15 Temmuz 2005 21:00

Atalante'nin isyanı

Erkek olarak doğmadığı için babasının Arkadya bölgesindeki bir dağbaşına bıraktığı kız çocuğunu, bir dişi ayı emzirip büyüttü. Daha sonra da yöredeki avcılar onun bakımını üstlendiler ve ona Atalante adını verdiler.

Paylaş
Erkek olarak doğmadığı için babasının Arkadya bölgesindeki bir dağbaşına bıraktığı kız çocuğunu, bir dişi ayı emzirip büyüttü. Daha sonra da yöredeki avcılar onun bakımını üstlendiler ve ona Atalante adını verdiler. Artık Atalante, gitgide avcı tanrıça Artemis'e benzemeye başladı. Çünkü onun gibi bakire kalmaya, ileride erkeklerle her alanda boy ölçüşmeye and içmişti! 18 yaşına gelince Kalidon krallığındaki ekili bahçeleri ve ağaçları kırıp döken azgın domuz avına katıldı. Ve son derece hızlı koşan bu ünlü domuza yetişip onu oklarıyla yaraladı. Böylece bu canavarın öldürülmesi sırasında gösterdiği beceri yüzünden büyük bir ün kazandı. Hattâ bu ava katılan avcılar, domuzun derisini bile ona armağan ettiler. Bir keresinde de bu güzel kız; Kentaur denen atadamlar kendisine askıntı olduğunda, onları oklarıyla delik deşik etti! Erkek egemenliğine duyduğu tepkiden kaynaklanan bu bakire kalma inadına karşın, arada bir evlenme hayalleri kurduğunda Atalante'nin yüreği hoplamıyor da değildi! Çünkü doğuracağı çocukların hem çok güzel, hem de kendisi gibi güçlü kuvvetli ve olağanüstü çocuklar olacağını düşünüyordu... Üstelik bu çocuklarının ille de avcı olmalarına da gerek yoktu... Kendisi bir kız olarak doğduğu için dağbaşlarına atılmış ve bu yüzden böyle avcı olmak zorunda kalmıştı. Ne var ki, sırf cinsiyeti yüzünden dışlanan kişinin bile istediğinde, rakipsiz denebilecek düzeyde avcı ve koşucu olabileceğini kendi yaşamıyla herkese tanıtlamıştı... İşte doğuracağı çocuklar da, el zanaatlarında yada kafa ve beceri isteyen konularda büyük başarılar kazanabilirdi! En iyisi bu evlenme konusunda bir biliciye (kâhine) başvurmaktı. Atalante'nin başvurduğu ünlü bilici ona; koca aramasına gerek olmadığını ama gün gelip evlenmekten de kendini kurtaramıyacağını söyledi. Bilicinin bu bulanık sözlerinden pek birşey çıkaramadı. Ama kesinlikle öne sürdüğü bir koşul vardı: Evleneceği kişinin, erkek işi olarak algılanan avcılık ve koşuculukta kendisinden üstün olması gerekiyordu!

Yazgıyı değiştirmek Böyle bir koşulu ortaya koymakla, kız-erkek ayrımcılığından doğan ve bu yüzden kadınların katlanmak zorunda kaldığı kölelik ve dışlanmışlık yazgısını bir ölçüde değiştirebileceğine inanıyordu. Ama ilkin kendisini sırf kız olarak doğduğu için dağbaşına atan babasını arayıp bulmalı ve geçen zaman içinde ortaya koyduğu başarısıyla hem onu, hem de onun benzerlerini utandırmalıydı!… Atalante bütün bu düşünceleri kafasında harmanladıktan sonra onu arayıp bulmakta fazla zorlanmadı. Bir süre sonra da arayıp bulduğu babası onu keyfince evlendirmek isteyince Atalante; kendisiyle evlenecek kişinin bir erkek işi olarak algılanan koşu yarışında kendisini geçmesi gerektiğini söyledi! Böylece Atalante'nin isteği uyarınca, damat adaylarıyla kendisi arasında koşu yarışları yapılması karalaştırıldı. Ne var ki bu yarışlarda elenenler de yaşamlarını yitireceklerdi! Pek çok damat adayı bu yarışa katıldı, ama yaşamlarını hep yitirdiler! Bununla birlikte gene de yarışa katılanların önü arkası kesilmiyordu! Çünkü gerçekten de Atalante, damat adaylarına her türlü tehlikeyi göze aldırabilecek kadar güzeldi! Melenyos (Melenios) adlı yakışıklı bir delikanlı da bu yarışa katılmak isteyenlerden biriydi. Ne var ki olağan yollarla bu yarışı kazanamayacağını bildiğinden, gidip güzellik tanrıçası Afrodit'e yalvaryakar oldu. Afrodit delikanlıyı kırmadı. Çünkü Atalante'yi ta başından beri izliyor ve onun erkeklere olan başkaldırısına büyük bir hayranlık duyuyordu.

Atalante yarışı kaybediyor Kendisine yalvaran delikanlıyı da Atalante'ye uygun bir eş olarak görüyordu... Bu yüzden onun eline üç altın elma tutuşturdu ve ne yapması gerektiğini bir bir anlattı. Melenyos'la Atalante koşuya başladılar... Ve önde koşan Melenyos, arkadan gelen Atalante'nin kendisini yakalayacağını sezdiği anda altın elmalardan birini yere attı. Atalante de yerdeki altın elmayı alıp bir süre inceledi... Önde giden Melenyos, koşu sırasında biraz soluklanmak istediğinde, elmaları böyle hep yere attı. Atalante, her seferinde elmaları yerden alayım derken oyalandı. Bu yüzden de yarışı yitirdi! Haliyle anlaşma gereğince de Atalante ve Melenyos, bütün Arkadya ülkesinin izlediği ve üç gün üç gece süren görkemli bir şölenle evlendiler…Bu düğünde kadınların şarkılar, oyunlar eşliğinde çoştukça coştuklarını herhalde söylemeye gerek yok…

Tanrı ve kadın Evet, bu efsane burada böylece bitebilirdi... Ne var ki kadınlar konusundaki gelenekleri altüst eden bu mutlu çiftin, yeryüzünün egemeni bazı tanrılarca cezalandırılması da kaçınılmazdı! Çünkü tanrıların geleneksel saltanatlarının sürüp gidebilmesi için kadın; daha binyıllar süresince, köle ve ikinci sınıf insan kimliğini üstlenmek zorundaydı! İşte bu yüzden tanrıların yönlendirdiği yazgı çarkı, isyancı Atalante için de dönmeye başladı…Atalante-Melenyos çifti bir gün; bir orman gezisi sırasında, önlerine çıkan Baştanrı Zeus'un tapınağına girdiler ve orada masumca seviştiler. Bu olayı büyük bir suç ve tanrılara bir isyan olarak değerlendiren Zeus, onları birer erkek ve dişi aslana dönüştürdü ve ikisini de Olimpos sarayındaki makam arabalarından birini sonsuza dek çekmekle cezalandırdı… Ne var ki Atalante adı, binyıllar süresince, özgürlük ve erkeklerle eşitlik isteyen bütün isyancı kadınların en anlamlı simgelerinden birine dönüştü...

ÖNCEKİ HABER

ÖSS sonuçları bu yıl gecikmeli açıklanacak

SONRAKİ HABER

Gene gel Tuncay

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...