7 Ağustos 2008 00:00

Temmuz ayı enflasyon oranlarının açıklanmasıyla, yüksek çıkan enflasyon oranları sürprizmiş gibi burjuva medyasında çeşitli açıklamalarla izah edilmeye çalışılıyor. Ağırlıklı olarak doğal gaz ve elektrik fiyatlarındaki artışın enflasyona neden olduğu öne sürülmektedir. Ancak enerjideki bu fiyat artışlarının hangi politikalardan kaynaklandığı fazla irdelenmemektedir.
Hiç kuşku yok ki enerji fiyatlarının yüksekliği, enerjide dışa bağımlığın ve özelleştirme uygulamalarının yarattığı bir sonuçtur. Dışarıdan alınan doğal gaz için yüksek fiyatla sözleşmeler yapıldığı gibi, tüketilmeyen doğal gaz için yersiz ödenen milyarlarca doların ülkeye verdiği zarar ve buradan oluşan açıkların yarattığı yüksek maliyetler, zam ve vergi yoluyla halkın sırtına yüklenmektedir.
Bu tabloyu yaratan siyasal iktidarın ta kendisidir. Petrol fiyatlarında olduğu gibi, otomatiğe bağlayarak sürekli hale getirdiği elektrik fiyat artışlarında da “zamları biz yapmıyoruz, otomatik olarak yapılmaktadır” uyanıklığını göstererek işi pişkinliğe vardırmıştır. Buna karşın emekçilerin ücretleri nedense otomatik artışa bağlanmamaktadır.
***
Gerekçelendirilmeye çalışılan enflasyona gelince; kabaca “fiyatlardaki artış” olarak tanımlanır. Diğer bir anlatımla, tüketicinin mal talebindeki artış sonucu üreticinin satışa sunduğu mal fiyatlarında artışın ortaya çıkmasıdır. Ancak tüketimin artması için ise halkın gelir düzeyinde bir artış gözlenmesi gerekir. Yani emekçilerin maaşlarının enflasyon rakamları üzerinde artması, işsizlerin iş bularak gelir sahibi olması, emekli maaşlarının en azından 750 YTL açlık sınırının altından çıkıp, yoksulluk sınırı olan 2 bin 350 YTL’ye yaklaşması gerekir ki, tüketim talebi artmış olsun ve fiyatlar bu durumdan etkilenmiş olsun! Aksine, sürekli yükselen fiyatlar karşısında ücretlerde artış bir yana, sürekli erime söz konusu olduğu gibi, açlık ve yoksulluk sınırı da sürekli yükselmektedir.
Peki halkın ve emekçilerin gelirlerinde bir artış yok, işsizlik sürekli artmakta, dolayısıyla alım gücü düşük ve talep artışı da olmadığına göre enflasyon neden sürekli artış göstermektedir, sorusu haklı olarak sorulmaktadır.
Ekonomik ve siyasal olarak bağımsızlığını yitirmiş bir ülkede bu trajik durum maalesef yaşanmaktadır. Bütün üretim araçları tekelci sermayeye peşkeş çekilmiş, ekonomik uygulamalar tekelci sermaye ve onun finans örgütleri olan IMF ve Dünya Bankası; siyasal kararlar ise ABD ve AB’nin direktifleriyle alındığı için böylesi bir tablo ortaya çıkmaktadır.
Bu direktiflerin ülkemiz emekçilerine ve halkına yansıması ise her geçen gün artan enflasyon, yoksulluk, işsizlik ve açlıktır.
Son 7 ayda elektrik fiyatlarının yüzde 45, doğal gaz fiyatlarının ise yüzde 38 oranında artmasının nedeni enerjide dışa bağımlılığın resmidir.
2008 Ocak ayında yüzde 6.44 iken temmuz ayında yüzde 18.41’e çıkan ÜFE (Üretici Fiyat Endeksi) elektrikteki fiyat artışlarıyla izah edilmektedir. Mal üreten sermaye kesimi, “tüketimde artış olmamasına rağmen, enerji fiyatlarındaki artış bizi fiyatları artırmaya zorlamıştır” savunmasını yapmakta ve temsilcisi durumundaki AKP Hükümeti’ni önlem almaya çağırmaktadır (Patronlar hükümete bu talimatta bulunurken, nedense enerjideki dışa bağımlılığı sorgulamamakta, yapılan anlaşmalar yoluyla gerçekleşen soygunu gündeme dahi getirmemektedir!).
Temmuz ayında açıklanan TÜFE (Tüketici Fiyat Endeksi) ise 2008 Ocak ayında yüzde 8.17 iken, temmuz ayında yüzde 12.06’ya çıkmıştır. Tüketici fiyatlarındaki bu artış , halkın tüketim talebindeki artıştan kaynaklı değildir. Üreticilerin, alımda talep olmamasına rağmen fiyatları artırmasından kaynaklanmaktadır. Yani ÜFE’deki artışın TÜFE’ye yansımasıdır.
Yapılan açıklamalara göre doğal gaz ve dolayısıyla elektrikte fiyat artışları devam edeceğinden, enflasyonun hızla tırmanışı da devam edecektir. Faturası ise halka ve emekçilere çıkarılacaktır.
Görünen odur ki denizin suyu bitmiştir. Bu nedenle tekelci sermaye temsilcisi AKP Hükümeti, halka ve emekçilere daha fazla saldıracaktır.
Emek ve demokrasi güçlerine ise önemli görevler düşmektedir. Bu süreci ortak bir mücadeleyle doğru değerlendirme zamanıdır ve bu adımı atma gücü mevcuttur. Başarmak için bundan daha iyi bir fırsat yoktur.
Hasan Hüseyin Kırmızıtoprak

Evrensel'i Takip Et