17 Ağustos 2008 00:00

Rize’nin Fındıklı ilçesinde karşılaştığımız kemençe ustası Sabri Demir, bir Laz’ın kemençesinin olmamasının “anormal” bir durum olduğunu söylüyor. “Dünyanın en kolay öğrenilen enstrümanı” dedikleri kemençeyi öğretme yöntemi ise tam bir Laz fıkrası…
Rize’nin şirin ilçesi Fındıklı da, çay, fındık, kivi gibi tarım ürünleri üreticiliği yanı sıra bol sulu derelerinde alabalık yetiştiriciliği de yapılıyor. Bölgede çaya alternatif ürün olarak son yıllarda yaygınlaştırılan kivi ekimi de önemli bir gelişim göstermiş. İlçenin sınırları içerisinden Karadeniz’e dökülen Çağlayan (Abu) ve Arılı dereleri özellikle etrafında yaşayan yöre köylülerinin can damarları adeta. Her iki derede de yaşayan, dünyada bir örneği daha bulunmayan “kırmızı benekli alabalık” avlaması yasaklanarak koruma altına alınmış. Bazı yerlerinde derinliği 500 metreyi aşan derin dere vadilerinde ulaşım ve yük taşımacılığı kurulan basit teleferik düzenekleri ile yapılıyor. Yörede, özellikle dere boylarında ekolojik arıcılık da yaygın olarak yapılan uğraşlar arasında.

Laz’sa mutlaka kemençesi vardır
Fındıklı’nın ilçe merkezinde küçük bir kemençe yapım dükkanı işleten Sabri Demir, dükkanı üç-dört ay önce yaşamını yitiren ağabeyinden devralmış. “Onun anısını yaşatmak istiyorum” diyor. Abisinin bu işe nasıl başladığını ise şöyle anlatıyor; “Abim çocukluktan beri müzik aleti yapıyordu. Evimizin önünde bir dut ağacı vardı, onu kesip hiçbir ölçüsü olmayan uzun saplı bir bağlama yaptı. Oradan bağlama çalmasını öğrendi abim. Ben de onun peşinde öğrenmeye çalıştım. Bana vermiyordu ‘kırarsın’ diye. Sonra bir bağlama atölyesi kurdu. Emekli olduktan sonra işe devam etti. Onun çırağıyım ben. Ona layık olmaya çalışıyorum”. Elindeki kemençeyi erik ağacından yaptığını öğrendiğimiz Sabri usta en “yanık” seslerin dut, ardıç ve erikten elde edildiğini belirtiyor. Sabri usta erik ağacının sesinin yanı sıra mobilyasının da güzel olduğuna dikkat çekerek, kemençenin sesi kadar görüntüsünün de önemli olduğunu vurguluyor. İşlerinin nasıl gittiği ile ilgili sorumuzu “Biz burada para kazanmak için atölye kurmadık” diye yanıtlayan Sabri usta, en çok Fındıklı’ya turlarla gelen turistlerin ve gurbetçi Karadenizlilerin kemençe aldıklarını söylüyor. Sabri usta şunları anlatıyor; “Karadenizli olanların kemençe alması normaldir. Laz olup da almaması anormaldir. Laz olanın mutlaka bir kemençe alması lazım. Bizim burada dereler kültürün oluşumunda da çok önemli. Benim derem de sadece bizim köyde var kemençe geleneği ama bu derede (Çağlayan) hemen her evde vardır. Bizim taraf biraz yobaz tayfası”.

Beş dakikada kemençe öğretilir!
Kemençenin nasıl çalındığını, öğrenilmesinin kolay olup olmadığı yönündeki sorularımıza ise biz Sabri usta ile söyleşirken dükkanın bir köşesinde yapılmış kemençeleri çalan ve seslerini kontrol eden Yılmaz Şişman yanıt veriyor; “Kemençeyi çalması çok basit. Beş dakikada öğretiyorum. Beni peşinde gezdireceksin, çal diyeceksin çalacağım. Bu kadar basit”!... Şişman, en kolay öğrenilen enstrümanın kemençe olduğunu iddia ederken kendisini örnek gösteriyor; “Ben 60 yaşındayım. Kemençeyi öğrenmeye yeni başladım. Şimdi ufak tefek melodileri çıkarıyorum, kendime yetecek kadar da çalıyorum”.
Özer Akdemir

Evrensel'i Takip Et