27 Temmuz 2006 21:00
ANGEL-A Yönetmen: Luc Besson Senaryo: Luc Besson Görüntü Yönetmeni: Thierry Arbogast Oyuncular: Jamel Debbouze, Rie Rasmussen, Gilbert Melki, Serge Riaboukine Fransız filmleri lafını duyar duymaz dayanamayıp övgülerini ard ardına sıralayanların yanında, tüyleri diken diken olanların, bu filmlerin sıkıcılığından dem vurup sıkıldığı her filmi Fransız filmi zannedenlerin sayısı çok. Seversiniz sevmezsiniz Fransız Ulusal Sineması'nın geçmişten bugüne sinemaya getirdiği soluk tartışılmaz. Bir de Fransa sınırları içinde yaşayıp da sinemasının diline Fransız olanlar var. Luc Besson için, diliyle, söyleyişiyle, bakış açısıyla Hollywood'un Fransa şubesi demek çok da yanlış olmaz sanırım. Metro, Leon, Nikita, Derinlik Sarhoşluğu filmleriyle adını duyuran Besson bol aksiyonlu filmlere yönetmen, prodüktör olarak imza atmayı sürdürdü. Angel-A yönetmenin son filmi. Genel çizgisinin dışında, yönetmenin kendi tanımıyla. Film için, "ticari amaç taşımayan", "duyarlı bir hikaye" sözleri de yönetmenin kendi ağzından. Senaryo, sandıktan sepetten çıkmış. Besson,10 yıl önce yazdığı bir senaryoyu, iki hafta içinde yeniden biçimlendirmiş. Paris'te geçen siyah beyaz hikayenin kahramanı Andre(Jamel Debbouze), Arap asıllı bir Fransız, Andre'nin bir de piyangodan kazandığı Amerikan vatandaşlığı var. Andre beceriksiz bir dolandırıcı. Sağa sola, sokak mafyasına borçları yüzünden etrafta dolaşamaz hale gelmiş. Alacaklıları atlatmak için Amerikan Konsolosluğu'na sığınmayı denese de kabarık suç dosyası, piyangodan çıkan göçmenlik, Andre'nin paçasını kurtarmaya yetmiyor. Konsolosluktan tekmeyi yedikten sonra karakola sığınıyor. Orada da ciddiye alınmayıp dışarı atılıyor. Köprüden atlamak üzereyken klasik bir, tanrıyla hesaplaşma konuşması yapıyor. Başını çevirdiğinde köprüden atlamak üzere olan bir kadını fark ediyor. Kendinden önce suya atlayan kadını Angela'yı (Rie Rasmussen) kurtarıyor ve macera başlıyor. Filmin dikkat çeken tarafı oyuncuları. Oyuncular hakkında kısa bir hatırlatma. Rie Rasmussen, Brian De Palma'nın filmi Femme Fatal'da yıldızı parlamış Danimarkalı bir oyuncu. Aynı zamanda ressam, fotoğrafçı, kendi yazdığı yönettiği bir de kısa filmi var. Jamel Debbouze, Fransa'nın ünlü stand upçılarından. Amelie'deki tek kollu manav çırağı. Filmin en önemli karakteri Paris ise malumunuz, şehrin geçmişi, oynadığı filmler hakkında bir şey anlatmaya gerek yok. Filmin hikayesi ise tanıdık. Hatta basma kalıp. Binlercesini gördüğünüz dibe vuran adam ve kurtarıcısı gizemli güzel kız hikayesinin hafif eğilmiş bükülmüş hali. Film hakkında ipucu vermeyelim diyorum ama isminden belli olacağı gibi melekler de karışıyor işe. Angel-A, tedaviye cevap vermeyen romantiklerin, yüzünde aptal bir gülümsemeyle sinemadan çıkacağı türden bir film. Benzerlerinin defa defa sofraya konduğu hikayeye "duyarlı" "satış amaçlı değil" etiketiyle müşteri mi aranıyor. Dramatik örgü öyle ince ince örülmüş ipuçları mı saklı. Luc Besson bu hikayeye ne katmış, niye böyle bir hikayeyi seçmiş. Bilemiyorum. Siz de fazla düşünmeyin. Eli yüzü düzgün, eğlenceli bir film Angel-A. Bir buçuk saat sıkılmadan vakit geçirmeyi vaad ediyor. Eh o da yeter.


Modern zaman hayaletleri... HAYALET DÜNYA RE-CYCLE - GWAI WIK Yönetmen: Pang Bros. Senaryo: Pang Bros. Pak Sıng Pang Cub Chıen Sam Lung Oyuncular:Lee Sınje Lau Sıu Mıng Zeng Qı Qı Raın Lı Bir zamanlar, Hollywood önümüze ne koysa seyrederken, Uzakdoğulu korkular, Hollywood'u daha kuşatmamışken, korku filmleri en çok, Hristiyan mitolojisinden beslenirdi. Film, içine şeytan girmiş insanların latince bir duanın eşliğinde bir avuç suyla cazırdayarak yanışıyla, şeytanın yenilişiyle, İsa'nın yeniden dirilişiyle falan son bulurdu. Huzuru kaçmış ruhlar rahata ermeden biz de gün yüzü göremezdik. Zombiler, vampirler, kurt adamlar, mumyalar sürekli kendini tekrarladı. Batılı tarzı paranoyalardan da içimize fenalık geldi zamanla. Uzakdoğulu korku filmleri böyle bir zamanda büyük bir boşluğu doldurdu. Pang Kardeşler, Hideo Nakata, Ji-Won Kim ve ismini anamadığım bir çoğu seyircinin takip ettiği kadar, Hollywood'un da peşine düştüğü yönetmenler oldu. Zengin görsel efektleri yanında, el değmemiş konuları, doğu bilgeliğiyle de dikkat çekti bu filmler. Korku filmlerinin yanında yeni bir alt tür olarak büyüdü. Artık rahatlıkla Uzakdoğu Korku Sineması'ndan söz edebiliyoruz. Pang kardeşler de bu türün en önemli temsilcilerinden. Göz filmiyle dikkatimizi çeken ikiz kardeşler kendisine göz nakli yapılan bir kızın gördüğü hayaletlerin ardında insan gözünün yanılsamaları ve doğasını anlatmışlardı. Bu kez insan hafızasının ve bilinçaltının işleyişiyle uğraşıyorlar. Doğaüstü güçler hakkında bir roman yazan Tin-yin yazdıklarını beğenmez ve çöpe atar.Kitabın kahramanı her yerde karşısına çıkmaktadır. Ting-yin yazdığı doğaüstü olayların teker teker gerçekleşmeye başlaması ile delirdiğini düşünür. Bir akşamüstü eve dönerken gerçekle hayal arasında bir yerlere sıkışır. Bambaşka bir dünyaya gider. Şimdi bu dünyadan geri dönme yollarını aramaktadır. Filmin orijinal ismi "Hayalet Dünya" değil "Geri Dönüşüm Kutusu", yani bilgisayarda ki çöp kutusu. Nedendir bilinmez Hayalet Dünya diye çevirmişler.Önemsemediğimiz, unuttuğumuz, bir daha yüzüne bakmadığımız, öylece hayatımızdan çıkarttığımız, çöpe attığımız, bilinçaltımızın derinliklerinde kaybolan her şey hakkında, bu film. Çarpıcı konusu, etkili görsel efektleri, büyüleyici mekan tasarımları diye başlayan cümleyi fazlasıyla hak eden bir film "Hayalet Dünya". Esher resimlerinden doğu gravürlerine hem geçmişten hem gelecekten geniş bir kaynaktan besleniyor. Modern dünyayla onun yarattığı hayaletlerle uğraşıyor. Bizim kendi ellerimizle yarattıklarımızla. Modern dünyayı, bu dünyanın hay huyu içinde kaybolan insanı sorgulamakla kalmıyor. Derinden sarsıyor. Hafızanızın çöplüğüne atıp unutacağınız cinsten bir film değil.

Evrensel'i Takip Et