18 Mayıs 2010 00:00

Londra. İbrahim Kaypakkaya anmalarında çeşitli kentlerde konuşurken, bir yandan da kafamı şu soru kurcalıyordu.
TCK’nın en gözde maddelerinden biri 215. Madde: suçu ve suçluyu övmek.
Öte yandan, soykırım aynı zamanda TCK içinde de bir suç olarak düzenlenmiştir, Soykırım ve insanlığa karşı işlenen suçlar başlığı altında: Madde 76.
Dolayısıyla, soykırımı övmek ve mazur göstermeye çalışmak da, mevcut TCK’ya göre suçtur.
Dolayısıyla, soykırım inkarcılığı gibi, insanlığa karşı suç işlemiş olan Talat Paşa’yı, “askeri kırdıran Enveri Paşa’yı”, Boğazlıyan Kaymakamı’nı ve diğerlerini övmek, adını caddelere vermek var olan TCK’ya göre bile suçtur.
Çünkü haklarında. Osmanlı Mahkemelerinin verdiği mahkumiyet kararı vardır.
Ama gelin görün ki kazın ayağı öyle değil.
Talat Paşa’nın ve Enver Paşa’nın cenazeleri, ihanet ettikleri 1908 Devriminin anıtının yer aldığı ve şehitlerinin gömüldüğü Hürriyet-i Edebiye (Sonsuz Özgürlük) Tepesine, devlet töreni ile gömüldüler.
Talat Paşa’yı, Hitler yönetimi 1943 yılında Berlin’den yolladı.
İsmet Paşa, Milli Şefken. (Almancası: Nationale Führer)!
İkincisi Süleyman Demirel, Turgut Özal’ın ani ölümünden sonra Reis-i Cumhur seçildikten sonra.( 1945 yılında İttihat-ı Terakki Kalemşoru Hüseyin Cahit Yalçın’ın komutu ile Tan Matbasını basan “Türk Gençliği” arasında o da vardı.)
***
Her neyse, nereden geldik bu konuya.
Tescilli suçlular, övgülere boğulurken, yargılanmadan infaz edilen, 1968 gençliğinin idolleri nasıl “suçlu” ilan edilebiliyor?
Ve onları ananlar, “suçluyu övmekten” yargılanabiliyor?
Yargılı İnfaz Kurbanı Deniz Gezmiş’in adını, Yargısız İnfaz Kurbanı Musa Anter ve Vedat Aydın ile birlikte, Kars kentinde bir sokağa verilmesini isterseniz, Eski Milletvekili Mahmut Alınak gibi hapse atılırsınız.
Ya da Diyarbakır halkı, Kürt halkının dostu Ayşe Nur Zarakolu’nun adını bir parka verirse, şimdi İstanbul’a atanan Diyarbakır valisi, İdari Yargıya gider. Ve İdari Yargı da, dünyada ve Türkiye’de onlarca ödüle sahip düşünce özgürlüğü kahramanı Ayşe Nur Zarakolu’nun adını, bir çeşit intikam duygusu ile sildirir.
Aslında bu karar başlı başına, tipik bir “nefret suçu” kavramına girer”.
İdare Mahkemesi, kararında, ölmüş bir insanı, “mahkum”eder.
Hafta sonu Niksar/Kızıldere’de, kıyım ve toplu infaz kurbanlarını anma vardı.
Geçtiğimiz yıllarda Halk Evi üyeleri, “suçu ve suçluyu övmekten” yargılandılar, Kızıldere’ye gittiklerinde.
Mahir Çayan, Cihan Alptekin ve arkadaşları, ‘68’in simgesi Deniz Gezmiş’in infazını engellemek için eylem yapmışlardı.
Mahir Çayan ve arkadaşları yargılanmadılar ki, infaz edildiler, bir insanlık suçu işlenerek.
İnfaz kararını alanlar ve uygulayanlar hâlâ aramızda.
Er geç yargılanacaklar inanıyorum
Deniz Gezmişler hukuken geçerliliği kalmamış olan, sivilleri yargılama yetkisi olmayan olağanüstü askeri mahkemelerde yargılandılar.
Gayrı meşru mahkemelerin haksız kararlarını ilelebet geçerli, kılmak istiyor, Ergenekon sempatizanları…
İşkenceye direnen, sağ olarak Diyarbakır Askeri Cezaevi’ne teslim edilen,
İbrahim Kaypakkaya, “Devletin koruması altında” infaz edildi.
Resmi ideolojinin eleştirmeni ve Kürt halkının haklarının savunucusu olmaktı tek suçu.
Sorumlusu olanlar er geç yargılanacaklar. Çünkü onlar insanlığa karşı suç işlediler.
Faşist diktatörlüğe karşı direnme hakkını kullananları yargılı, yargısız infaz ederek.
RAGIP ZARAKOLU

Evrensel'i Takip Et