10 Ağustos 2008 00:00
çingeneler tepkili: saldırıya uğruyoruz, avrupa seyrediyor
hans caldaras
Son aylarda Avrupa'nın bazı ülkelerinde özelikle İtalya'da çingenelere yönelik ırkçı nitelikteki baskı ve saldırılar tırmanış gösterdi.
Merkezi İsveçin başkenti Stockholm'da bulunan Roman Kültür Merkezi şefi, sanatçı ve yazar Hans Caldaras, Avrupada çingenelere yönelik saldırgan politikalar ve karşılaştıkları sorunlarla ilgili sorularımızı yanıtladı.
Son aylarda İtalya'da Romanlara yönelik saldırıların artmasını nasıl yorumluyor sunuz?
Berlusconi ve hükümetininin izlediği sağcı-gerici politika, İtalya'da ırkçılığın daha da artmasına neden oldu. Berlusconi, son seçimlerden sonra yeni bir ırkçı uygulamayı yürürlüğe koydu. Avrupa Birliği ülkeleri tarafından verilmiş kimlikleri olmayan Çingenelerin parmak izleri alınıyor. Berlusconi bunun suçluluğu önlemek amacıyla yapıldığını söylüyor ve Çingeneleri "Şer Ordusu" olmakla suçluyor. Bunu ciddi bir direnişle karşılaşmadan rahatlıkla yapıyor. Bir yandan tüm bir halkı suçlarken diğer yandan kendisini ve hükümetini korumak için yeni dokunulmazlık yasaları çıkarıyor. Arkasına mafyayı alarak eleştirisiz ve protestosuz ülkeyi demir yumrukla, gangaster metodları ile yönetiyor. Kendi hırsızlığını ve suçluluğunu gizlemek için göçmenleri ve Çingeneleri suçlu ilan ediyor. Bu bilinçli bir politikadır. Bu ikiyüzlülüktür. Berlusconi ırkçı politasında yanlız değil. Irkçı Kuzey Liga'nın lideri çingeneleri gerektiğinde silah kullanarak yurtdışına süreceklerini söyledi. Yeni bir Duçe olduğu söylenen yeni seçilen Roma belediye başkanı Gianni Alemano tüm çingene kamplarını kapatma sözü verdi. Tüm bu baylar Çingenelere yönelik büyük bir karalama kampanyası yürütüyorlar.
Ben hiçbir şekilde suç işleyen Romanları savunmuyorum. Herkes işlediği suçların cezasını çekmelidir. Ama bir halkı hırsızlık ve haydutlukla suçlamak şeytanca bir şeydir ve tamamiyle suçtur. Çingene karşıtlığı salgın ve bulaşıcı bir hastalık gibi yayılıyor. Napoli'de yüzlerce çingene linç etmeye susamış insanlar tarafından sürüldüler.
Avrupa Birliği bu gelişmelere karşı ne yapıyor?
En büyük suçlular onlar. Tüm bu saldırıları kayıtsız bir biçimde izliyorlar. Çingeneler saldırıya uğruyor, Avrupa seyrediyor. Avrupa'da faşizmin ayak sesleri duyuluyor. İkinci Dünya Savaşı yıllarında da böyle oldu. Tarih tekerrür ediyor. Hitler ve çetesi Yahudi ve Çingelere yönelik soykırımlarını tanrıya inanan sıradan insanlar, iyi evebeynler ve hayvanseverler sayesinde gerçekleştirdi. Tüm bunlar soykırımı yapılmasını kolaylaştırdılar. Roman, Yahudi ve istenmeyen diğer insanların kamyon ve trenlere doldurularak toplama kamplarına gönderilmelerini hayranlıkla izlediler. Joseph Goebbel'in nefret propagandası başarılı oldu.
Bugün birçok insan böylesine barbar ve nefretle dolu ideolojinin Avrupa'da nasıl hayat bulabildiğini merak ediyor. Tüm bu delilikler kendilerini medeni ve entellektüel gören insanların protestoları ve direnişleri olmadan nasıl gerçekleşebildi? Ama tarih bir başka biçimde daha kamufle edilmiş ve inceltilmiş bir biçimde tekerrür ediyor. Avrupa'yı yönetenlerin gözü önünde Romanlara yönelik sistematik bir sosyal ve kültürel soykırımı sürüyor. Politikacıların durumun ciddiyetini anlamaları için binlerce Romanın ölmesi mi gerekiyor? Ne zamana kadar politikacılar kolları kapalı üzerimizdeki baskı, saldırı ve atrımcılığı suskunlukla izleyecekler? Her ülke kendi vatandaşlarına karşı sorumlulunu yerine getirmelidir. Bazı halk gruplarının temel insan haklarının ihlal edilmesi kesinlikle kabul edilmemelidir. Bu sadece bir Roman sorunu olarak değil Avrupa'nın toplumsal sorunu olarak görülüp en üst düzeyde ele alınmalıdır. Napoli'i sahillerde kurtarılmaları için çığlıklar atan 4 Çingene kızına çevredekilerin gösterdikleri ilgisizlik herşeyi açıkça göstermektedir. Şimdi İtalyan basını sahildekilerilerdekin empati eksikliği ve medeni cesaret yoksunluğunu yumuşatmaya çalışmaktadır. Ama bu olanlar beni şaşırtmıyor. Milyonlarca Roman ve diğer halklar insanların ilgisizliği ve empati eksikliğinden dolayı ırkçılığa uğradılar.
Acele edilmelidir. Saat 12'ye 5 var. Hemen müdahale edilmelidir. Yarın çok geç olabilir.
İkinci Dünya savaşı yıllarında İsveç'in Romanlara karşı tutumları nasıldı?
İsveçliler İkinci Dünya Savaşı sırasında izledikleri politikadan söz edilmesini sevmezler. Tarafsız kaldıklarını söyleyerek durumu geçiştirmeye çalışırlar. O yıllarda İsveç Hitler faşizmi ile işbirliği yapmıştır. Naziler İsveç üzerinden geçerek Norveç'i işgal etmişlerdir. Dönemin kralı V. Gustav pro-Nazist idi. Ama İsveç'teki ırkçılık İkinci Dünya Savaşından çok daha öncelerine uzanıyor. Dünyanın ilk ırk biyolojisi enstitüsü Uppsala'da kuruldu. Hitlerin gönderildikleri Naziler burada eğitim gördüler. 1930'lı yıllarda daha az değerli kabul edilen insanları ayıklamak amacıyla bir komite kuruldu. Komite Çingenelerin ve özürlülerin zorla kısırlaştırılmasını kararlaştırdı. Bu o dönemde izlenen ırkçı ve faşist ideolojinin sonuçlarıydı. İsveç ideal insan yaratma peşindeydi. Buna uygun olmayanlar elenecekti. 1960'lı yıllara kadar tüm çocuklar A(mükemmel) ve B(hastalıklı,zayıf) olarak sınıflandırıldılar. Bu uygulama 60'lı yıllarda da sağlık kontrolu bahanesiyle sürdürüldü. Böylesi bir kontrolden ben de 1962 yılında geçtim. Kafamı ölçtüler, hareketlerimi kontrol ettiler ve zeka testinden geçirdiler. Zorla kısırlaştırma ise 1970li yılların ortalarına kadar sürdürüldü. Tüm bunlar tarafsız, insan hakları savunuculuğuna soyunan ve örnek bir ülke olarak kabul edilen İsveçte oldu.
İsveç hükümetinden talepleriniz nedir?
Biz maruz bırakıldığımız ırkçılığın ve ayrımcılığın kabul edilmesini istiyoruz. İsveç hükümeti gerçekleri kamuoyuna açıklamalı ve Çingenelerden özür dilemelidir. Ben aynı zamanda geçmişte Çingenelere karşı uygulanan politikanın araştırıldığı Delegasyon'un üyesiyim. Hükümetin "Beyaz Bir Kitap" yayınlayarak gerçekleri halka açıklamasını talep ediyoruz. Bu ülkede 1960'li yıllara kadar Çingenelerin aynı belediyede 3 haftadan fazla konaklamaları yasaktı. Böylelikle okula gitmemizi ve iş bulmamızı engellediler. Bizi toplumdan izole ettiler. Bu sadece burada değil Avrupa'nın bir çok ülkesinde böyle oldu. Her problemin mutlaka bir nedeni vardır. Bir açıklaması vardır. Neden Çingeneler'de problemler fazla? Çünkü Çingeneler örgütlü ve sistemli ırkçı bir politikanın kurbanı oldular. Bunların halka açıklanmasını istiyoruz. Sadece bizlerin değil göçmenlerin topluma entegre olmalarının önlerinde çok büyük engeller var. Korkunç boyutlarda gizli bir yabancı düşmanlığı var.
Neden mücadele etmiyor, gösteriler yapmıyorsunuz?
Mücadele ediyoruz, gösteriler de yapıyoruz. Mayıs ve Haziran aylarında İtalyan elçiliği ve paralamento önünde iki gösteri yaptık. Tek bir gazeteci gelmedi. Basında tek bir satır yayınlanmadı. Basın Çingenelerin sorunlarını ciddiye almıyor.
Murat Kuseyri
Evrensel'i Takip Et