15 Mayıs 2010 01:00

ÖZGÜRLÜK YOLU


‘80’lerin adı az duyulmuş PATCO hareketi ve Reagan’ın o dönemde hava kontrolörleri sendikasına saldırmasından bu yana bir sendikanın bu denli açık bir hücuma uğradığını görmemiştik. Uluslararası bir şirketler topluluğuna ait California’daki Rio Tinto bor maden ocağındaki yüzlerce işçinin başına gelen buydu.
Ocak 2010’da hareketli bir sabah, Rio Tinto patronları yaklaşık 600 işçiyi işten çıkardı. Bu işçiler “Local30” adlı Uluslararası Liman İşçileri ve Ambar Sendikası’na (ILWU) bağlı bir sendikanın üyeleriydi. Bunların yerine grev kırıcılar getirilmişti.
İşten çıkarılmalar yaşandı çünkü işçiler sendikanın sadece önceki anlaşmaları, işçi haklarını değil, aynı zamanda federal ve eyalet yasalarını da geçersiz kılan bir takım dayatmaları reddettiler.
Politikacıların madencilerin cenazelerinin ardından timsah gözyaşları döktüğü dönemde, yaşayan gerçek madencilerin ve ailelerinin geçim derdi ve yaşam standartları, Rio Tinto’da yüzlerce işçinin çıkarılması gibi ses getirmedi.
Hiç de şaşırtıcı olmayan biçimde, Rio Tinto, kurnaz bir kolektif dev olarak, işçi çıkarmak için ekonominin çöküşte olduğu bir dönemi seçti. Rio Tinto zarar etmiyordu; sadece 2008’de 16 milyar dolar vergi öncesi kâr elde edilmişti.
Bu büyük şirket, Papua Yeni Gine, Afrika-Nambiya ve Asya’da maden ocakları işletiyor. 2005’de orijinal anlaşmanın süresi dolduğunda, Rio Tinto, başka kesintilerin yanında tam zamanlı işleri yarı zamanlıya çeviren ve maaşları azaltan bir anlaşma teklifiyle ortaya çıktı. Aynı zamanda dışarıya fason iş vererek işleri ülkeden uzaklaştırdılar. Bu da, eğer Rio Tinto federal veya eyalet yasalarını ihlal ederse sendikanın şirketin tüm masraflarını ve cezaları ödemesi anlamına geliyordu.
Bu tekliflerin çoğu, sendikanın damarına basmak ve herhangi bir anlaşmaya itiraz etmesini sağlamak içindi.
Şirketin amacı anlaşmak değil, hükmetmekti. Böylece, işverenin gücü işçiyi ezecek, zenginlik bir sendikayı mahvedecekti.
Bu, sadece Rio Tinto’daki işçilere yönelik bire saldırı değil. Bu, tüm emekçilere ve onların sendikalaşma haklarına bir saldırıdır.
Fakat ILWU-Local30 mücadeleye devam ediyor; sadece uluslararası kanadı tarafından değil, dünyadaki gemicilik ve marina birlikleri tarafından da destekleniyor. Avustralya, Yeni Zelanda, Polonya, Güney Afrika ve Kanada’daki işçiler de onların bu savaşına destek veriyor.
MUMIA ABU JAMAL

Evrensel'i Takip Et