16 Aralık 2005 22:00
Olimpos'ta tanrıların saltanatı
GÜNÜN YAZILARI
Zeus, babası Kronos'u kovup onun baştanrılık tahtına kurulduktan sonra, kendi soyundan olan tanrılarla birlikte Olimpos Dağı'na yerleşti. Yunanistan'daki bu dağ; bulutların çok yükseklerinde, vadiler ve kayalık tepelerle yüklü, çevresi bulutlarla bezeli, korkunç fırtınaların dövdüğü ulu bir dağdı. Bu dağın doruklarında da, tanrıların oturdukları altın ve pıralantalardan yapılmış köşkler, saraylar vardı. Haliyle Zeus'la karısı Tanrıça Hera, bu sarayların en görkemlisinde oturuyorlardı! Oturdukları bu sarayın tamamını kendi oğulları, ateşin ve sanayinin tanrısı topal Hefaystos yapmıştı. Hemen şunu da söyleyelim ki bu çok iyi yürekli ve zanaatçı tanrının topallığı; anası Hera ile babası Zeus arasında, Troya savaşı yüzünden çıkan bir tartışmada, anası Hera'nın tarafını tutmasından kaynaklanıyordu. Oğlunun bu davranışına öfkelenen Zeus, onu bacaklarından yakaladığı gibi sarayın penceresinden, yıldızlarla dolu o büyük boşluğa fırlatıvermişti
Tam yirmi dört saat yızdızlara çarpa çarpa yeryüzüne doğru düşmüş, Lemnos adasında da toprağa çakılmıştı Hefaystos!
Altısı kadın ve altısı erkek olan bu tanrılar, insan görünümündeydiler; damarlarından kan yerine tanrısal özsu aktığı için de ölümsüzdüler. Ve onlar Ambrosiya denen bir içkiyle besleniyorlardı. Evrenin yönetim merkezi olan Olimpos'tan herhangi bir gezegene gidip gelmek onlar için bir sorun değildi. Üstelik işlerine geldiği gibi her türlü kılığa bürünürler, insanların arasına karışırlardı. Örneğin Zeus; karısı Hera'dan gizli olarak dünyada göz koyduğu güzellerle ilişki kurmak için, örneğin kuş ya da boğa kılığına bürünür, Olimpos'tan kaçardı
Gene bilindiği gibi, Troya'da geçen tarihin en ünlü yağma savaşları sırasında, tanrıların bir kısmı Yunanistanlıların, diğerleri de Anadoluluların saflarında yer aldı. Onlar bazen kuş kılığında bazen de doğrudan et-kemik olarak bu savaşlara katıldılar. Savaşçıların attıkları oklarla kendileri de yaralandılar. Bazen de yandaşı oldukları savaşçıların oklarını, kendi elleriyle hedeflerine doğru yönlendirdiler
Evet, tanrıların yurt edindikleri Olimpos Dağı'ndan başka Anadolu'da da yirmiye yakın yüksek dağ aynı adı taşımaktadır. Gene aynı adı taşıyan, Kıbrıs'ta, Girit'te de dağlar vardır: Onlar duruma göre bu dağlardan birine konuşlanırlar ve buradan; keyfi yasalarıyla buyrukları altına aldıkları insanların kul ve köle olarak, yeryüzünde kendilerinin atadıkları egemenlere boyun eğip eğmediklerine göz kulak olurlardı. Ve gene kendilerinin körükledikleri savaşları da buralardan yönlendirirlerdi
Velhasıl tanrılar da, Prometeus'un gözyaşlarıyla yoğurduğu çamurdan yarattığı insanlar gibi, yerine göre severler ya da anlatılamaz acılar çekerlerdi. Onlar da kıskanırlar; bu duygunun yönlendirmesiyle insanlardan daha korkunç eylemlere girişirlerdi. Gene onlar da yeryüzündeki bazı ölümlüleri severler; çoluk çocuğa karışırlardı. Bu çocuklar insanlarca babasız sayıldığı için ve onları doğuran analar da babalarının tanrı olduğunu kanıtlayamadıkları için onları dağ başlarına bırakmak zorunda kalırlardı
Tabii bu arada tanrıların soyundan türeyen Musalar denen güzel mi güzel, müzisyen ve şair esinperilerini unutmamak gerek. Sonra Olimpos'ta oturan bu on iki tanrı ve tanrıça dışında, ikinci üçüncü sınıftan tanrı ve tanrıçalar da vardı
Ne var ki onlar, Olimposlu birinci sınıf tanrıların buyruğundaydı. Ama evreni yöneten ve Olimpos'ta altın köşk ve saraylarda oturan bütün tanrıların hepsi de Zeus'un buyruğundaydılar. Adları ve görevleri şöyleydi:
Baştanrı - Zeus,
Evlilik tanrıçası - Hera
Güzel sanatlar tanrısı Apollon
Avcılık ve iffet tanrıçası Artemis
Üreme ve toprak tanrıçası - Demeter
Tanrıların habercisi Hermes
Ocak ve Aile tanrıças ı- Hestiya
Savaş tanrısı Ares
Akıl tanrıçası Atena Ateş ve sanayi tanrısı Hefaystos,
Deniz tanrısı Poseydon
Aşk ve güzellik tanrıças - Afrodit Sürekli yeraltında oturan cehennemlerin ve ölülerin tanrısı Hades'i de bu listeye eklemeliyiz. Bir de sonradan Olimpos tanrıları arasına alınan şarap tanrısı Diyonisos'u da unutmamalıyız! Olimposlu tanrıların da, yeryüzündeki krallar gibi uşakları, buyruklarını ulaştıran habercileri, onları eğlendiren dansçıları ve şarkıcıları vardı. Ve onlar sürekli bir şölende yaşıyor gibiydiler. Harites (Kharites) denen tanrıçalar çiçeklerle süslenir, onların gönüllerini hoş tutmaya çalışırdı Beyaz kollu esinperileri Musalar; hep bir ağızdan şarkılar söylerler, şiirler okurlardı. Tanrı Apollon da bazen yeryüzündeki sevgililerini düşünüp efkarlandığında, lirini çalardı Olimpos tepelerinde. Şiirler yazardı Gene onlar sürekli Olimpos'ta oturmazlardı; her şeye karşın hiç vazgeçemedikleri insanların yaşadıkları dünyaya gelir giderlerdi sık sık. Baştanrı Zeus'a gelince Buyruğu altındaki sayısız gezegenlerden ve orada yaşayan türlü türlü yaratıklardan yana pek kaygısı yoktu onun Tek başını ağrıtan şey; dünyada kul ve köle olarak yaşayan, ama henüz güçlerinin bilincinde olmayan insan denen o yaratıklardı. Onların gün gelip düşünmeye başlamalarından, aralarındaki sömürü savaşlarına son verip ürettiklerini kardeşçe bölüşmeye başlamalarından ürküyordu... Çünkü böyle bir olasılık, tanrılar saltanatının artık sonu demekti
Evlilik tanrıçası - Hera
Güzel sanatlar tanrısı Apollon
Avcılık ve iffet tanrıçası Artemis
Üreme ve toprak tanrıçası - Demeter
Tanrıların habercisi Hermes
Ocak ve Aile tanrıças ı- Hestiya
Savaş tanrısı Ares
Akıl tanrıçası Atena Ateş ve sanayi tanrısı Hefaystos,
Deniz tanrısı Poseydon
Aşk ve güzellik tanrıças - Afrodit Sürekli yeraltında oturan cehennemlerin ve ölülerin tanrısı Hades'i de bu listeye eklemeliyiz. Bir de sonradan Olimpos tanrıları arasına alınan şarap tanrısı Diyonisos'u da unutmamalıyız! Olimposlu tanrıların da, yeryüzündeki krallar gibi uşakları, buyruklarını ulaştıran habercileri, onları eğlendiren dansçıları ve şarkıcıları vardı. Ve onlar sürekli bir şölende yaşıyor gibiydiler. Harites (Kharites) denen tanrıçalar çiçeklerle süslenir, onların gönüllerini hoş tutmaya çalışırdı Beyaz kollu esinperileri Musalar; hep bir ağızdan şarkılar söylerler, şiirler okurlardı. Tanrı Apollon da bazen yeryüzündeki sevgililerini düşünüp efkarlandığında, lirini çalardı Olimpos tepelerinde. Şiirler yazardı Gene onlar sürekli Olimpos'ta oturmazlardı; her şeye karşın hiç vazgeçemedikleri insanların yaşadıkları dünyaya gelir giderlerdi sık sık. Baştanrı Zeus'a gelince Buyruğu altındaki sayısız gezegenlerden ve orada yaşayan türlü türlü yaratıklardan yana pek kaygısı yoktu onun Tek başını ağrıtan şey; dünyada kul ve köle olarak yaşayan, ama henüz güçlerinin bilincinde olmayan insan denen o yaratıklardı. Onların gün gelip düşünmeye başlamalarından, aralarındaki sömürü savaşlarına son verip ürettiklerini kardeşçe bölüşmeye başlamalarından ürküyordu... Çünkü böyle bir olasılık, tanrılar saltanatının artık sonu demekti
Evrensel'i Takip Et