16 Mayıs 2006 21:00

Yine aynı sahneler!

Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in "adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs" suçundan Arat Dink, Sarkis Seropyan ve Aydın Engin'le birlikte yargılandığı dava, adliye önünde toplanan ve duruşma esnasında da salonda sanık ve savunma avukatlarına sözlü sataşma ve hakaretlerde bulunan bir grup tarafından provoke edildi. Dink ve Agos gazetesi bünyesinde çalışan diğer 3 kişinin yargılandığı dava, salonda yaşanan olaylar nedeniyle 4 Temmuz 2006 tarihine ertelendi.

Salonda gergin başlangıç Yaklaşık yarım saatlik gecikmeyle 11.30'da Şişli Adliyesi 3. Asliye Ceza Mahkemesi'nde gerçekleştirilen duruşmaya Hrant Dink polis kordonunda geldi. Ufuk Uras'ın da sanıklara destekçi olarak yer aldığı duruşmaya Agos gazetesi yazarlarından Aydın Engin ve gazetenin yazı işleri müdürü Arat Dink 15 dakika gecikmeyle katıldılar. Sarkis Seropyan ise yurtdışında olduğu gerekçesiyle duruşmaya katılamadı. Burada belirtmekte fayda var ki, Şişli Adliyesi önünde ve duruşma sırasında yaşanan gerilimler ve kendilerini 'Türkiye Kuvayi Milliye Mücadele Derneği üyesi' olarak adlandıran bir grup tarafından yapılan sözlü sataşmalar, geçtiğimiz aylarda gerçekleşen Orhan Pamuk davasında yaşananları hatırlatır nitelikteydi. Sanık avukatları olarak Yücel Sayman, Ergin Cinmen, Fethiye Çetin, Fikret Bilgin ve Tara Pekin'in bulunduğu salonda, müdahil avukatlar olarak 'Türklüğe hakaretten açtığı davalarla tanınan' Avukat Kemal Kerinçsiz ve Kerinçsiz'e vekaleten salonda bulunan 7 davacı avukat dikkat çekti. Hrant Dink'in polis kordonunda salona girişi esnasında salon önünde bekleşen "bir grup", 'şerefsiz, dışarı' türü ifadelerle hakarette bulundu. Salon dışında yaşanan arbede ve sanıklara yapılan 'sözlü tacizler' nedeniyle 20 dakika geç başlayan duruşmada, ilk olarak Hrant Dink savunmasını gerçekleştirdi.

'Irkçıysam, ülkeyi terk ederim' Dink savunmasında şu ifadeleri kullandı: "Bildiğiniz gibi (Türklüğe hakaretten) yargılandığım esnada basın mensuplarınca bana sorulan bir soru vardı. Ben bu yanıtı, sadece Agos gazetesinde vermedim. Diğer basında da bu yer aldı. O da şuydu, kamunun vicdanında eğer aklanabilirsem bu benim için önemlidir. Eğer aklanamazsam ki ben Türklüğü aşağılamak gibi bir ırkçılık suçu işlediğimi asla kabul etmiyorum! Eğer bu neticeyle suçlanırsam bu ülkeden çeker giderim demiştim. Burada yargıyı etkilemekle suçlanıyorum ama bu dünyada yargıyı etkileyecek ilk kişi de bizatihi sanığın kendisidir. Ama ben burada yargıyı etkilemekle suçlanıyorum. Eğer ben ırkçıysam, Türkleri aşağılıyorsam, bu ülkede yaşamaya hakkım yok, bunu ilan ederim."

'Az rastlanır türden' Dink'in ardından söz alan Aydın Engin ise "37 yılık meslek hayatımda birçok dava açıldı tarafıma, ama ben bu türde olanlarına çok az rastladım. Savcı yazımdan uzun bir alıntı yapmış ve altında hiçbir yorum yapmadan anlaşılmaktadır türünde bir ifade kullanmış. Hangi yorum yapılmıştır da dava açılabilir neticesine varılmıştır?" şeklinde savunma yaptı. Duruşmaya sonradan katılan Avukat Ergin Cinmen ise salondaki arbedenin giderilmesi için yargıca hatırlatmada bulundu. Bu şekilde adil bir yargılamanın gerçekleşemeyeceğini ifade eden Cinmen'e müdahil avukatlarından sert tepkiler geldi. Salona zorla giren bir grubun sanıklar aleyhine hazırladıkları 'bir tomar' müdahale dilekçesi ise mahkeme tarafından dikkate alınmakla birlikte reddedildi. Bunun üzerine hırçınlaşan müdahil avukatlar ve salondaki grup sanıklara ve avukatlarına yönelik sözlü saldırıda bulundu. Sayman'ın cevaben, basının görevini yaptığını ve Agos gazetesinin de bu hakkını kullandığını belirtmesine müdahale eden Avukat Kemal Kerinçsiz, benzer bir davranışı da 'Türklüğe hakaret ettiğini' iddia ederek Dink'in savunmasının ikinci kısmında sergiledi. Müdahil avukatların seslerini yükseltmeleri ve saldırgan bir üslup takınmalarına tepki gösteren yargıç, müdahil avukatların salondan polis çağrılarak çıkarılmasını istedi. Bu esnada 'işin kendilerince iyiye gitmediğini' düşündüklerinden olsa gerek bir müdahil avukat dışarıya çıktı ve 5 dakika geçmesinin ardından adliye önündeki bir kalabalığın gürültüsü salonda duyulmaya başladı.

Kalem ve madeni para! Kendisinin Türk milletinin sesi olduğunu ileri süren Avukat Kerinçsiz'e en sert tepki de Avukat Yücel Sayman'dan geldi. Gelişmeler üzerine reddi hakim talep eden müdahil avukatlar, 'Biz ülkeye hakimiz, sizse salona' diyerek yargı sürecine ikinci müdahalede bulundular. Yargıca adil olmayan bir yargılama yaptığı suçlaması yapan Kerinçsiz, reddi hakim talep etti, fakat savcı bu talebi reddetti. Kerinçsiz, salonun en 'saldırgan' ve 'ağırlıklı kesimi' müdahale cephesi olmasına rağmen yargıca, 'savunmaya iltimas geçtiği' suçlamasında bulundu. Yücel Sayman'a salonun arkalarından hakaretamiz sözler edilmesi süreci daha da gerdi. Türk milletinin mahkemelerde yaşananları kabul etmeyeceğini söyleyen Kerinçsiz'e sert bir şekilde karşılık veren ve üzerine yürüyen Yücel Sayman'la Kerinçsiz'in kafa kafaya gelmesiyle ortam iyice gerildi ve salonun 'müdahiller' cephesinden kalemler ve madeni paralar Sayman'a fırlatıldı. Salondaki sükunetin sağlanması üzerine kararı okuyan yargıç, davayı 4 Temmuz 2006 günü saat 10.30'a erteledi. Duruşma sonrası Hrant Dink'in polis otosuyla adliye binasının otoparkından çıkarıldığı ileri sürüldü.


Adliye çevresi de gergindi Dava için sabah erken saatlerde Şişli Adliyesi'nin önüne gelerek beklemeye başlayan Türkiye Kuvayi Milliye Mücadele Derneği İstanbul Şubesi üyesi gaziler, saatlerce ayakta durmaktan yorulunca, yaklaşık 1 saat sonra adliye önünden ayrıldı. Üzerinde; 'Misyoner çocuğu Hrant, Türk Ermenilerinin huzurunu bozma, Hrant yediğin ekmeğe ihanet etme' yazan pankartı açan ve Orhan Pamuk Davası da dahil olmak üzere birçok davada provokasyon yaratmaya çalışan ülkücü grup ise, duruşmanın bitmesini ve içeridekilerin dışarı çıkmasını bekledi. Polis adliye çevresinde yığınak yaparken, bazı kişiler içeri alınmadı. Davanın başlamasından yaklaşık 1 saat sonra adliye önüne gelen ÖDP'liler ise; 'Farklılığımız renkliliğimizdir', 'Irkçılığa son, halklar kardeştir' türünde çeşitli dövizler açarak, Dink'e destek verdi. Bu sırada ÖDP'lileri gören ülkücüler ise, yolun karşısında açtıkları pankartlarını ÖDP'lilerin yanına getirdiler. Ülkücüler 'Şehitler ölmez vatan bölünmez' sloganı atarken, aralarında 2 metre mesafe olan ÖDP'liler ise, 'Faşizme karşı omuz omuza' sloganını attı. Bu andan sonra sıcak dakikaların yaşandığı adliye önünde, ülkücüler ÖDP'lilerin dövizlerini yırttılar. Polisin araya girmesiyle olası bir kavga önlenirken, çevik kuvvet ÖDP'lilerin etrafını sardı. Ülkücülere ise hiçbir müdahalede bulunulmadı. Ülkücülerden birinin, ÖDP'li gençlerden birine 'Senin yerini biliyorum, ben seni Yıldız Teknik Üniversitesi'nde yakalamaz mıyım? Sizi polis de kurtaramayacak. Sizi yaşatmayacağız' demesi ise dikkat çekti. Ülkücülerin kameraları gördükleri anda bağırarak konuşmaya başladıkları da gözlemlenirken, Dink'in çıktığı anda 'İstiklal Marşı okuyacaklarını ve Dink'in okuyup okumayacağını da merak ettiklerini' söyleyen ülkücüler, bu türden provokasyonlarına devam etti.


Yargıyı kim etkilemeye çalışıyor? Hukukçular Birliği üyesi Avukat Kemal Kerinçsiz, mahkeme salonunda yine şov yapmaktan çekinmedi. Ermeni Konferansı'nın yapıldığı Bilgi Üniversitesi Dolapdere Kampüsü önünde tanıdığımız Kerinçsiz'i, son olarak Orhan Pamuk'un Şişli 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde "Türklüğü alenen aşağılamak" suçundan yargılandığı davada da şikayetçi olarak görmüştük. Yazarları şikayet etmesi sonucu, "Yargıyı etkileme" iddiasıyla açılan davanın duruşmasında Kerinçsiz'in yargıyı şiddet kullanarak ve hakaret ederek etkilemeye çalışması ise akıllarda soru işareti bıraktı.

Evrensel'i Takip Et