11 Ekim 2009 00:00

Gezme Ceylan bu dağlarda seni avlarlar

özüm bu kadar basit işte: Taş atan çocukları coplayıp topla, hapse yolla… Taş atmayanları mezralarda… Ya da akşamın kuytu karanlıklarında avla… Şimdi o diyarlardan… Lice’nin mezralarında paramparça olmuş minicik bedeninden geriye kalan simsiyah saçları ve sanki başına gelecekleri önceden kestirmiş gibi kocaman kocaman olmuş gözleriyle fotoğraf karesinden bize bakıyor. Adı: Ceylan… Yaş: On dört… Mesleği: Koyun otlatıyor… Geriye kalan fotoğraftan, geleceğine… Daha doğrusu, son bakışıymışçasına geleceksizliğine bakıyor… Ürkek… Gergin… O yaşta bir çocuk neden böyle karamsar, şaşkın ve ürkektir? Oysa başka yerde yaşıtları kamera görünce sevecenlikle poz verir… Ceylan ya da Uğur Kaymaz… Ya da başka çocuklar… Çocuklar dünyaya ak sayfalardan bakmalı… Sayfalar umut yaymalı… Ama burada yüreklerine yer etmiş olmalı, fırtınalı gece karanlığı gibi çöken ve mutsuzluk yayan operasyonlar, bombalar, mayınlar ve hep gergin, hep yoksulluklarla dolu karalara bulanmış sayfalar. Misal şimdi konuşabilse, açılım nedir sorusuna birkaç kelime edebilse, o daha on dördünde çatılmaya başlayan kaşlarını çatmadan ve kırıştırmadan ak alnını… Soru aslında bu: On dördünde bir kız çocuğunun kaşları neden bu kadar çatık, gözleri neden bu kadar kuşkuludur? Açılım açılım dedikçe… Neden çocuk yaşta çizgilenmiş alnı bir türlü açılmamaktadır? Neden bir çocuk bedeni şarapnel parçalarının ucunda dağılmakta?.. Parçalanamayanlar bir bütün olarak içerilerde yatırılmaktadır? Ve Ceylan o soruya karşılık şöyle dese bize: Açıldım işte… Üstelik her bir yanım parça parça ve kan revan içinde! *** Oysa fazla da açılmamıştı… Koyunları otlattığı dağlara bile salınamamıştı… “Makarna yap” demişti annesine, dönüşte yiyecekti… Ama dönemedi… Kulakları yırtan vınlama… Korkunç bir patlama… Öyle bir gürültü ki, çığlıkları bile duyulmadı… O fotoğraf karesine takılan ürkek bakışları ne olduğunu bile anlayamadı… Öyle ani oldu ki… Çığlıklara bile fırsat bulamadı… Parçalarını yüzlerce metrelerden topladılar… Öyle önemsizdi ki… Savcı bey zahmet edip gelmedi… Köyün imamı kamerayla olay yerini çekti; bu kadar önemsiz, bu kadar sıradandı. Meselenin özeti abisinin dediği gibiydi: “Batı’da ağaçta kedi kalsa yetkililer gelir, bize niye gelmezler?” Yine de memleket boş değil elbette… Soruşturma çok yönlü sürüyor... Belki de elinde “terör örgütüyle bağlantılı” bomba patlamıştır! Belki de mayınlı tuzak hazırlarken yanlış bir noktasına basmıştır! Hatta belki, şimdiye kadar soruşturma tamamlanmış ve on dördündeki Ceylan’ın aslında on dokuz, yani parçalara ayrılabilecek yaşta olduğu anlaşılmıştır! Gerçi elleri ve ayakları sağlamdı, buradan işin mayın olmadığı falan anlaşılabiliyordu! En iyisi boş geç ayrıntıları, bulunur elbet bir bahane… Gerçek olan ise: “Gezme Ceylan bu dağlarlarda seni avlarlar Anandan babandan yardan ayrı koyarlar...”
Yücel Sarpdere

Evrensel'i Takip Et