29 Eylül 2008 00:00

YAŞAMA KÜLTÜRÜ


Kimi kurumlarımızdan, konumlarımızdan ayrılmamız için her şey yapılıyor. Uygar, aydınlık bir yaşam için oralarda tutunmayı bilmemiz gerekiyor oysa…
Örneğin bir kurumda bizim gibi düşünenler bir oyla bile olsa çoğunluğu sağlıyorlar diyelim. Ne olursa olsun, ne yaparlarsa yapsınlar bütün aydınlık kişiler o bir oyu yitirmemek için ellerinden geleni yapmakla sorumludurlar.
Bıktırıp kaçırmak için her şeyi yapacaklardır. Gene de dayanmak zorunluluktur.
Gerici güçlerin ellerine geçirdikleri her konum, her kurum yalnız oradakiler için değil, bütün ülke için yitiktir çünkü… Oralardan hepimize kötülük saçılmaktadır çünkü…
Bütün kurumlar için böyledir bu…
Oralar hepimizin değil mi?
Kültür Bakanlığımız örneğin… Bizimdir, hepimizindir. Orada bakan olan kişi bir görevlidir. Görevliye bakıp bütün bir bakanlığın, örneğin etkinlikleri boş bırakılamaz. Özellikle orada bulunup aydınlığın, uygarlığın sesini duyurmamız gerekiyor.
Çağrılı olunan panel, yuvarlak masa gibi izlencelerde kesinkes yer alınmalıdır.
Bunları düşünmemin, sizlere de aktarmamın bir nedeni var.
Almanya’nın Darmstadt kentine çağrılıydım.
“Yabancı Düşmanlığı” başlıklı bir oturuma katıldım.
Orada olmamın ne denli yararlı olduğunu, konuşmamdan sonra üçüncü kuşak Almanya Türkleri söylediler bana…
Gerçekten ben de “İyi ki geldim!” diye düşündüm toplantıdan sonra…
Bizler, en azından kimi konularda, başkaları başka yorumlar yapıyorken, bizim ne düşündüğümüzü, bizim yorumumuzu duymak isteyenleri yalnız bırakmamalıyız. Yoksa tek yönlü bilgilenmiş olacaklar, belki de umutsuzluk duyacaklar…
Neleri, kimlerin eline bırakıyoruz?..
Bıkkınlıkla hangi alanları boş bırakıp başkalarının oraları doldurmalarına neden oluyoruz? İyi düşünmeliyiz!
Cengiz Bektaş

Evrensel'i Takip Et