15 Ocak 2006 23:00

Van'da kuş gribi bir can daha aldı

Van'da kuş gribi şüphesiyle tedavi altında bulunan 12 yaşındaki Fatma Özcan yaşamını yitirdi. Araştırma Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Hüseyin Avni Şahin, çocuk servisinde kuş gribi şüphesiyle tedavi gören Fatma Özcan'ı saat 13.50'de kaybettiklerini söyledi. Fatma'nın kardeşi 5 yaşındaki Muhammet Özcan'ın ise yoğun bakım ünitesindeki tedavisi sürüyor. Yaşamını yitiren Fatma Özcan ve kardeşi Ağrı'nın Doğubayazıt ilçesinden kuş gribi şüphesiyle Van'a getirilmiş ve tedavi altına alınmıştı.

5 kişi taburcu oldu Öte yandan YYÜ Tıp Fakültesi Araştırma Hastanesi'nde tedavi gören Erçetin Ailesi'nden 5 kişi dün sabah taburcu oldu. Bitlis'in Adilcevaz ilçesine bağlı Göldüzü köyünde, 10 gün önce tavuk yedikten sonra rahatsızlanmaları üzerine kuş gribi şüphesiyle hastaneye kaldırılan Handan (14), Hasan (11), Cemile (5), Hüseyin (6) ve anne Aysel Erçetin (31), evlerine gönderildi. Böylece "kuş gribi" şüphesiyle YYÜ Tıp Fakültesi Araştırma Hastanesi'nde tedavi altına alınan hastalardan 45'i taburcu edilmiş oldu.

347 başvuru Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Tıp Fakültesi Araştırma Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Hüseyin Avni Şahin, bugüne kadar 347 hastanın kuş gribi şüphesiyle hastanelerine başvurduğunu söyledi. Bunlardan 76'sına ayakta koruyucu tedavi uygulandığını ifade eden Şahin, kuş gribi şüphesiyle tedavi altına alınan hastalardan 45'inin taburcu edildiğini bildirdi. Hastanede Fatma Özcan'ın yaşamını yitirmesinden sonra 18'i çocuk 28 kişi tedavi altında tutuluyor.

Kocaeli'de hasta Bu arada, Kocaeli'nin Gebze ilçesinde, 2 çocuk kuş gribi şüphesiyle İstanbul Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne sevk edildiği bildirildi. Beşbinevler Mahallesi 1847 Sokak'ta oturan S.B (13) ile kardeşi H.B. (11) yüksek ateş nedeniyle tedavi olmak için geldiği Gebze Devlet Hastanesi'nden, İstanbul Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne sevk edildi. İlköğretim okulu 7. sınıf öğrencisi S.B. ile 5. sınıf öğrencisi H.B'nin, kuş gribi şüphesiyle intaniye servisinde tedavi altına alındığı belirtildi.

src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


CIA dosyası -4-
   Ortadoğu'da Amerikan propagandası HAZIRLAYANLAR: Kürşat Yılmaz, Cihan Çelik Büyük Ortadoğu (BOP) ve sonraki hali Genişletilmiş Ortadoğu Projeleri (GOP) ile Ortadoğu halklarına adeta savaş açan ABD'nin Ortadoğu planları erken Soğuk Savaş yıllarına değin dayanıyor. Bölgede, ilkin "SSCB tehditi" üzerinde şekillenen ABD politikaları, ilerleyen yıllarda -SB'nin dağılmasıyla- "İslami terörizm" üzerinde şekillenmeye başladı. Soğuk Savaş yıllarında, SSCB işgaline karşı Afganistan'da El Kaide'nin tohumlarını atan CIA, bölgedeki ilk dönem çalışmalarında genelde kitle iletişim araçlarıyla ABD yanlısı bir propaganda başlattı. Bölge halklarının, "kalbini ve zihnini kazanmak" için harekete geçen ABD yönetimi, kısa zamanda Arapça yayın yapan kitle iletişim araçları kurması planlanan "Küresel İletişim Ofisi"ni oluşturdu. Doğrudan CIA ve ABD Savunma Bakanlığı verileri üzerinden çalışan Küresel İletişim Ofisi, iki ayrı dönemin ABD Başkanları Truman ve Eisenhower döneminde, bölgede bulunan CIA ajanlarının verdiği bilgiler doğrultusunda, Arapça yayın yapan kanallar açtı.

SOSYALİZME KARŞI BATI-ORYANTALİZMİ Erken Soğuk Savaş dönemine ait ABD istihbarat belgelerinde Ortadoğu planı şu şekilde ifade ediliyordu: "Bölgedeki propagandamız, komünist akımlara ve bunun tehlikelerine karşı şekillenmelidir. Ortadoğu ile ilgili hedefler, 'Batı-Oryantalist unsurların' güçlendirilmesini, Sovyet tehditine karşı gözü açık olmayı ve bu ülkelerin hem kendi aralarında hem de Batı ile gönüllü işbirliğini kapsamalıdır." İstihbarat belgelerinde ayrıca, "Söz konusu planlar çerçevesinde, Irak duygusal bir sorumluluğa sahiptir. Çünkü bu ülke, Ortadoğu ile Batı arasındaki uzlaşmazlıkların merkezi konumundadır. Bölgedeki ortak tehditlerin ve düşmanların belirlenmesi, Irak ile Batı arasındaki ortak ve küresel savunma gücünün gelişmesine neden olacaktır" (Doc. 62) ifadelerine yer veriliyor. Soğuk Savaş dönemine ilişkin gizli belgelerin İran ile ilgili bölümünde ise, "İran'a yönelik yapılacak propaganda, Batı ile ilişkilerin çıkar getireceği teması üzerinden şekillenmelidir. Tüm Arap ülkeleri gibi İran'da da, anti-Amerikancılığın yıkım getireceği propaganda edilmeli ve devrimci ile ulusalcı baskı kanalların Batı ile çelişmemesine dikkat çekilmelidir" şeklinde yazıyor.

'DERİN' PROPAGANDA Ortadoğu'ya yönelik CIA propagandasının merkezinde ise bu dönemde, "Nüfuz Çabası, Mali Yardım, Poster ve Broşürler, Gazete, Dergi ve Belgeseller, Radyo, Kültürel Etkinlikler, Hükümetler ile İşbirliği...vs." gibi konular bulunuyordu. Bu belgeler ışığında Soğuk Savaş döneminin istihbarat ve propaganda faaliyetlerinin alt başlıklarını açacak olursak; - Nüfuz Çabası: Bu program kapsamında, yoksul ve okuma yazması olmayan çoğunluk hedef alınmıştır. Buna göre, CIA "bilginin edinilmesi ve yorumlanması yollarını manipüle etme" görevini üstlenmiş ve yoksul halk mali yardımlar, yalanlarla dolu kitapçıklar, çarptırılmış haberlerin bulunduğu dergiler, "eğitim" programları ve değişim programları ile kandırılmıştır. - Mali Yardımlar: Mali yardımları, "psikolojik" başarının bir unsuru ve uzun vadeli ABD planlarının "olmazsa olmazı" olarak belirleyen ABD yönetimi, Ulusal Güvenlik Konseyi ile Savunma Bakanlığı'na bağlı Yakın Doğu İlişkileri Bürosu tespitleri doğrultusunda, başta Mısır, İsrail, Ürdün ve S. Arabistan yönetimlerine karşılıksız mali desteklerde bulunmuştur. Bu yardımların hemen hemen hepsi, söz konusu ülkelerin ordu masraflarını karşılamıştır. -Poster ve Broşürler: Bölge ülkelerindeki, okullara, dükkanlara ve diğer kamu binalarına ABD'yi öven posterler asan ve broşürler dağıtan CIA ajanları, yalanlarla dolu bu kaynaklarda "garip" hikayeler anlattılar. Bunun bir örneğinde, "İki İranlı genç, bir yol ayrımında idiler. Önlerinde iki yol uzanıyordu. Bunlardan biri komünizm diğeri ise, sabırlı eğitim ve gelişme yolu idi. Komünizmi seçen İranlı genç, ömrünü sokaklarda, eylemlerde, mitinglerde tüketti ve genç yaşta öldü. Diğeri ise, verimli bir hayat seçerek, ülkesine hayırlı bir evlat oldu" gibi komik ifadeler yer alıyordu. -Gazeteler, Dergiler ve Belgeseller: Haberlerin manipüle edilmesini ve çarpıtılmasını ilke edinen CIA, dergi, gazete ve belgesellerde en çok Filistin işgali sorununa yer verdi. Filistin konusunda, ABD'ye karşı olan tepkiyi azaltmaya çalışan CIA'nın, Arapça yayın yapan gazete ve dergilerdeki icraatlarını dönemin Savunma Bakanı Dean Acheson görevi bıraktıktan sonra, "ABD karşıtlığını körükleyen haberler, 'gerçekleri' ile değiştirilerek, yayına giriyordu" diye itiraf ediyordu. - Radyolar: Bu dönemde, gazete ve dergilerin yanı sıra, bölgedeki birçok ülkede yayın yapan "Amerika'nın Sesi" radyosu da, her ülkeye ilişkin özel programlar yapıyordu. Bu radyonun dışında "Tanrı'nın Sesi" radyosu da dinleniyordu. Radyoda Kur'an'dan ayetler, Müslüman din adamlarının şiirleri yayınlandığı gibi, Hz. İsa'yı konu alan programlar, Buda'dan, Sanskrit lider Gita'yı ve hatta Abraham Lincoln'dan Hintli lider Mahatma Gandhi'yi konu alan "geniş bir yelpaze"de yayın yapıyordu. Programı bizzat CIA tarafından hazırlanan ve S. Arabistan'dan yayın yapan "Cidde Radyosu" da, bölge ülkelerinin yanı sıra Özbekistan, Azerbaycan, Tacikistan, Ermenistan ve Gürcistan'da, bu ülkelerin dilleri ile yayın yapıyordu. - Hükümetler ile İşbirliği: Soğuk Savaş yıllarında ABD'nin Ortadoğu propagandası "doğrudan müdahalelerden" çok, "işbirliği"ni öne çıkarıyordu. Bölge ülkeleriyle, "Batı'nın çıkarlarına uygun olmak" koşulluyla işbirliği eden ABD, S. Arabistan, Ürdün ve İsrail ile "özel ilişkilere" sahipti.

KUKLA ŞAH 1921 yılında İngiltere'nin desteğiyle Kaçar Hanedanı'nı deviren Şah Rıza Han, 20 yıl boyunca ABD desteğiyle İran'da hüküm sürdü. İkinci Paylaşım Savaşı sırasında, oğlu adına tahttan çekilen Rıza Han'ın yerine 1951 yılında "kukla" Şah Muhammed Rıza geçti. Fakat Şah Rıza, seçimle işbaşına gelmiş olan Muhammed Musaddık'ın 1953 yılında İran petrol kaynaklarını "millileştirmek" istemesiyle ülkeden geçici bir süre ayrıldı. Bu dönemde, İngiltere ve ABD, İran'a karşı cephe aldı ve bu ülkeyi boykot ettiklerini açıkladılar. İşte tam da bu noktada, CIA devreye girdi. Musaddık'ı askeri bir darbeyle deviren CIA, İran yönetiminin başına tekrar Şah Rıza'yı getirdi. CIA ajanlarının kuklası İran Şahı, diktatörlüğü boyunca onbinlerce İranlı'yı öldürdü ve bir o kadarını da hapislere attı. Bölge petrolünü elinde tutmak isteyen ABD, CIA aracığıyla Şah'ın ölüm ve işkence mangalarına büyük destek verdi. 1979'da Şah'a karşı girişilen İran Devrimi'nde de CIA rol oynamaya çalıştı, ancak Mollalar'ın iktidarı ele geçirmesine engel olamadı. Bu arada, ABD kuklası Şah da, 20 milyar dolarlık servetiyle çoktan ABD'nin yolunu tutmuştu. Bu dönemde ABD, kendine karşı bayrak açmış olan İran ile Irak arasında tam 8 yıl sürecek savaşın fitilini ateşledi. Toplam 3 milyondan fazla insanın canına malolan bu savaş, 8 yıl sürdü ve kazanan olmadı! 1979 yılında ABD'nin Tahran büyükelçiliğinin basılmasıyla başlayan ABD-İran krizi bugüne değin uzandı.

IRAK YALANLARI VE İŞGAL 2001 yılından bu yana ABD'nin kanlı işgali altında olan Irak, yakın tarihi boyunca CIA saldırılarının merkezi oldu. Irak - İran savaşından sonra, patlak veren Körfez Savaşı ve ardından başlayan ABD ambargosuyla 1 milyonu çocuk yaklaşık 2 milyon Iraklı öldü. Bölgede Körfez savaşından sonra, "her kapının ardında beliren" CIA ajanları, başta Kuzey Irak'tan olmak üzere Irak yönetimine karşı birçok saldırı, kumpas ve komplo tezgahladı. K. Irak, İran ve Türkiye sınırı ile İsrail üzerinden yaptığı saldırılarda şu anki Irak hükümeti ve meclisi içerisinde yer alan bazı milletvekillerini ve yöneticileri de kullanan CIA, 2000 yılının sonuna doğru bugün yalan olduğu ABD Başkanı Bush tarafından bile itiraf edilen "Saddam'ın kitle imha silahları" yalanını ortaya attı. Irak'a "demokrasi ve insan hakları götürmenin" en büyük bahanesi bizzat CIA ajanlarınca uydurulmuştu. Fakat, "kitle imha silahlarının varlığı"nı bahane ederek Irak'a giren ve 100 bini aşkın Iraklı'yı katleden ABD, söz konusu silahları hiçbir zaman bulamadı!




PLAME SKANDALI Bush'un, ABD'de de büyük tepki toplamasına neden olan CIA yalanları, ABD Başkanı'nın başdanışmanı Karl Rove ve Savunma Bakanı Dick Cheney'in danışmanı Lewis Libby'nin, Mart 2001'dan önce "Irak'ta kitle imha silahı bulunmadığını" ifade eden ABD'li eski bir büyükelçinin CIA adına çalışan eşinin kimliğini teşhir etmesiyle yeni bir boyuta vardı. Bush yönetiminde ciddi kayıplara ve özgüven sorununa neden olan skandal, ABD'nin Irak işgaline hazırlandığı 2002 yılında patlak verdi. Irak'ın eski lideri Saddam Hüseyin'in Afrika ülkesi Nijer üzerinden "nükleer silah elde etmeye çalıştığı"nı iddia eden ABD yönetimi, eski büyükelçi Joseph Wilson'ı, durumu soruşturmak üzere Irak'a gönderdi. Bu iddianın "aslının olmadığını" belirleyen Wilson, bu durumu ABD medyasına açıklayınca; Beyaz Saray çok zor durumda kaldı. Bu olayın üzerine Rove ve Libby, Wilson'dan "intikam almak" için, ABD yasalarını hiç sayarak eski elçinin CIA hesabına çalışan eşi Valerie Plame'nin kimliğini gazetelere sızdırdı. Gelişmeler üzerine ABD Adalet Bakanlığı soruşturma açtı. Soruşturmalar çerçevesinde, eski CIA ajanının kimliğini teşhir edenlerin Bush'un başdanışmanı Karl Rove ve Başkan Yardımcısı Dick Cheney'nin başdanışmanı Lewis Libby olduğu kesinlik kazandı. Bush'un "beyni" olarak bilinen Rove, soruşturmadan paçayı Bush'un "korumasıyla" sıyırırken, "Scooter" Libby, Rove kadar şanslı değildi. Yoğun baskılara dayanamayan Libby, kısa süre sonra istifa etmek zorunda kaldı.



Yarın: İşkence seferleri ve gizli üsler