25 Şubat 2008 00:00
Vedat Yıldırımdan ilk solo albüm
Kardeş Türküler içinde 15 yıldır müzik çalışmalarını sürdüren Vedat Yıldırım, ilk solo projesini hazırladı. Konserler vermeye hazırlanan Yıldırım, şarkılarında köylerinden zorla göç ettirilen Kürtlerin metropollerdeki sıkıntılarını, sorunlarını anlattığını belirterek, Şarkılarımda bajar (şehir) hayatını anlatıyorum dedi.
Müzik serüvenine Boğaziçi Üniversitesi Folklor Kulübünde başlayan ve 15 yıldır Kardeş Türküler içinde yer alan Vedat Yıldırım, uzun yıllar üzerinde çalıştığı Fırat suyu Marmaraya karıştı projesi kapsamında konserler vermeye hazırlanıyor. Diyarbakırda öldürülen Kürt Yazar Musa Anterin Fırat suyu Marmaraya karıştı sözünü repertuarına ad olarak seçen Yıldırım, 18 şarkıdan oluşan repertuarının ilk konserini 29 Şubatta Ankarada verecek. Proje üzerine uzun yıllardır çalıştığını ifade eden Yıldırım, müziğin diliyle zorla göç ettirilen insanların metropollerde yaşadıkları sorunlara ve hislerine tercüman olmaya çalıştıklarını ifade etti. Bir repertuarın oluşabilmesi için müzikal eğilimin önemli olduğunu belirterek, Bugün şöyle bir eğilime ihtiyaç var diye düşünüp müzikal bir proje geliştirmek bana pek doğru gelmiyor. Ben ve projeyi birlikte hazırladığım arkadaşlarımın, rock müzik enstrümanlarıyla, davul, bateri, gitar, klavye ve bas gitar ile daha dışa dönük protest karakteri de olan bir müzik yapmak meramımız vardı. Bu Kürt müziğiyle bir araya nasıl gelebilir düşüncesiyle hareket ettik diyor.
Yeni bir dil yaratmak istedik
Kürt müziği içinde yeni bir dil oluşturma hedefiyle yola çıktıklarını, ancak çalışmaları sırasında bazı sıkıntılar yaşadıklarını belirten Yıldırım, Şarkılarımızın bugünü anlatmak gibi bir derdi var. Bu yüzden sözler çok önem taşıyor. Neyi anlatacaksınız? Bunları edebi bir şekilde Kürtçe müziğin halesi içine sokabilecek misiniz? Bir taraftan geleneksel Kürt müziği var, sözlü bir edebiyat geleneği var. Bütün bunlarla birlikte yeni bir dil yaratmak konusunda biraz sıkıntı yaşadık aslında. Bu yüzden çalışmalarıma bir süre ara verdim. Bu süre içinde Kürt edebiyatı ve Kürt şiirini araştırdım. Yeni bir dil oluşturmak için Kürt edebiyatını çok iyi tanımak da gerekiyordu. Ayrıca metropollere göç etmiş Kürtlerin hayatları üzerine de araştırmalar yapmak gerekiyordu. Metropollerin ara sokaklarına girmek lazımdı, atölyelere, inşaatlara girmek lazımdı. Üç yıl bu araştırmaları yaptıktan sonra, geçen yıl tekrar proje üzerinde çalışmalara başladık. Emre Kula, Ari Hergel, Ferhat Güneş ve Erdem Göymenle birlikte çalışmalarımızı sürdürdük ve artık konserler verebileceğimiz bir noktaya geldik dedi.
Çalışmanın kendisinin ilk solo projesi olduğunu ifade eden Vedat Yıldırım, projedeki besteleriyle 1990larda bölgede yaşanan çatışmalar nedeniyle köylerinden göç ettirilen Kürtlerin sıkıntılarını, sorunlarını anlatmak istediklerini söyledi. Bajarı anlatıyorum diyen Yıldırım, Bajar derken bölge artık çok değişti, bir Nusaybinde bajar aslında. Kızıltepe bir ilçe ama yüz bin nüfusu var, gerçekte ise bir bajar. Bestelediğim şarkılarda zorunlu göçün Kürtlerde yarattığı durumlara dikkat çektim dedi.
Trajik ve zamansı göç
1990larda yaşanan göçün zamansız ve trajik bir olduğunu belirten Vedat Yıldırım şunları söyledi: Bir köye gidip insanlara diyorsunuz ki, 4 saat içinde burayı terk edin. Yanınıza hiçbir şeyinizi alamadan köyünüzü terk ediyorsunuz. Derviş adında bir şarkımız var bu konuyla ilgili. İnsanları bir anda yaşadıkları yerlerden koparıyorsunuz. Yanlarına hiçbir şey almalarına izin vermiyorsunuz. Bu çok trajik bir göç... Zaten artık çiya (köy) hayatı kalmadı. Çiyayi hayat çok az artık. Kürtler de artık daha bajari bir hayat var. Bunun kendine göre bir dili de oluşuyor. Sonuçta Fırat suyu Marmaraya karıştı derken, insanlar zorunlu göçlerle metropollere gelip yerleştiler, ama burada asimile olmasınlar diyoruz. Kendi kültürlerini unutmasınlar. Bir yandan da bir melezleşme yaşıyor insanlar. Kendi kültürleriyle metropollerdeki kültür birbirine giriyor. Su imgesi bunun için aslında. Aslında Fırat ile Marmara birbirine karışmaz elbette. Ama bu zorunlu göç bu iki suyu birbirine karıştırdı. Böyle metaforik bir anlama da sahip bu söz.
Bajar hayatı değişim yarattı
Göçle birlikte Kürtlerin kendi kültürlerini de metropollere taşıdıklarını, bu bajari hayatın birçok değişime neden olduğunu ifade eden Yıldırım, bunun müziğe yansımasıyla ilgili de şunları söyledi: Bu bajari hayat farklı bir müzik kültürünü de biçimleniyor. Batıdaki Kürt gençleri hip-hopla, rockla ilgileniyorlar. Hem sadece batı metropollerinde yaşayan Kürtler değil, Derikli, Mardinli, Kızıltepeli hip-hopçılar da var artık. Kültürel atmosfer değişiyor. Ama elbette sizin bir müzikal belleğiniz var, makamlarınız var, bir dengbej geleneğiniz var. Bütün bunlar batı menşeili popüler müzikle, rock, hip-hop daha buraya ait olan bir arabesk müzikle iç içe geçiyor. İkisini bir araya getirmeye çalışıyor insanlar. Ama burada demokratik bir dil kurulabiliyor mu, önemli olan bu. Geleneksel müziğinizi sadece batılı müzik formları içinde eritiyor musunuz, yoksa karşılıklı bir etkileşim içinde yeni bir müzik dili mi yaratıyorsunuz? Önemli olan bu.
Güfteyi çok önemsediğine dikkat çeken Vedat Yıldırım, Bu projedeki bestelerin sözlerini hayatın içinde yazmaya çalıştım. Minor tarih diyorlar ya, bir insanın hikayesinde -ki bir insanın hikayesi de çok politiktir- bir insanın hikayesinde Türkiyedeki bütün Kürtlerin yaşadıklarını görebilirsiniz. Bunun içinde tabi bu insanları tanımak önemli, ara sokaklara girmek gerekiyor bu nedenle. Tekstil atölyelerinde çocukların yaşadıklarını bilmek gerek. İnşaatlarda çalışanların, işportacılık yapanların hayatlarını bilmek gerekiyor. Bunlara benzer tipolojiler var bestelerimizde. Bu projede böylesi tipolojiler üzerine gittik diye konuştu.
İki dilli bir proje
Proje repertuarındaki 18 bestenin çoğunun kendisine ait olduğunu ifade eden Yıldırım, 2-3 şarkının ise birlikte çalıştığı arkadaşlarla ortak çalışmaları sonucu ortaya çıktığını ifade etti. Projenin Türkçe ve Kürtçe olduğunu belirten Yıldırım, şunları söyledi: Türkçe ve Kürtçeyi bu iki dili birlikte kullandığımız bestemiz var. Bir şarkımız inşaatçılarda çalışan Kürtlerle ilgili. Amele derler, bilirsiniz, onların dünyalarına daldık. Bu şarkıda şuna vurgu yaptık; Burada milyonlara evler yapıyoruz, ama benim evim nerede? Köy yakmalar oldu bu ülkede. Göçten önce sonuçta bu insanların bir evleri, bir hayatları vardı, ama şimdi buraya geldiler ve burada da yıkık dökük evlerde yaşamaya çalışıyorlar. Bir evde 15-20 kişi yaşamaya çalışıyor. Biraz bu haksızlığı ortaya koyduğumuz bir beste oldu Amele. Müziğin diliyle bu insanın sorunlarına, hislerine tercüman olmaya çalıştık. İşportacı bir çocuğun hayatını anlattığımız bir şarkımız var. Berfin adında bir şarkımız var. Bu da son dönemlerde Hadi kızlar okula kampanyasına karşı bir tavır. Sezen Aksu da biliyorsunuz iki üç yıl önce bir Kardelen şarkısı yaptı. Sonuçta Sezen Aksu, elbette Kürt çocukları asimile olsun diye yapmamıştır bu şarkıyı. İyi niyetle yapmıştır, ama yine bir eksiklik var burada. Kardelen kendi dilinde açsın, ama Berfin ne olacak, Berfin de kendi dilinde açsın, kendi renkleriyle, kendi yaprağıyla açsın. Bu şarkıda bunu dillendirmeye çalıştık. Son dönemlerdeki şovenist dalganın tam tam sesleriyle ilgili bir şarkı yaptık. Şarkının adı Tam tam. Davullar tam tam çalmasın, halaylar için çalsın istedik. Bunun için Türkçe ve Kürtçeyi içiçe kullandık bu şarkıda. İki dili kullanmamızın nedeni ise sonuçta bu tam tam seslerini durduracaksak, bunu sadece Kürtler yapamaz, Türklerin de karşı çıkması gerek. Türkiyenin sorunlarını konuşamama kabızlığını anlatan Kem küm adlı bir şarkımız var. Dayanışma şarkıları var, birlikte yaşamaya vurgu yapan şarkılarımız var. Ey hewal adlı bir şarkımız var. Enfal katliamını anlatan bir şarkımız var. Soykırımı anlatan bir şarkı, bu repertuara da aldık bu şarkıyı.
Projede Bajarê te dê çi? (şehrin sana ne söylüyor ya da içindeki şehir ile dünya ne alemde) bu geleneksel deyimin peşinde gittiklerini ifade eden Vedat Yıldırım, projede yer alan şarkılarıyla ilgili 29 Şubatta Ankarada ardından Gebze, Bursa, İstanbul gibi illerde konserler verecek. (İstanbul/DİHA)
Bayram Balcı
Evrensel'i Takip Et