22 Şubat 2006 22:00
"Tarihin sonunun geldiği ve insanlığın görüp göreceği son sistemin kapitalizm olduğu" teziyle ABD yönetiminin "gözdesi" haline gelen Francis Fukuyama, "özeleştiri" verdi. Fukuyama, İngiliz The Guardian gazetesinde dün yayınlanan makalesinde, "neomuhafazakârlığın, artık destek veremeyeceği bir şeye dönüştüğünü" söyledi. Japon asıllı Amerikalı ideolog, bununla birlikte, "Amerikan gücü ve nüfuzunun, dünya çapında açık ve giderek daha demokratik bir düzenin korunmasında kritik önem taşıdığını" ve Irak'tan çekilmenin kaos yaratacağını ileri sürerek, "Neomuhafazakârlığın gündemindeki sorun amaçlarında değil; o amaçlara ulaşmak için kullanılan aşırı militarize yollarda. ABD dış politikası, dar ve sinik bir realizme dönmeye değil, 'realistik bir Wilsonculuk'un formüle edilmesine ihtiyaç duyuyor" dedi. Gelinen noktada, neomuhafazakârların "kendi idealist hedeflerini riske atan" bir konumda olduğu saptamasını yapan Fukuyama, Irak işgali ile Soğuk Savaş'ın sona ermesi arasındaki ilişkiyi de şöyle açıkladı: "Soğuk Savaş'ın bitiş tarzı, Irak savaşını destekleyenlerin düşüncesini iki yoldan etkiledi. Öncelikle, bütün totaliter rejimlerin içi boş olduğu ve dışarıdan küçük bir itmeyle devrilecekleri beklentisini yarattı... Savaş destekçileri, demokrasinin, uzun vadeli bir kurumlaşma ve reform sürecinden çok, zorlayıcı rejim değişikliği gerçekleştikten sonra toplumların otomatikman geçeceği bir durum olduğunu düşünüyor gibiydiler. Bu nedenle neomuhafazakârlık, siyasi bir simge ve bir düşünce birimi olarak, artık destekleyemeyeceğim bir şeye dönüştü. Bush yönetimi ve neomuhafazakâr destekçileri, dünyanın Amerikan gücünün kullanımına nasıl tepki göstereceğini de yanlış anladı. Soğuk Savaş sonrası dönemde, dünya politikası, bu tarz bir güç kullanımının müttefiklerin gözünde çok daha problematik kılan bir tarzda değişti. SSCB'nin çöküşünden sonra, çeşitli neomuhafazakâr yazarlar, ABD'nin gücünü, dünyanın geri kalanına karşı bir tür 'iyilikçi hegemonya' şeklinde uygulayacağını ileri sürüyordu. ABD'nin daha iyiliksever bir hegemon olduğu fikri saçma değildi; ama Irak savaşından çok önce, ABD'nin dünya ile ilişkisinde bir şeylerin değiştiğine dair uyarılar vardı. Küresel güç dengesizliği olağanüstü boyutlara ulaşmış, ABD, gücün her boyutunda dünyanın geri kalanına fark atmıştı."

'Yeni bir dönem' Fukuyama, ABD'nin radikal İslam tehdidini de abarttığını söyleyerek, "Kitle imha silahlarına sahip, caydırılamaz teröristler olasılığı vardı, ama savaş savunucuları, bunu, Irak tehdidi ve haydut devlet/silahlanma problemiyle hatalı bir şekilde bir araya getirdiler" yorumunu yaptı. Gelinen noktada "neomuhafazakâr momentin sona erdiğini" öne süren Fukuyama, ABD'nin dış politikasını yeniden kavramlaştırması gerektiğini savundu. Bu süreçte, "terörle savaş"ın askeri yöntemlerden arındırılmasını ve sıradan Müslümanların 'kalp ve beyinlerinin kazanılmasını' isteyen Fukuyama, "Fransa ve Danimarka'da yaşananların gösterdiği gibi, Avrupa, bu süreçte merkezi bir muharebe alanı olacak" dedi. "Amerika'nın dünyayla nasıl ilişki kuracağına dair yeni fikirlere ihtiyacımız var. " diyen Fukuyama, şöyle devam etti: "Bu fikirler, insan haklarının evrenselliğine dair neomuhafazakâr inancı korumalı ama, onun, bu amaca ulaşmak için ABD gücü ve hegemonyasının etkili olduğuna dair illüzyonlardan arınmış olmalı."

Evrensel'i Takip Et