2 Kasım 2005 22:00
"Bu memlekette fazilet mücadelesi yapanlar, daha sonra sefalet mücadelesi verirler." Bu sözler Osman Bölükbaşı'na ait. Gazeteci Yavuz Donat, "Türk siyasetinin renkli simalarından" Bölükbaşı'na ait notlarını aktarırken bu söze de yer vermiş. Donat'ın bu aktarmayı yaptığı kitap aslında Süleyman Demirel'in anlatımlarından oluşuyor ve "Cumhuriyet'in Kara Kutusu" başlığını taşıyor. Kitaba ismini veren "Cumhuriyet'in kara kutusu" Yavuz Donat'ın bir yakıştırması değil. Demirel'in, kendisine biçilen payeler içinde belki biraz ironik de bularak değer verdiği ve Yavuz Donat ile paylaştığı bir yakıştırma. Demirel'in kendisi söylemese, Yavuz Donat'ın bunu aktarmaya terbiyesinin müsaade etmeyeceğini Donat-Demirel ilişkisini bilen herkes herhalde tahmin edecektir. Şu günlerde yine Demirel ile yaptığı görüşme ile manşetlerde olan Yavuz Donat'ın, Merkez Kitapçılık tarafından yayınlanan kitabı, Türk siyasetine damgasını vurmuş sayılı isimlerden biriyle yaptığı görüşme konusunda kamuoyunun mesleki beklentilerini çok kolaylıkla ikinci plana iten bir gazetecinin fotoğrafını da veriyor bir yanıyla. Kitap bir bütün olarak Demirel'in bir sırdaşına anlattıklarının kamuoyu ile paylaşılması havasında geçiyor. Örneğin Yavuz Donat İngiltere'ye gidecek, Demirel ona nereleri gezip, nelere dikkat etmesi gerektiğine kadar öğütlüyor. Kitap boyunca Demirel'in darbecilerin nelere dikkat etmesi gerektiğine dair tavsiyelerine bile rastlıyoruz. Kitabın son bölümü ise, "Cumhuriyet'in kara kutusundan siyaset dersleri" başlığını taşıyor. Donat, kitap boyunca bize adeta bir Voltaire çiziyor. Ancak, kendisini alkışlayanlara "Ey ahali, alkışlar bize oylar başkasına. Bu ne iştir" diye soran Osman Bölükbaşı'nın, "Bu memlekette fazilet mücadelesi yapanlar, daha sonra sefalet mücadelesi verirler" sözlerini Demirel açısından hiç irdelemiyor. Aklı başında her okurun, düşünmeden edemediği "Birçok politikacı yasaklı yıllarında maddi açıdan da ciddi sıkıntılar çekerken neden bu türden sıkıntılar Demirel'in kapısına bile uğramıyor" sorusu Donat'ın hiç ilgisini çekmiyor. "Derin" bir şahsiyetle ilgili notlarını gizemli bir başlık altında toplamış olmak kötü değil. Kötü olan o gizemli başlığın altının boş kalması ve kitabın "Cumhuriyet'in kara kutusunu" tamamen aklamış olması. Oysa aynı dönemde yayınlanmış olan başka bir kitapta Demirel, cumhurbaşkanlığı yazısıyla, muhtemelen yurda kaçak olarak girmiş olan silahları paralı - bir o kadar da karanlık - mümtaz şahsiyetlere hediye eden kişi olarak geçiyor. Demirel'in cumhurbaşkanlığı döneminde tam 191 kişiye 258 adet silah dağıttığı, Hakan Uzan'a hediye edilen suikast silahı Uzi'yi de onun hediye ettiği hatırlatılıyor.

Bir arşiv çalışması Gazeteci Yaşar Gören'in, "Demirel'in Doğuşu, Yükselişi ve Çöküşü"nü konu alan "Oyun Bitti" başlıklı kitabı bu açıdan titiz bir arşiv çalışmasına dayanıyor. "Kara Kutu"nun karanlık yönleri aslında bu kitapta yer alıyor. Bölükbaşı'nın sözünü ettiği ve Donat'ın Demirel ile ilgili olarak boşlukta bıraktığı "sefalet mücadesi" bakımından da Gören'in kitabı dikkat çekici ayrıntıları yeniden hatırlatıyor. "Para sıkıntısı çekmeyen tek siyasetçi: Demirel" başlığını taşıyan bölümde şöyle deniliyor: "Siyaseten yasaklı olduğu dönem de dahil olmak üzere, Süleyman Demirel, hiç parasız kalmadı. 1980 yılında parlamento kapatılınca işsiz, güçsüz ve üstelik parasız kalan arkadaşlarına kol kanat gerdi. Sıkıntıda olanlara her ay zarfla para verdi. Arkadaşlarını kurda kuşa yedirtmedi." Değirmenin suyunun nereden geldiği sorusuna yanıt olarak da Hacı Ali ve Cavit Çağlar'ı hatırlatan Yaşar Gören, Demirel'in aile fotoğrafında yer alan, ancak daha sonra adli suçlarla cezaevine konulan simaları da kitabında ayrıntılı biçimde konu ediniyor. Yavuz Donat'ın siyasetin Voltaire'i gibi sunduğu Demirel, Yaşar Gören'in kitabında "Para para para" sözleriyle hatırlanan Napolyon'u akla getiriyor. Ama Napolyon'un sadece "para" diyen halini!

Evrensel'i Takip Et