2 Kasım 2005 22:00

AKP'nin karnesi çıkardığı yasalar

Üçüncü yılını dolduran AKP'nin nasıl bir hükümet kurduğunu, kimlere hizmet ettiğini anlamak için, çıkardığı yasalara bakmak yeterli olacak. Halk arasında söylenen "ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz" sözünü AKP için uyarladığımızda "Ayinesi yasalardır AKP'nin, lafa bakılmaz" demek hiç de abartı olmayacak. 3 Kasım 2002'de yapılan seçimlerin ardından yüzde 35'lerdeki oy oranı ile Meclis'te büyük bir çoğunluğu alan ve tek başına iktidar olan AKP, bu üç yıllık süre içerisinde bir yandan başını ABD'nin çektiği emperyalistlerle Irak üzerinden kan pazarlığı yaparken, bir yandan da çıkardığı yasalar, aldığı kararlarla Türkiye'de yoksul sayısını katlayıp, emekçileri canından bezdirdi. Cumhuriyet döneminin, yasaları en çok veto edilen, Anayasa Mahkemesi'nden dönen hükümeti ünvanını da alan AKP Hükümeti, sadece işçi ve emekçilerle değil, başta üniversiteler ve bilim çevreleri olmak üzere ülkenin tüm kurumlarıyla kavgalı oldu. 3 Kasım seçimlerinden yüzde 35'lik oy oranı ile çıkan ve 363 sandalye ile Meclis'e birinci parti olarak giren AKP, ilk hükümetini Abdullah Gül başbakanlığında kurdu. Gül hükümetinin ilk işi, siyaset yasaklısı Recep Tayyip Erdoğan'ın yasağını kaldırmak oldu. Anayasa'nın 76'ıncı maddesini değiştirerek Erdoğan'ın siyaset yasağını kaldıran AKP, Anayasa değişikliğinin Cumhurbaşkanlığı'ndan "kişiye özel" gerekçesiyle veto edilmesinin ardından, CHP'nin de desteği ile değişikliği Meclis'ten aynen geçirip, Erdoğan hükümetinin de önünü açtı. Bu, aslında AKP Hükümeti'nin, vetolu yasaları aynen yeniden kabul etmesinin de bir adımı oldu. 58'inci AKP Hükümeti, yine Erdoğan için TCK'nın 312'inci maddesini de değiştirdi. Siirt seçimlerini de iptal ettiren AKP Hükümeti, mini seçimin ardından Erdoğan'ı milletvekili seçtirdi. Milletvekili seçtirilen Erdoğan bir yandan yeni hükümetin hazırlıklarını yaparken, bir yandan da ABD'nin isteğiyle Irak'a asker göndermek için tezkereyi gündeme getirdi. Milyonların tepkisine, yüzbinlerin alanlara çıkmasına rağmen, Türkiye'deki bütün üs, liman ve havaalanlarını ABD'nin emrine sunan AKP Hükümeti, tezkere ile Türkiye'ye yabancı askerlerin gelmesi, Türk askerlerinin de Kuzey Irak'a gönderilmesi kararını çıkartmak istedi. Bunun için kuşatma altında, ikna odalarına alınan milletvekillerinden, baskı ve tehditlerle tezkeyi onaylamaları istendi. Başbakan olmamasına rağmen ipleri elinde tutan Erdoğan, milletvekillerine açıkça "tezkereyi onaylayın" çağrısı yaptı. Ancak "evdeki hesabı çarşıya uymayan" AKP, tezkerede büyük bir tokat yedi. Meclis, hükümeti değil milyonların sesini dinleyerek "savaşa hayır" dedi. Ancak, Erdoğan başbakanlığındaki AKP Hükümeti daha sonra bütün liman, üs ve hava sahalarını ABD askerlerine açan kararı almakta gecikmedi. Tezkerenin reddini hazmedemeyen Erdoğan, başbakan olur olmaz yenilediği kabinede tezkereye karşı olduğunu açıkça ilan eden, Gül Hükümeti'nin Başbakan Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır'a yol gösterdi. Bir ölçüde öcünü almış olan Erdoğan, ilk AKP grubunda "parmak kaldırma makinası olmayın" çağrısı yaptığı milletvekillerinin üç yıllık süreçte nasıl "parmak kaldırma makinası" olduğunu kanıtlayan gelişmelere de imza attı. AKP'nin üç yıllık icraatları arasında öyle yasalar çıkartıldı ki, vatandaş, Derviş döneminin "15 günde 15 yasa"sını bile arar oldu.

Yolsuzluklara zırh oldu Erdoğan başkanlığındaki AKP'nin seçim meydanlarında kullandığı en önemli argümanı "yoksulluk ve yolsuzluğu yeneceği" iddiası oldu. Ancak, işbaşında oldukları üç yıl içerisinde değil yoksulluğu yenmek, IMF'nin emrindeki ekonomi politikaları ile yoksulların sayısını üçe, dörde katladı, yolsuzluklara da zırh oldu. Üç yıl içerisinde adı yolsuzluk iddiasına karışmayan bakanı kalmayan AKP Hükümeti, başta Maliye Bakanı Kemal Unakıtan olmak üzere adı yolsuzluklara, naylon faturalara, hayali ihracat iddialarına karışan bakanları, milletvekilleri, yandaşları için af yasaları çıkardı. "Dokunulmazlıkları kaldıracağı" sözünü de hemen unutan AKP Hükümeti, CHP'li milletvekillerinin "benim dokunulmazlığımı kaldır" isteklerini bile oy çokluğu ile reddederek, işin ucunun kendilerine dönmesini engelledi. Meclis'in yeni dönemi açılmadan önceki verilere göre Meclis'te 177 milletvekiline ait 208 dokunulmazlık dosyası bulunuyor. Bunlardan 194'ü AKP'lilerin oyları ile dönem sonuna ertelenirken, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'dan, Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'e, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'a kadar bakanların tamamına yakını hakkında yolsuzluk iddialarının üstü kapatılmaya çalışılıyor.

IMF'ye tam teslimiyet Seçim meydanlarında IMF karşıtlığını ön plana çıkaran, IMF karşıtlığı söylemleriyle oy toplayan AKP, diğer vaadlerini olduğu gibi IMF karşıtlığını da hemen unuttu. IMF ile yeni bir stand by anlaşması yaparak bir beş yılı daha IMF'ye ipotek eden AKP, IMF'cilikte Özal'ın ANAP'ını, Çiller'in DYP'sini, hatta IMF'nin gönderdiği Kemal Derviş'i bile aratır oldu. AKP Hükümeti hiçbir bütçesini IMF'nin onayını almadan Meclis'e göndermezken, IMF'nin istemediği hiçbir yasayı da gündeme getirmedi. Borç ödemelerini garanti altına almak anlamına gelen yüzde 6.5'lik faiz dışı fazlayı tutturmakla övündü ve bunu tek hedefi haline getirdi. Milyonlarca işçinin geleceğini, işgüvencesini, emeklilik hakkını gaspederek, 1475 sayılı İş Yasası'nı tümüyle değiştirdi. 10 ve daha yukarı işçi çalıştıran işyerlerini kapsayan işgüvencesi yasasını hiç uygulanmadan önce erteleyen, daha sonra da patronların isteği doğrultusunda kapsamını daraltarak, 10 rakamını 30'a yükselten AKP, "çağdaşlaşma" iddiası ile milyonlarca işçiyi kölelik koşullarında çalışmaya mahkum etti. Taşeronlaştırmanın, işçinin ödünç verilmesinin önünü açan AKP, bu yasa ile performans kriterini, kısmi, kısa süreli, telafi çalıştırma gibi esneklik yöntemlerini de yasalaştırmış oldu. Sırada kıdem tazminatı ile sosyal güvenliğin yok edilmesi var. Personel Rejimi Taslağı ile de kamuyu tümüyle bitirme, kamu emekçilerinin işgüvencesini ortadan kaldırarak sözleşmeliliği getirme ve performans sistemini kamuya da uygulamak için çırpınan AKP, bir yandan da zaten açlık sınırının bile altında rakam olan asgari ücreti, patronların isteği ile daha da düşürmenin yollarını arıyor. Özellikle yoksulluğun had safhaya çıktığı Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde uygulanacak asgari ücretin daha da düşürülmesi anlamına gelecek olan bölgesel asgari ücret tartışmaları yaşanırken, bayram sonunda toplanması beklenen Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nun gündemini de bu oluşturacak.

Kendi

içinde de muhalefet var Bütün bu politikaları uygularken kendi içinde de sıkıntıları yaşayan AKP'de bu süreçte kopmalar yaşandı. Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu ve ardından çok sayıda milletvekili istifa etti. AKP iktidarda olmasının nimetlerine rağmen Meclis'e ilk girdiği 363 sayıyı koruyamadı.




799 TASARI HAZIRLANDI 604'Ü YASALAŞTI AKP'nin üç yıllık döneminde, kendi verilerine göre Meclis'e 799 yasa tasarısı sevkedildi. Bunlardan 21'i bir önceki hükümet zamanında çıkarılan ancak Köşk'ten geri dönen tasarılardı. Toplam tasarıların 395'i 1'inci, 233'ü 2'inci 171'i de 3'üncü yasama yılında sevkedildi. 591 tasarı yasalaşırken, 21'i hükümet tarafından geri çekildi, 1'i reddedildi, 112'i komisyon, 104'ü de Meclis Genel Kurul gündeminde görüşülmeyi bekliyor. Çıkarılan yasaların sayısı ise 1'inci yıl 199, 2'inci yıl 265, 3'üncü yıl için 140, toplam 604 oldu. Bunlardan 53'ü milletvekillerinden gelen teklifler, 2'si ise Kanun Hükmünde Kararname olarak gönderilip, yasalaştırıldı.Vetoların ardından aynen çıkarılan yasalardan, 1'inci dönemde 13 yasa ile 1 Meclis kararı (İçtüzük değişikliği) 2'inci yasama yılında 23 yasa, 3'üncü dönemde 21 yasa CHP tarafından Anayasa Mahkemesi'ne götürüldü.

Evrensel'i Takip Et