8 Kasım 2010 00:00
Mahsun Kırmızıgül yeni filmine basın gösterimi yapmadı ya, bu yüzden filmi sadece galaya katılabilen bir takım lifestyle yazarı değerlendirebildi henüz.
Elbette bu duruma razı gelemezdim. Cumartesi günü gazeteden çıkıp dosdoğru sinemaya gittim. Gittiğim sinemada 23:00, 23:30 ve 24:00 seanslarında oynuyordu film ve tüm seanslar doluydu. 380 kopya ile 820 salonda vizyona giren New Yorkta Beş Minare, 11 milyon dolarlık bütçesini, gişe hâsılatı ile fazlasıyla amorti edecek herhalde.
Peki ne anlatmış Mahsun Kardeş?
Türk polisi radikal dinci bir örgütün lideri olan Deccal kod adlı adamı aramaktadır tüm dünyada. Bu vatandaşın Amerikada FBI tarafından yakalandığı bilgisi gelir. Onu teslim almak için teşkilatın en başarılı iki polisi Amerikaya gönderilir. Heyhat, tam Türkiyeye götürülecekken Hocaefendi kaçırılır...
Gerisini anlatıp da sürprizini kaçırmayayım ama tüm o aksiyon sahneleri arasında dokunulan meseleler; 11 Eylül sonrası Amerikadaki İslam paranoyası, terör ve İslam ilişkisi, kan davası, yakın dönem Türkiyesi ve laik rejim tartışmaları
Evet, filmde bu meselelere dokunuluyor ama nasıl? Peşinen söyleyeyim çok kaba. Hiç incelmemiş, gözümüze gözümüze sokulan mesajlar var. Hem de bombardıman halinde. Ultra-didaktik bir üslup. Ve Hey dostum, bütün Müslümanları terör yanlısı gösteremezsiniz ya da Adamım, Iraka özgürlük için değil petrol için girdiniz değil mi? gibi artık gına getirmiş klişeler.
Sonra, inandırıcılıktan uzak pek çok unsur var senaryoda. Mesela koskoca FBI, MİT ve INTERPOL bir polisin oyununa gelip yıllar boyu yanlış adamı arıyor terörist başı diye. Ya da New York polisi, Hocayı elinden kaçırdığı gibi, adamı günler boyu bulamıyor da. Üstelik Hoca körfez kıyısında keyif yaparken ve hatta her gün karısıyla görüşürken
Son olarak oyunculuklar hakkında bir-iki şey söylemek lazım. Mahsun Kırmızıgül ve Mustafa Sandal hariç tüm oyuncular tatmin edici performanslar sergiliyor. Haluk Bilginerin canlandırdığı Hacı Gümüş karakterinin, evlenen kızı ve Bitlisteki annesiyle karşılıklı sahneleri, bir anda senaryonun saçmalıklarını unutturup, gözleri dolduruyor. Bilginer ne kadar büyük bir oyuncu olduğunu bir kez daha gösteriyor. Sırf onu izlemek için bile gidilebilir filme
Velhasıl, Yönetmen Mahsun Kırmızıgül gerek filmin görüntülerinde, gerek müzikte, gerek dekorlarda işi iyi kotarmış. Beyaz Melek ve Güneşi Gördümden sonra bu filmle çıtayı biraz daha yukarı taşımış. Ama yine de insan, keşke senaryoyu başkası yazsa da Kırmızıgül o özel sinema gözüyle sadece yönetmenlik yapsa demeden edemiyor
N1: O çok tartışılan meseleyi atlamayalım: Haluk Bilginerin canlandırdığı Hacı Gümüş karakteri, Fethullah Gülen olarak okunmaya müsait. Ama Evet, o diyemeyiz. Kırmızıgül, Kemalist kesimi üzmemek için bence kasten böyle yapmış. Ülkenin yüzde 20sini kaybetmemiş böylece.
N2: Bu arada tamamen sendikalı ekiplerle çalışılan ilk Türk filmi olduklarını iddia ediyorlar. Ancak Türkiyedeki çalışanlar paralarını alamadıkları için davalık olmuş şirketle.
MUSTAFA KULELİ
Evrensel'i Takip Et