16 Ocak 2005 23:00

Bir iş bir aş bir de...

Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı Şakirpaşa Mahallesini, yakılan çöp, poşet ve atölye artığı bezler nedeniyle kara bir is kaplamış. Hava birazdan, şiddetli bir yağmur yağacak gibi kara. Yollar her zamanki gibi çamur, sokak araları akacak yer bulamayan yağmur sularından göle dönmüş. Çamurlu, küçük ve dar bir sokağın sonunda ulaştığımız sıvasız evde, "tanrı misafiri" olarak kabul ediliyoruz. Kapıdan girer girmez burnumuzu yanık kokusu yakıyor. Oturma odasında bez yakılan sobanın yanına ilişiyoruz. Odanın dekorunu yerde serili ince bir kilim, ufak bir sehpanın üzerinde duran televizyon, bir beşik, soba ve yatakların istiflendiği bir yüklük tamamlıyor. Çukurova'yı mesken tutan birçok aile gibi Güler Ailesi de, Van'ın Gevaş ilçesine bağlı Bahçesaray köyünün 20 yıl önce boşaltılmasının ardından Adana'ya göç etmiş. Önce, evin erkekleri inşaatta, kadınları da tarlalarda çalışmışlar. Yokluğa kanaat edip başlarını sokacak bir ev yapmışlar kendilerine. Binbir güçlükle yaptıkları evlerinde şimdi 11 kişi yaşamaya çalışıyorlar.

Baba yaşlı abi sakat Gençliğinde aranılan inşaat işçisi baba Mehmet Güler artık yaşlandığı için çalışamıyor. Evin büyük oğullarından inşaat işçisi Ahmet Güler de, yaklaşık üç sene önce geçirdiği bir kaza sonucu ne çalışıyor ne de yürüyebiliyor. Koltuk değnekleri ile sadece evin içinde dolaşabilen Ahmet'in, psikolojisi de bozulmuş. Ahmet, bu yüzden sohbete katılmıyor. Çaresiz görünümüyle arada bir kirli sakalını sıvazlayarak öylece etrafı süzüyor. Evin küçük oğlu Metin ise henüz 19 yaşında. Sanayi sitesinde tornacıda, çalışan Metin de işsiz şimdi. Evin geçimini sağlamak için iş aradığını, ancak bulamadığını anlatıyor. Bir diğer erkek çocuk da askerde. Evde 5 tane de kız var. Ancak onlar konuşmaktan çekiniyorlar. Evin bütün sorumluluğunu yüklenen Metin "Halimizi anlatmaya gerek yok. Her şey göründüğü gibi" diyor. Metin, düzenli bir iş ve sorunsuz bir gelecek istiyor.

Evrensel'i Takip Et