24 Şubat 2006 22:00
'Anadilimde tiyatro yapamadım'
Kurtlar Vadisi'nin etinden sütünden yararlanıldığı, üzerine çokça yazılıp konuşulduğu şu günlerde, dizinin önceli olarak nitelenen Deli Yürek'te, devlet görevlisi Turgay Atacan karakterini başarıyla canlandıran Ali Sürmeli'nin kapısını çaldık ve Kurtlar Vadisi'nden dizilere, tiyatrodan projelerine uzanan geniş bir sohbet yaptık.
Üç yıl önce dönemin Kültür Bakanı'na sorduğu bir soru nedeniyle Devlet Tiyatroları'ndan atılan, 1.5 yıl önce de mahkeme kararıyla geri dönen Ali Sürmeli, artık tiyatro yapmak istemediğini söylüyor. Tiyatroda 30 yılı geride bırakan Sürmeli, devletin sanatçılarına kulak verdiği bir ülkede ne savaşlar, ne de açlık ve yokluklar olacağının altını çiziyor ve ekliyor; "Zamanında Yılmaz Güney'i dinleseler Kürt meselesi olmazdı."
Kurtlar Vadisi'nin önceli sayılan Deli Yürek, oynadığınız dizilerden biriydi. Kurtlar Vadisi'ne yakın bir projede rol almış biri olarak, dizi ve film için neler söyleyeceksiniz?
Ne diziyi, ne de filmi izlemedim. Öyle seziyorum ki insanların katarsise ulaştıkları bir şey yapıyorlar. Yani, "seyircinin kendisini, oyuncunun ya da o kahramanın yerine koyması; kendi yapamadıklarını onun yerine başka birinin yapması". Bu gerçekleştirilmiş olmalı ki bu kadar insan kilitlenip seyrediyor.
Madem bu kadar tartışılıyor o iş amacına ulaşmış demektir. Burda toplumun sadece gazetecisinin, yazarının değil, halkın da dahil olduğu bir tartışma söz konusu. Bu da geçici bir konu olacağı için fazla ilgilenmiyorum. Deli Yürek'te de reytingler patladı, o dönem de kendini Miroğlu zanneden insanlar çıkar. Onlar gitti yerine Polat Alemdar geldi, bir süre sonra o da gidecek, onun yerine başka bir şey koyarlarsa, bu sefer o sürecek. Bunlar günlük kahramanlar. Bu kahraman da üzerine düşeni yapmış, tartıştırıyor işte.
Milyonlarca insanın izlediği bir dizide rol almanın, bir oyuncu için nasıl avantajları vardır ve siz bundan yararlandınız mı?
Sanılanın aksine, Deli Yürek'ten sonra çok az teklif geldi. Piyasada, özellikle Antalya'da ödül aldıktan sonra işin biter. Teklif gelmemesinde Kültür Bakanı'yla tartışmanın etkisi var mı onu tam bilmiyorum, ama genel olarak bilinen bir şey var. Antalya'da en iyi
oyuncu, ya da en iyi film ödülü alırsan sana teklif gelmez. Çünkü Türk yapımcılar önce Türk gibi düşünürler. Yani 'öyle bir film yapalım ki, önce parayı kazanalım!' Parayı bulmak için film yaparlar. Onun için ilk cümleleri şudur 'Bütçemiz çok kısıtlı!' Ödül almış birini, 'Bütçemiz çok kısıtlı ama bu filmle parlayabilirsin, ödül alabilirsin, ödül aldıktan sonra yolun açılır, para kazanırsın' diye kandıramazlar. Çünkü ödül almışsındır ve zaten o güne kadar para kazanamamışsındır.
Para için oyunculuk yapmadığınız verdiğiniz 2.5 yıllık aradan da anlaşılıyor. Hangi şartlarda dizi oyunculuğunu kabul ediyorsunuz ve "Aşka Sürgün" dizisi bunu karşılıyor mu?
Öncelikle, televizyon dizileri çok tercih ettiğim bir şey değil. İster dizi, ister sinema olsun, öncelikle rolün güzel olması lazım. Beni zorlaması, heyecan duymam lazım ki oynayayım. Bir de şunu fark ettim ki, Deli Yürek'ten sonra kimse benim oynadığım rolün bir devlet görevlisi olduğunu bilmiyor. Çünkü projesi olup da arayan 'Abi çok güzel bir mafya hikayemiz var' diye arıyor, ama ben orda mafya değildim. Aşka sürgün dizisine gelirsek, Yönetmen Cemal'in yaptığı dizi aşk üzerineydi. Bakayım aşk rolünü canlandırabilir miyim diye ben de merak ettim. Hem Cemal'i (Şan) hem Mahsun'u (Kırmızıgül) sevdiğim için diziye girdim. Bir de çok iyi oyuncular var, Bahri Abi, İzzet (Günay), Fırat Tanış özellikle ben de onlarla oynamak istediğim için kabul ettim. Bir diğer neden de, Cemal'le yaptığımız bir anlaşma. Ben onun dizisinde para almadan oynayacağım, o da benim senaryomu yönetecek. Parasız.
Dizi furyasının tiyatroyu vurduğu tartışmalarına ilişkin neler söyleyeceksiniz?
İzleyicinin seyrettiklerinde, tiyatro sanatının bir günahı yok, ama bu topraklardaki tiyatrocuların dokundukları tiyatroya seyirci gitmiyorsa, bence ilk defa akıllı bir seçim yapıyor. Diziler tiyatrodan çok daha güzel bir şey bence. 30 yıldır tiyatronun içindeyim, ben bile soğudum. Ben de artık gitmiyorum, ben de yapmak istemiyorum. Çünkü dünyada bir tiyatro sanatı var, milyonlarca yıldır sürüp gelen bir sanat. Dünyada da diziler var. Dünyada tiyatro hâlâ yaşıyor. Türkiye'de de yaşıyor deniyor, ama bende yaşamıyor. Çünkü hayatımı bu işe vakfettim, 30. yılda bir kere fikrimi söyledim, tiyatrodan atıldım.
Milyonlarca yıldır bu topraklarda drama sanatı vardı, Cumhuriyet'le birlikte köreldi, ama istediğin kadar körelt, ancak gözleri köreltiyorsun. Devlet, sanatçılarını dinlese bunlar olmaz, zamanında Yılmaz Güneyi dinleseler Kürt meselesi olmazdı. O kadar insan öldü. Sanatçısını dinlemeyen bir toplum ne 15 yıl savaşır, ne de açlıkla yoklukla boğuşur. Tiyatroya 30 yıldır emek vermiş biri olarak, tiyatronun bugunkü fotoğrafı size ne hissettiriyor? Benim anadilim Zazaca. Zazaca tiyatro yapılamadı, zorunlu olarak Kürtçe öğrendim, Kürtler hakimdi çünkü sokakta, Kürtçe de tiyatro yapılamıyordu o zaman. Bir tek tiyatro yapılabilir dil var, o da Türkçe. Biz de Türkçe öğrendik tiyatro yapmak için. Fakat Türkçe tiyatro dediğim de, Fransızların, İngilizlerin, Rusların tercümesi, dünyayı anladık, ama bu topraklardaki sancıyı yazacak eserler çok az. Onlar tekrar tekrar oynanıp duruyor. Yapmayı çok istediğiniz, 'şunu yapamazsam gözüm açık gider' dediğiniz projeleriniz var mı?
Yıllardır biriktirdiğim üç dört tane senaryom var. İsim vermeyeyim ama, bir dünya klasiğinden Türkiye'deki duruma adapte ettiğim bir hikayeyi senaryolaştırdım. Onu yapmak isterim. Sonra, babamın, dedemin anlattığı hikayeleri senaryolaştırdım. Bana göre benim okuduğum, seyrettiğim en komik hikayeler. Zazaca yazdım onları. Çekmeye de kalktım beceremedim. İlk sıraya hangisini koydunuz ve ne zaman başlayacaksınız? Rus klasiğinden Türkiye'ye adapte ettiğim hikayeye haziranda başlayacağız. Bu bir sinema filmi olacak, ama sinemada gösterilsin diye değil. Ben yapayım oğluma bırakayım. Çünkü şimdi anlamazlar. Bu ülke böyle giderse 20 yıl sonra anca anlaşılır. Para kazanmak için bir şey yapmayı düşünemiyorum. Bu para fikri biz icat olduktan sonra oldu, televizyon gibi. 20 yıl sonra para yerine belki daha başka bir şey konur. Ve derler ki "Bak adam sırf biz seyredelim diye o zaman yapmış, biz şimdi seyrediyoruz." Sırf o iddia yüzünden. Onları yapıp, oğluma bırakmak istiyorum.
Ali Sürmeli kimdir? 1959 Varto doğumlu. 1985'te M.S.Ü. Konservatuvarı Tiyatro Bölümü'nden mezun oldu. Sokak Tiyatrosu, Dostlar Tiyatrosu ve Devlet Tiyatrosu'nda çalıştı. Mavi Sürgün, Sokaktaki Adam, Babam Askerde, Karışık Pizza, Filler ve Çimen gibi sinema filmlerinde önemli rolleri üstlendi. İsmail Dümbüllü, Ulvi Uraz, Ankara Ulusal Film Yarışması Yardımcı Erkek Oyuncu; Antalya Altın Portakal Film Festivali "Filler ve Çimen"deki rolüyle En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu ödülü; 8. Ankara Film Festivali Sokaktaki Adam, En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu ödüllerini aldı.
Milyonlarca yıldır bu topraklarda drama sanatı vardı, Cumhuriyet'le birlikte köreldi, ama istediğin kadar körelt, ancak gözleri köreltiyorsun. Devlet, sanatçılarını dinlese bunlar olmaz, zamanında Yılmaz Güneyi dinleseler Kürt meselesi olmazdı. O kadar insan öldü. Sanatçısını dinlemeyen bir toplum ne 15 yıl savaşır, ne de açlıkla yoklukla boğuşur. Tiyatroya 30 yıldır emek vermiş biri olarak, tiyatronun bugunkü fotoğrafı size ne hissettiriyor? Benim anadilim Zazaca. Zazaca tiyatro yapılamadı, zorunlu olarak Kürtçe öğrendim, Kürtler hakimdi çünkü sokakta, Kürtçe de tiyatro yapılamıyordu o zaman. Bir tek tiyatro yapılabilir dil var, o da Türkçe. Biz de Türkçe öğrendik tiyatro yapmak için. Fakat Türkçe tiyatro dediğim de, Fransızların, İngilizlerin, Rusların tercümesi, dünyayı anladık, ama bu topraklardaki sancıyı yazacak eserler çok az. Onlar tekrar tekrar oynanıp duruyor. Yapmayı çok istediğiniz, 'şunu yapamazsam gözüm açık gider' dediğiniz projeleriniz var mı?
Yıllardır biriktirdiğim üç dört tane senaryom var. İsim vermeyeyim ama, bir dünya klasiğinden Türkiye'deki duruma adapte ettiğim bir hikayeyi senaryolaştırdım. Onu yapmak isterim. Sonra, babamın, dedemin anlattığı hikayeleri senaryolaştırdım. Bana göre benim okuduğum, seyrettiğim en komik hikayeler. Zazaca yazdım onları. Çekmeye de kalktım beceremedim. İlk sıraya hangisini koydunuz ve ne zaman başlayacaksınız? Rus klasiğinden Türkiye'ye adapte ettiğim hikayeye haziranda başlayacağız. Bu bir sinema filmi olacak, ama sinemada gösterilsin diye değil. Ben yapayım oğluma bırakayım. Çünkü şimdi anlamazlar. Bu ülke böyle giderse 20 yıl sonra anca anlaşılır. Para kazanmak için bir şey yapmayı düşünemiyorum. Bu para fikri biz icat olduktan sonra oldu, televizyon gibi. 20 yıl sonra para yerine belki daha başka bir şey konur. Ve derler ki "Bak adam sırf biz seyredelim diye o zaman yapmış, biz şimdi seyrediyoruz." Sırf o iddia yüzünden. Onları yapıp, oğluma bırakmak istiyorum.
Ali Sürmeli kimdir? 1959 Varto doğumlu. 1985'te M.S.Ü. Konservatuvarı Tiyatro Bölümü'nden mezun oldu. Sokak Tiyatrosu, Dostlar Tiyatrosu ve Devlet Tiyatrosu'nda çalıştı. Mavi Sürgün, Sokaktaki Adam, Babam Askerde, Karışık Pizza, Filler ve Çimen gibi sinema filmlerinde önemli rolleri üstlendi. İsmail Dümbüllü, Ulvi Uraz, Ankara Ulusal Film Yarışması Yardımcı Erkek Oyuncu; Antalya Altın Portakal Film Festivali "Filler ve Çimen"deki rolüyle En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu ödülü; 8. Ankara Film Festivali Sokaktaki Adam, En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu ödüllerini aldı.
Evrensel'i Takip Et