyle oluyor: Kapıcılık yapan ferdin mazereti olduğunda yerine diğerleri bakıyor ve zamanla ‘aile işi’ haline geliyor. Aynı zamanda binada oturanların da o yönlü istek ve beklentileri olunca bilinçsiz kapıcı da mecburiyet hissediyor. Bu aslında haksız bir durum. Orada görevli olan aile değildir.
Buraya gelince; biz burada iki kişi görevliyiz. Diğer arkadaşla katları ve bahçeyi aramızda taksim ettik, herkes kendi bölümüne bakıyor, yokluğunda diğerinin yerine de bakıyor.

Filmde Kemal Sunal’a hem aile olarak kapıcılık yaptırılıyor, hem de apartmanın tüm işleri. Sizin görev kapsamınız nedir?
Biz merdivenler ve kapı çevresinin temizliğini, çöpün poşetlenip belediye aracına verilmesini, merkezi ısıtma ve sıcak su sistemi otomatik olduğu için biz sadece sistemde bir aksama olup olmadığının kontrol edilmesini, araba park yerinin temizliğini, bahçe çiminin biçimini ve bahçenin bütün bakımını ve sulamasını yapıyoruz. Sabahları gazete ve ekmek servisi yapıyoruz.

Sigorta ve sendikanız var mı?
Sigortam düzenli olarak ödeniyor. 25 yıldır aynı yerde çalışıyorum. Sendikamız da var, Kapıcılar Sendikası’nda bir dönem ben de görevler üstlendim. Sendika, çalışanların haklarını koruyup geliştirmek için yararlıdır.

‘Kapıcılar Kralı’ filmini birlikte izledik. Kemal Sunal’ın filmlerine ve özel olarak ‘Kapıcılar Kralı’ filmine dair duygu ve düşüncelerinizi alabilir miyiz?
Filmde adam emeğiyle çalışıyor. Fakat adamın üzerine o kadar geliniyor ki nerdeyse apartmanın 24 saat hizmetinde bir köle gibi. Elbette kapıcı yangın durumunda itfaiye gelene kadar ilk müdahaleyi yapar, fakat itfaiyecilik onun işi değildir. Gece nöbet tutmasının, her olur olmaz servis isteklerinin haklı yanı yok. Emir eri gibi. Ailesini ve çocuklarını da çalıştırıyorlar. Oysa orada kapıcı olan sadece Kemal Sunal.
Yaşanamayacak kadar kötü şartlarda barındırılmasına, kendisine ve aile fertlerine hoyratça, aşağılanarak yaklaşılmasına tepki olarak o da bizim doğru bulmadığımız bazı yanlış davranışlara giriyor. Kendisinin bahşiş almasını yasaklayan yöneticinin oğluna sattığı içkiye su katıyor, bakkal alışverişlerinden tırtıklıyor. Birinin gönlünden kopmuş da bir bahşiş vermişse, yöneticinin bunu yasaklamaya hakkı yoktur. Verilen bahşiş alınmaz mı, alınır, bu normal bir şey. Kemal Sunal, mal ve paranın güç olduğunu düşününce, apartmanda katları satın alıp oranın yüzde elli birden fazlasının sahibi oluyor. Film, herkese mesajlar veriyor.
Ben, Kemal Sunal’ın filmlerini severim, bende çok güzel duygular uyandırıyor. Aynı filmi elli kere izlesem de bıkmıyorum. İnsanları güldürüyor, mutlu ediyor, sinirlerini öldürüyor, stres attırıyor. Abartılı aksettiriyor ama içinde gerçek şeyleri de yansıtıyor. Türkiye’mizde Kemal Sunal gibi sanatkarlar çok nadir.

Eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Kemal Sunal’ı çok seviyoruz. Onun kaybı, emeğiyle yaşayanlar için de kayıptır. Yeni Kemal Sunallar istiyoruz. Bir de kapıcıların ve emekçilerin sendikalara üye olmalarını tavsiye ediyorum. Haklarını iyileştirirler. Bir haksızlığa uğradığında sendika ve diğer çalışanlar onun hakkını birlikte korurlar. (İstanbul/EVRENSEL)

Kemal Sunal Şaban’ı anlatıyor
Güldürü nedir? /i>

...Konumuz olan sinemaya baktığımızda güldürü, sanki alt sınıfların üsttekilerden öc alması amacıyla ortaya çıkan bir tür. Ya da Chaplin’in söylediği gibi, sanki yaşamda daha güçlü olmak için mizaha en çok gereksinim duyan sınıf, ‘alt sınıf’a aittir bu tür. Kaldı ki insanlar arasında çelişkiler ve çatışmalar olduğu sürece güldürünün olmaması düşünülemez. Bu yüzden de iki yanı keskindir. Çirkin, aşağı, içi boş, sahte olanı, acı ve katı bir alayla ya da kahkahalarıyla yıkar; işte o zaman ‘gülünç’ olan ortaya çıkar. İnsanın topluma, kendine söyleyemediklerini ortaya koyar. Uyandırıcıdır. Hırçın, şımarık, alaycı, kışkırtıcı, yıkıcı karakteriyle her şeyin yolunda olduğunu söyleyen toplumsal düzene ve gerçek yüzünü değişik maskeler altında gizleyen insana keskin bir bakış fırlatır.
Sunal’ın yorumuyla vatandaş “Şaban”
1975 yılında ilk Rıfat Ilgaz’ın ünlü eseri Hababam Sınıfı, Ertem Eğilmez yönetmenliğinde sinemaya aktarıldı. Tulum Hayri, Güdük Necmi, Kel Mahmut gibi karakterlerin arasında öğretmenlerle arasını hep iyi tutmaya çalışan, ancak bir türlü akademik başarıyı yakalayamayan “İnek Şaban” karakteri Kemal Sunal tarafından canlandırıldı. Daha sonra Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı (1975), Hababam Sınıfı Uyanıyor (1976), Hababam Sınıfı Tatilde (1977) filmleri çekildi. “Bütün ‘Hababam Sınıfı’ serisinde kendi talebelik yıllarımı, haylazlıklarımı yaşadım” diyen Sunal’ın bu karakterini halk da benimsemişti. Sunal, Şaban’ın doğuşunu ve diğer Şaban filmlerini şöyle yorumluyor:
Hababam Sınıfı’ndaki ‘İnek Şaban’ tiplemesinin beğenilmesi üzerine yapımcılar, bu isim ve bu tipleme üzerine filmler yapmaya başladı. Şabanoğlu Şaban (1977-1985) bu serinin ilk örneğidir. İnek Şaban (1978), birbirine benzeyen bir futbolcu ile karpuzcunun güldürüsü. Kalecileri Amerika’ya kaçan takımın yöneticileri, bir gecekondu semtinde kaleciye benzeyen Karpuzcu Şaban’ı bulurlar. Şaban bu benzerlikten yararlanarak ünlü bir kaleci olur. Böylece Karpuzcu Şaban’ın yaşamı değişir. Belki de Şaban filmleri içerisinde hâlâ en çok akılda kalan film ‘İnek Şaban’dır. Öyle ki bütün Şaban tiplemesi bu adla anılır olmuştur.
Yüz Numaralı Adam (1978), tüketici haklarını koruyan ve tüketiciye de belli mesajlar veren bir filmdir.
Bekçiler Kralı’nda (1979), torpilin ön plana çıktığı ülkemizde, dürüst ve çalışkan bir bekçinin hizmet etmek için sarf ettiği çabalar anlatılıyor.
Dokunmayın Şabanıma (1979) sıradan, mesaj içermeyen bir Şaban filmi.
Şark Bülbülü (1979): Günümüzde tek şarkıyla ünlenen(!) şarkıcılara dizi film yapılıyor. O tarihte de tek şarkıyla ünlenen şarkıcılara film yapılıyordu. Bu durumu eleştiren bir çalışmadır.
Umudumuz Şaban (1979): “Umudumuz Ecevit” sloganlarının yeri göğü inlettiği dönemde, Şaban da “Umudumuz Şaban” olarak halkın sevgilisi haline gelmiştir.
Gerzek Şaban (1980).
En Büyük Şaban (1983): Charlie Chaplin’in şehir ışıkları filminden uyarlanmıştır. Yalnız Şaban, Şarlo’nun aksine mutlu sona ulaşmıştır.
Atla Gel Şaban (1984): Ekonomik zorluklar içinde yaşayan halkın umudunun şans oyunlarına kaldığını anlatan bir film. Günümüzde de şans oyunlarına ümit bağladığı için bu filmin konusu gerçekliğini korumaktadır.
Orta Direk Şaban (1984): Filmin çekildiği yıllarda orta direk kavramı yine gündeme gelmiş ve Şaban da orta direk mensubu olarak karşımıza çıkmıştır.
Şabaniye (1984): Sanatçının neredeyse film boyunca kadın olduğu tek film.
Gurbetçi Şaban (1985): Yurtdışındaki işçilerimizin durumunu mizahi açıdan ele alan bir film.
Katma Değer Şaban (1985): Katma Değer Vergisi’nin yürürlüğe girdiği ve tartışıldığı bir dönemde çekilmiş bir film.
Sosyete Şaban (1985).
Şaban Pabucu Yarım (1985)
Şen Dul Şaban (1985).
Memik Horuz
ÖNCEKİ HABER

“Şiire kan bulaştı”

SONRAKİ HABER

Takvim’de operasyon

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...