4 Temmuz 2009 00:00
Yolumuzu aydınlatan kadın bilimciler
GÜNÜN YAZILARI
Aylardır kadın bilimcileri ve onların yaşamlarını, başarılarını bu köşede yazmayı planlıyordum. Bu hafta içinde, 2 Temmuzda, New Scientist dergisinin Bilimde İlham Veren Kadınlar Anketi açıklandı. Anket Unesconun bir şirket ile birlikte yürüttüğü Bilimde Kadınlar Programının onuncu yılını kutlamak amacıyla yapılmış.
Ankete katılan her yüz kişiden yirmi beşi Marie Curieyi, on dördü Rosalind Elsie Franklini, dokuzu, İskenderiyeli Matematikçi Hipatyayı, 4.7 kişi Jocelyn Bell BurnellI, 4.5 kişi Ada, Kontes Lovelacei, 4.4ü Lise Meitnerı, 3.8I Dorothy HodgkinI, 3.7si Sophie Germaini, 3.3ü Rachel Carsonu ve 2.7si Jane Goodallı kendisine en fazla ilham veren bilim kadını olarak seçmiş. Burada sayılan tüm kadın bilimciler alanlarında çığır açmış buluşlara sahiptirler. Yüzyıllardır bilim dünyasında kadın bilimcilerin sayıca azlığı özellikle göze çarpmaktadır. Marie Curie, Rosalind Elsie Franklin, Hypatia (Hipatya) gibi büyük bilim kadınları ise kendi dönemlerinin erkek egemen bilim dünyasında büyük mücadeleler vererek, ağır bedeller ödeyerek varolmuştur. Avrupa ve ABDde daha yaygın olarak görülen kadın akademisyen sayısının azlığı durumu bugün de devam etmektedir. Bunun için Unesconun programı gibi çeşitli programlarla kadın bilimciler teşvik edilmektedir. Bu yazımızda bu bilimcilerden üçünü tanıtacağım.
Bundan yıllar önce, yetmişli yılların sonunda bir gazete tarafından ek olarak verilen Keşifler ve İcatlar ansiklopedisinin sayfalarını karıştırırken gözüme çarpan tek kadın bilimci idi Marie Curie Marie Curie ya da bizim daha çok bildiğimiz adıyla Madam Curie, Radyum elementini bulan, radyoaktivite üzerine olan ayrıntılı çalışmalarıyla, bugün kullanılan modern yöntemlerin temellerini atan fizikçidir. Radyoaktivite ile ilgili çalışmalarından ötürü iki Nobel ödülü almıştır. Madam Curie aynı zamanda doktorasını alan ilk Avrupalı kadındır. 1867-1934 yılları arasında yaşayan Marie Curie, kendini adadığı çalışmalarının o gün bilinmeyen zararlı yan etkileri sonucu oluşan kanserden ölmüştür.
Rosalind Elsie Franklin, DNAnın Karanlık Leydisi DNA molekülünün bilimsel fotoğrafını çeken ve yapısının açıklanmasını sağlayan biyofizikçidir. DNA fotoğrafının çekilmesi için Röntgen ışınlarının kullanıldığı X-ışını kristalografisi tekniğini geliştirmiştir. Çalıştığı zararlı X-ışınlarının yol açtığı meme kanseri nedeniyle genç bir yaşta yaşamını kaybetmiştir. Yaşamını kaybettiğinde henüz 38 yaşındaydı ve arkasında elliden fazla makale ve bugün de kullanılan pek çok bilimsel yöntemi bırakmıştır. Franklin Cambridge Üniversitesi nde karbon yapısı üzerine pek çok çalışma yapmıştır. Yine bu dönemde Cambridge Üniversitesinde kadın akademisyen sayısı yok denecek kadar azdır ve kadınlar erkek akademisyenlerin normalde yemek yedikleri salonlara bile girememektedir. James Watson, Francis Crick ve Rosalindin Hocası Maurice Wilkins DNAnın yapısını buldukları için Nobel ödülünü alırken, Rosalind Franklin unutulmuş, unutturulmuştur. Pek çok ders kitabında DNAnın yapısını Watson ve Crickin bulduğundan söz edilirken Franklinin katkılarının bahsi bile geçmez. Yıllar sonra bu konuda yapılan açıklamalarda, Franklinin Nobel ödülleri verildiği dönemde yaşamıyor olduğu için bu ödülü alamadığı söylenmektedir.
İskenderiyeli Hipatya bilinen ilk kadın bilimcilerdendir. 370-410 yılları arasında yaşamıştır. Yaşadığı dönemde kendinden başka kadın bilimci bulunmamaktadır. Hypatianın babası ünlü Felsefeci ve Matematikçi Theondur. Babasının da bilimci olması, Hipatyanın önünü açmış ve babası tarafından eğitilmiştir. İskenderiyede felsefe, geometri, cebir ve astronomi üzerine çalışmalar yürütmüştür. İskenderiye kütüphanesini zenginleştirdiği, dönemin tüm yazılı bilimsel kitaplarının kopyalarını kütüphaneye topladığı bilinmektedir. Yaşadığı dönem Hıristiyanlaşmanın güçlendiği bir dönemdir. Dini eleştirilerde bulunduğu için döneminin fanatik Hıristiyanları tarafından vahşice katledilmiştir. Daha az metafizikçi olmasıyla bilinen Yeni Platoncu okul onun ölümüyle ortadan kaybolmuştur ve bilimin de karanlık çağları bu dönemlerden itibaren başlamıştır.
Unutulan, unutturulan tüm kadın bilimcilerin anı ve mirasları bugün hala belleklerdedir. Bunlar yalnızca belleklerde kalmayacak ve yolumuzu aydınlatmaya devam edecektir.
Günseli Bayram
Evrensel'i Takip Et