4 Eylül 2006 21:00
Siirt'ten Yeşilçam'a
uzanan bir koleksiyoner
İzlediği ilk sinema filminin 'büyü'süne kapılarak arşiv çalışmasına başlayan Vadullah Taş, Türkiye'de Yeşilçam sineması ile ilgili başvuru kaynağı olan birkaç isimden biri. Yeşilçam sinemasıyla ilgili yapılan birçok çalışmada emeği bulunan Taş'ın koleksiyonunda Yılmaz Güney'in özel bir yeri bulunuyor. Türkiye'deki sinemanın başlangıcı 1900'lü yılların başına dayanır. Yabancı işletmecilerin girişimiyle açılan ilk sinemadan günümüze kadar binlerce filme imza atan, yüzlerce yönetmen ve oyuncunun geçtiği Türkiye sinemasının bu yüz yıllık birikiminin ciddi bir arşiv çalışmasına dönüştürülemediği görülüyor. Devlet arşivindeki kayıtların yasakçı ve sansürcü zihniyetin etkisiyle kapalı tutulduğu Türkiye'de, bu birikimi bireysel çabalarıyla geleceğe taşımaya çalışan isimler bulunuyor. Vadullah Taş bu isimlerden biri. Sinema koleksiyoncu ve tarihçisi olan Taş'ın arşivinde bulunan eserler, Türkiye sinemasının tarihini gözler önüne seriyor.
'İnce Cumali' Arşivindeki afiş ve fotoğraflarla, bizzat yaşayanlardan dinlediği tarihiyle Türkiye sineması için önemli başvuru kaynaklarından biri olan Vadullah Taş'ın koleksiyonculuğa başlaması çocuk yaşlarına dayanıyor. Siirtli Arap bir anne ve Kürt bir babanın çocuğu olarak dünyaya gelen Taş'ın, sinemayla tanışması kardeşinin video kaseti satan dükkan açmasıyla başlar. Ancak sinemanın 'büyü'süne kapılmasına, açık havada izlediği bir film neden olur. "Ben 1969'dan bu yana arşiv yapmaya başladım. Ağabeyimle birlikte bir filme gittik. Yılmaz Güney'in 'İnce Cumali' filmiydi. O filmi o kadar çok sevdim ki üç dört sefer gittim izledim. Afişini istedim, vermedi sinema sahibi. Vermeyince ben de onu tabeladan çektim aldım" diyen Taş, bu olayı, koleksiyon toplamaya başlamasının ilk adımı olarak değerlendiriyor. Ardından ulaştığı parçaları, bilgileri, belgeleri toplamaya başlayan Taş, "Baktım ki Türkiye'de film üretenler, yapanlar kendi eserlerine sahip çıkmamışlar. Kendisi eser yapmış ama bunu arşivlememiş. Birçok eser kayıp. Eskiden tersine Türkiye'de yapılmıyordu. Almanya'da yapılıyordu. Almanya'ya gönderilen eserler de Türkiye'ye dönüş yapmadı. Orada kaldı ve kayboldu. Ben bunları yurtdışından arattırarak getirttim" şeklinde belirtiyor. Bunların içerisinde ismi bile duyulmamış yönetmenlerin, oyuncuların, yapımcıların filmleri bulunuyor. Bizzat kendisi araştırarak bu filmleri ortaya çıkarıyor. İzin günlerinde, tatillerde, boş zamanlarında gittiği yerlerdeki eski sinemaları geziyor. Bulduğu filmleri koleksiyonuna dâhil ediyor.
Başvuru kaynağı Birçok yapımcı arkadaşı kendi filmini bulmak için Taş'tan yardım istiyor. Topkapı Film'in çektiği bir filmi örnek gösteriyor bu konuda. Topkapı Film'den Cem Karaca'nın da oynadığı "Kralların Öfkesi" adlı filmi özel bir araştırma sonucunda bulup getirtmiş. Koleksiyonunda bunun gibi yüzlerce film var Vadullah Taş'ın. Zaten 1914 yılından bu yana çekilen 7 bine yakın filmin 4 bin 500 ile 5 bin arası Vadullah Taş'ın koleksiyonunda mevcut. Bunun yanı sıra hakkında bilgi sahibi olduğu ancak bulamadığı filmler de var. Örnek olarak Dost Film'in Mümtaz Alpaslan yönetiminde çektiği "Gölgen Bile Benden Korkar" filmini gösteriyor. Bu araştırmalarının sonucuna ilişkin maddi bir beklentide olmadığını özellikle vurguluyor. "Ben bu işi severek yapıyorum Kimsenin bana karşılık olarak bir şey vermesini beklemiyorum" diyor. Katkı sunduğu eserler arasında Agah Özgüç'ün "Bütün Filmleriyle Yılmaz Güney", Burçak Evren'in "Nebahat Çehre", İlker İnanoğlu'nun "5555 Afişle Türk Sineması" kitapları bulunuyor. Tez hazırlayan, araştırma yapan birçok üniversite öğrencisinin de başvuru kaynağı durumunda olan Vadullah Taş'ın, ayrıca Adana'da çıkarılan Life, İstanbul'da çıkarılan Yaba Edebiyat dergilerinde yazıları yayınlanıyor. 13. Altın Portakal Film Festivali kapsamında Yeşilçam Afişleri sergisini açan Taş, bu sergisini ayrıca Mersin, Konya, Gaziantep ve İstanbul'da sergiledi.
Güney'in özel yeri var Vadullah Taş'ın koleksiyonunda Yılmaz Güney'in özel bir yeri var. Hatta Yılmaz Güney koleksiyoncusu demek mümkün kendisi için. Vadullah Taş, Yılmaz Güney ile ilgili çalışmalarda Fatoş Güney de dahil herkesin kendisine başvurduğunu belirtiyor. Sadece eserleriyle ilgili değil yaşadıklarıyla da ilgili birçok olayı bizzat yaşayanlardan dinlemiş. İşin mutfağı dediği sinemanın emekçilerine ilişkin de dramatik birçok olayın şahidi olan Taş, "Türkiye'deki sinema dünyasında bir vefasızlık yaşanıyor" diyerek sitemde bulunuyor. Taş, koleksiyonunu öldükten sonra ismini açıklayacağı iki üniversiteye hibe etmek istiyor.
'İnce Cumali' Arşivindeki afiş ve fotoğraflarla, bizzat yaşayanlardan dinlediği tarihiyle Türkiye sineması için önemli başvuru kaynaklarından biri olan Vadullah Taş'ın koleksiyonculuğa başlaması çocuk yaşlarına dayanıyor. Siirtli Arap bir anne ve Kürt bir babanın çocuğu olarak dünyaya gelen Taş'ın, sinemayla tanışması kardeşinin video kaseti satan dükkan açmasıyla başlar. Ancak sinemanın 'büyü'süne kapılmasına, açık havada izlediği bir film neden olur. "Ben 1969'dan bu yana arşiv yapmaya başladım. Ağabeyimle birlikte bir filme gittik. Yılmaz Güney'in 'İnce Cumali' filmiydi. O filmi o kadar çok sevdim ki üç dört sefer gittim izledim. Afişini istedim, vermedi sinema sahibi. Vermeyince ben de onu tabeladan çektim aldım" diyen Taş, bu olayı, koleksiyon toplamaya başlamasının ilk adımı olarak değerlendiriyor. Ardından ulaştığı parçaları, bilgileri, belgeleri toplamaya başlayan Taş, "Baktım ki Türkiye'de film üretenler, yapanlar kendi eserlerine sahip çıkmamışlar. Kendisi eser yapmış ama bunu arşivlememiş. Birçok eser kayıp. Eskiden tersine Türkiye'de yapılmıyordu. Almanya'da yapılıyordu. Almanya'ya gönderilen eserler de Türkiye'ye dönüş yapmadı. Orada kaldı ve kayboldu. Ben bunları yurtdışından arattırarak getirttim" şeklinde belirtiyor. Bunların içerisinde ismi bile duyulmamış yönetmenlerin, oyuncuların, yapımcıların filmleri bulunuyor. Bizzat kendisi araştırarak bu filmleri ortaya çıkarıyor. İzin günlerinde, tatillerde, boş zamanlarında gittiği yerlerdeki eski sinemaları geziyor. Bulduğu filmleri koleksiyonuna dâhil ediyor.
Başvuru kaynağı Birçok yapımcı arkadaşı kendi filmini bulmak için Taş'tan yardım istiyor. Topkapı Film'in çektiği bir filmi örnek gösteriyor bu konuda. Topkapı Film'den Cem Karaca'nın da oynadığı "Kralların Öfkesi" adlı filmi özel bir araştırma sonucunda bulup getirtmiş. Koleksiyonunda bunun gibi yüzlerce film var Vadullah Taş'ın. Zaten 1914 yılından bu yana çekilen 7 bine yakın filmin 4 bin 500 ile 5 bin arası Vadullah Taş'ın koleksiyonunda mevcut. Bunun yanı sıra hakkında bilgi sahibi olduğu ancak bulamadığı filmler de var. Örnek olarak Dost Film'in Mümtaz Alpaslan yönetiminde çektiği "Gölgen Bile Benden Korkar" filmini gösteriyor. Bu araştırmalarının sonucuna ilişkin maddi bir beklentide olmadığını özellikle vurguluyor. "Ben bu işi severek yapıyorum Kimsenin bana karşılık olarak bir şey vermesini beklemiyorum" diyor. Katkı sunduğu eserler arasında Agah Özgüç'ün "Bütün Filmleriyle Yılmaz Güney", Burçak Evren'in "Nebahat Çehre", İlker İnanoğlu'nun "5555 Afişle Türk Sineması" kitapları bulunuyor. Tez hazırlayan, araştırma yapan birçok üniversite öğrencisinin de başvuru kaynağı durumunda olan Vadullah Taş'ın, ayrıca Adana'da çıkarılan Life, İstanbul'da çıkarılan Yaba Edebiyat dergilerinde yazıları yayınlanıyor. 13. Altın Portakal Film Festivali kapsamında Yeşilçam Afişleri sergisini açan Taş, bu sergisini ayrıca Mersin, Konya, Gaziantep ve İstanbul'da sergiledi.
Güney'in özel yeri var Vadullah Taş'ın koleksiyonunda Yılmaz Güney'in özel bir yeri var. Hatta Yılmaz Güney koleksiyoncusu demek mümkün kendisi için. Vadullah Taş, Yılmaz Güney ile ilgili çalışmalarda Fatoş Güney de dahil herkesin kendisine başvurduğunu belirtiyor. Sadece eserleriyle ilgili değil yaşadıklarıyla da ilgili birçok olayı bizzat yaşayanlardan dinlemiş. İşin mutfağı dediği sinemanın emekçilerine ilişkin de dramatik birçok olayın şahidi olan Taş, "Türkiye'deki sinema dünyasında bir vefasızlık yaşanıyor" diyerek sitemde bulunuyor. Taş, koleksiyonunu öldükten sonra ismini açıklayacağı iki üniversiteye hibe etmek istiyor.
Evrensel'i Takip Et