6 Mayıs 2008 00:00

‘Yan yana yatınca ihtilal mi yapacaklar?’


Deniz Gezmiş,Yusuf Aslan, Hüseyin İnan, Karşıyaka Mezarlığı’nda, aralarında birer mezar ara ile “yan yana” yatıyorlar 36 yıldır. İdama giderken son arzuları, Cebeci Asri Mezarlığı’nda yatan yoldaşları Taylan Özgür’ün yanına gömülmekti. Ama istekleri yerine getirilmediği gibi Karşıyaka’da yan yana gömülmelerine de izin verilmedi. Şimdi onlar üç yoldaş, aynı anda ölüme gittiler, ama aralarında birer kişi ile “yan yana” yatıyorlar.
Dönemin Ankara Mezarlıklar Müdürü, CHP eski Milletvekili Alişan Canpolat, definde görevli yüzbaşının üç arkadaşın değil yan yana, ayrı ayrı adalara gömülmesinde nasıl ısrar ettiğini anlattı. Gençlerin babalarının, “çocuklarımız birlikte ölüme gittiler, yan yana gömülsünler” isteklerine dikkat çeken Canpolat, gecenin gündüze çaldığı 6 Mayıs günü definden önce yaşadıkları “yan yana gömül”, “ayrı adalara gömülsün” tartışmalarını yıllar sonra o günlere dönerek, hüzün içinde anlattı: “Yan yana yatınca ihtilal mi yapacaklar? Niye korkuyorsunuz?”
Alişan Canpolat, 1959 yılında memur olarak girdiği Ankara Belediyesi Mezarlık Müdürlüğü’nde, müdürlüğe kadar yükseldi. CHP’den milletvekili olduğu 1977 yılına kadar Mezarlıklar Müdürü olarak sürdürdü görevini. Bu görevde, çok devrimcinin defininde hazır bulundu, aileleriyle üzüldü, onları teselli etmeye çalıştı...
Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın definlerinde mezarlıkta, görevinin başında oldu. Evinde görüştüğümüz Alişan Canpolat, üç kez beyin ameliyatı geçirmiş olmanın zorluğuyla, kimi noktalarını unutmuş da olsa yeniden o günlere dönerek, o gün yaşadıklarını anlattı bizlere.
‘Kimseye söyleme’ uyarısı
“Belediye başkan yardımcılarından birisi (ismini hatırlamıyor) telefon etti, beni çağırdı. Kapıyı örttürdü, ‘böyle bir durum var. Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan sabaha karşı idam edilecekler’ dedi. Beni çağırma nedeni de cenaze arabası göndermem, defin sırasında orada olmam içindi. Başımdan aşağı soğuk sular indi. O günkü haleti ruhiyemi tasavvur edin siz. ‘Kimseye söylemeyin’ dedi. Hakikaten kimseye söylemedim, fakat eşime gece on ikiden sonra söyledim.
Sabaha yakın mezara gittim, arabayı gönderdim. Cenazeler daha gelmeden benim müdüriyet odasında, Ankara Emniyet Müdürü (İsmail Hakkı Demirel) emniyet amirleri, bir jandarma yüzbaşısı var. Kalabalıklaştık. Çocukların babaları geldi. En sinirlisi Deniz’in babası. Tepki ve reaksiyon gösteriyordu. Ben onlara yakından ilgi gösterdim, çay, kahve ısmarladım. Bu hepsinin ilgisini çekti, emniyet müdürünün, yüzbaşının...Cenazeler geldi, defin infaz edilecek. Hep beraber gitmemiz gerekecek. Emniyet Müdürü, ‘ben gelmeyeyim, sen idare edersin’ dedi.
Yüzbaşının kini
Yüzbaşı tamamen onları düşman, vatan haini gibi gören tavırlar göstermeye başladı. Definler infaz edilecek ya, ‘hayır’ dedi. Ayrı ayrı adalara... Yani birini başka bir adaya, birini başka bir adaya... Ben ‘Cenazeleri mahkeme babalarına teslim etmiştir. Babaları burada hak sahibidir. Hepsini yan yana gömün’ diyorlar dedim. Yüzbaşı karşı çıktı. Ben ısrar ettim, ‘mahkeme teslim etmiş, sonra hak sahibi babasıdır. Onlar yan yana gömülmelerini istiyor. Ben de haklarına saygı göstermek zorundayım’ dedim. Yüzbaşı ‘hayır, olmaz ayrı ayrı...’ diye ısrarlı. Emniyet amirleri de orada, bir şey demiyorlar. O zaman askerin sözü geçiyordu.
Cenaze namazı tartışması
Ben evvela kibarlığımı kullandım, olmadı, otoritemi kullandım. Bunlar yan yana oldu mu ihtilal mi yapacaklar? Hiç olmazsa birer ara ile koyalım dedim. Zorla ikna ettik, birer mezar ara ile...
Namaz kılınacak. Seyit Hoca (Seyit Çiftçi) vardı ona telefon ettim, o geldi. Baktım, Yüzbaşının ‘atın bunları mezara’ emriyle boş bir çuval atar gibi atmışlar Deniz’i mezara.
Ben emniyet amirleri ile konuşuyordum. Deniz Gezmiş’in babası yetkili olarak beni kabul ediyor, isteklerini bana söylüyor; ‘Müdür bey’ dedi, ‘ben oğlumun cenaze namazına durmak istiyorum...’ Yüzbaşı ve emniyet amirleri ‘Sizin çocuklarınız imam da istemediler’ deyince ben araya girdim, ‘cenazeler babalarına teslim edilmiştir, söz hakkı onların. Onların isteği yerine getirilmeli’ dedim. Cenazeler tekrar çıkarıldı, namaza ben de durdum...
Cenazelerin defin töreninden sonra yürüyoruz. Yüzbaşı Seyit Hoca’ya ‘hoca sen günaha girdin’ diyor. Benim duyacağımı düşünmedi. Ben de “Yüzbaşım sen vatanını seviyor musun?’ diye sordum. ‘Seviyorum’ dedi. Ben ‘Yakında Memlik Köyü var. ODTÜ öğrencileri her sabah oraya eğitime gidiyorlar. Duyup gelselerdi, arbede çıksaydı iyi mi olacaktı?’ Vatanını seven olay çıkmadan defin infaz edilsin ister’ deyince Yüzbaşı dönüp ‘haklısın’ diyebildi. Üç genç bu şekilde defin edildi. (Ankara/EVRENSEL)

Mahir Çayan’ın defnedilmesi

Mahir Çayan için de telefon açtılar eve. Gittim, yine aynı şeyler oldu. Deniz Gezmişler gibi tam ayrıntılı hatırlayamıyorum, ama yine çok ilgi gösterdim. “Alişan Canpolat solculara özel ada ayırtmış, özel yerlere solcuları defnettiriyormuş” diye suçlandığını anlatan Canpolat, o zaman “Ölen insana hiçbir zaman ayrım yapan biri değilim’ dediğini söylüyor. Denizlerde olduğu gibi definler sırasında yaşadığı üzüntüleri bugün olsun aklından çıkaramadığını da ekliyor sözlerine. Milletvekili olduğu dönemde evi kurşunlanan Alişan Canpolat, mezarlıklar müdürü olduğu dönemde de milletvekili iken de evinin boş kalmadığını, başı sıkışanın, sıkıntısı olanın kendisinden gelip yardım istediğini söylüyor; “Bizim ev gece gündüz doluydu. Sadece Ankara’ya değil, Türkiye’ye açıktı kapımız.”
Sultan Özer

Evrensel'i Takip Et