9 Ocak 2005 23:00

Metin Göktepe'yi unutmadılar

Metin Göktepe katledilişinin 9. yıl dönümünde Emeğin Partisi Antalya ve Kastamonu il örgütleri tarafından anıldı. Antalya'da parti binasında düzenlenen etkinlikte Göktepe'nin hayatı, gazetecilik anlayışı ve mahkeme süreci anlatıldı. Metin'e sahip çıkmanın yolunun işçi emekçi kitleleri içinde onun mücadelesinin ve gazetesinin daha fazla sahiplendirilmesinden geçtiği vurgusunun yapıldığı etkinlik dia gösterimi ve şiirlerle sona erdi. Niğde'de Emek Gençliği ve Bağımsız Gençlik Hareketi'nin (BAGEH) ortak düzenlediği anmaya yaklaşık 60 genç katıldı. Emek Gençliği'nden Bülent Kepenek ve BAGEH temsilcisinin birer konuşma yaptığı anmada şiir ve müzik dinletileri sunuldu.

src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


Tsunami değil küreselleşme vurdu! Filiz Yavuz Endonezya açıklarında meydana gelen 9 şiddetindeki deprem ve depremin akabinde oluşan tsunami, dokuz ülkede toplam 150 binin üzerinde can ve milyonlarca dolarla ifade edilen mal kaybına neden oldu. Tsunamiden sonra Amerika'nın dalga hareketlerini önceden tespit ettiğinin açığa çıkması kafaları karıştırırken, ortaya atılan dünyanın "eşine rastlanmadık bir enerji patlaması" ile karşı karşıya olduğu ve dünyanın ekseninin kaydığı yolundaki iddialar da tartışmalara yol açtı. Tartışmalar sürerken konuyla ilgili görüştüğümüz Jeoloji Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Yard. Doç Yıldırım Güngör, "Burada sorgulanması gereken aslında ABD veya başka bir ülke değil; küreselleşme. Sanıyorum ki globalizm, sadece gelişmiş ülkeler için var. Eğer ülkeniz geri kalmışsa globalizmin nimetlerinden (!) de yararlanamazsanız" şeklinde konuştu.

Endonezya açıklarında meydana gelen depremden sonra yaşanan tusunami felaketiyle birlikte tusunami gündeme geldi. Tsunami nedir ve nasıl oluşur? Tsunaminin Japonca anlamı "Liman dalgası"dır. Daha çok okyanuslarda gözlenmesine rağmen az da olsa iç denizlerde de oluşur. Tsunami basit bir anlatımla çoğunlukla düşey atımlı faylardan veya büyük deniz dibi heyelanlarından sonra oluşur. Düşey hareket sonucunda sular bir anda oluşan boşluğu doldurmaya çalışır. Denizin aniden çekilmesinin de nedeni budur. Daha sonra sular, depremin olduğu noktadan itibaren dairesel olarak yayılmaya başlar. İlk andaki dalga hızı 800 km/saate kadar çıkar. Dalgaların hızları, sahile yaklaştıkça deniz tabanına çarptığı için azalır. Arkadan gelen dalgalar, hızı yavaşlayan dalgalara ulaşır ve üst üste binerek 10-15 metre, bazen de daha yüksek dalgalar şeklinde kıyıya vurur. Zarar veren, kıyıya yüksek dalgaların vurması değildir. Dalgalar deniz tabanından topladıkları malzemelerle birlikte kıyıya çarparlar. Sahile yaklaşık 150 km hızla vuran dalgaların içindeki bu malzemeler büyük bir çarpma etkisi yaratır. Sahil kenarındaki bir insanın tsunami dalgasını gördükten sonra dalgalara yakalanmama olasılığı neredeyse yoktur.

Tsunami bir anda mı meydana gelir? Dalgalar hemen kıyılara vurur mu? Tsunami olayı tabii ki bir anda meydana gelir. Ancak dalgaların sahile ulaşması kıyının uzaklığıyla ilgilidir. Kıyı ne kadar uzaktaysa, dalgaların kıyıya ulaşması da o kadar zaman alır. Örneğin Endonezya kıyılarına ilk dalga yarım saatte ulaşırken, dalgaların Somali'ye ulaşması 8 saati bulmuştur. Dalgalar, Sumatra'ya 15 dakika, Tayland'a 1.5 saat, Sri Lanka'ya 2 saat, Maldivler'e 3.5 saat, Somali'ye 7-8 saat arasında ulaştı. Yani kıyı, tsunaminin oluştuğu yere ne kadar uzaksa, dalgaların oraya ulaşması da o kadar uzun zaman alır ve tabii ki hasar da ona göre daha az olur.

Dalgaların Tayland'a 1.5 saat, Sri Lanka'ya 2 saat, Maldivler'e 3.5 saat, Somali'ye 7-8 saat arasında ulaştığını ifade ettiniz. Bu zaman diliminde dalgaların hareketi tespit edilemez miydi? Tsunami gözlem istasyonları, depremden kısa bir süre sonra tsunamiyi tespit edebiliyor ve nerelere zarar verebileceğini saptayabiliyorlar. Bölgede tsunami gözlem istasyonu yok. Pasifik'teki gözlem istasyonları hareketi tespit ettiler ama uyarı konusu tam bir muamma!

Amerika'nın tsunamiyi önceden tespit ettiği ve tehlike altında olan ülkeleri uyarmadığı iddiaları var, ki bir yetkili bunun böyle olduğunu itiraf etti. Bu bilgilerin gizlenerek onca insanın göz göre göre hayatlarından olmalarını izlemek bilimsel etiğe aykırı değil mi? Amerika'nın genel savunması, uyaracak kimseyi bulamadıkları yönünde. Uyarının yapılmaması veya yapılamaması tabii ki bilimsel etiğe aykırı. Ancak olay sadece Amerika'ya mal edilmemeli. Tüm gelişmiş ülkeler Endonezya'daki felakette sınıfta kaldılar bence. ABD'nin bilgileri kasıtlı olarak gizlediğini sanmıyorum. Sadece kayıtsız kalmış olabilirler. Kayıpların büyük bir çoğunluğu dalgaların kısa sürede ulaştığı Endonezya'da oldu. İllaki haber verilmiş olsaydı ölü sayısı çok daha az olabilirdi. Fakat bu ülkelerin geri kalmışlığını da hesaba katmak gerek. Gelişmiş bir uyarı ve haberleşme sistemleri yok. Yani; burada sorgulanması gereken asıl konu ABD veya başka bir ülke değil; küreselleşme. Sanıyorum ki globalizm, sadece gelişmiş ülkeler için devreye sokuluyor. Eğer ülkeniz geri kalmışsa globalizmin nimetlerinden (!) de yararlanamazsanız. Dikkat çekmemiz, önplanda tartışmamız gereken nokta bu. Bence bu olay globalizmin çöküşünün başlangıcı. Olaya bu açıdan bakmak gerekiyor. Amerika tsunamiyi saptadı ve haber vermedi yaklaşımı bence çok sığ bir bakış açısı.

Bu deprem ve tsunami sonucunda dünyanın eksenin kaydığı ve diğer fay hatlarını tetikleyeceği iddiaları var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? 9 büyüklüğündeki bir deprem çok büyük bir depremdir. Ancak bu yüzyılda bundan daha büyük depremler de oldu. Himalayalar bile bu tür depremlerin uzun süreli etkisi sonucunda oluştular. Hiçbir bilimsel yaklaşım sunmadan sadece bilimsel dedikodu yapıyoruz. Yani eksen oynaması diye birşey söz konusu olamaz. Ayrıca bunu söyleyenler eksenden ne anlıyorlar acaba? Bu da tam bize uygun bir soru. Bazı sivri akıllılar bu depremin Himalayalar üzerinden geçerek KAF'ı da tetikleyeceğini savundu. Tepkiler üzerine bu kez tersini söylemeye başladılar. Bu söylemlerin arkasında ben hep çıkar ararım. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki bu deprem Türkiye'deki fayları tetiklemez.

Depremden haftalar önce Rusya Bilimler Akademisi'ne sunulan bir raporda, dünyanın "eşine rastlanmadık bir enerji patlaması" ile karşı karşıya olduğu belirtilmiş. Max Planck Nükleer Fizik Enstitüsü'nden Alman bilimcilerin, kozmik ışınların iklim değişikliğiyle bağlantılı olduğunu saptadıkları ve adı gizli tutulan bir Rus bilimcinin, "Neler olduğunu hepimiz biliyoruz" diyerek, iklim ve atmosferde yaşanan gelişmelerin sebebinin aslında bilim dünyası ve hükümetler tarafından bilindiğini, ancak kamuoyundan gizlendiğini ima ettiği bildirilmiş. Sizin bu konuda bir bilginiz var mıydı? Bu iddialar doğru olabilir mi? Bunlara artık "komplo teorisi" diyerek geçiyoruz. Bu bölgeler büyük depremler üreten bölgeler. Yani deprem olması fazla sürpriz değil. Eğer büyüklük beklenenin üzerinde olduysa bu da depremin mekanizmasını tam olarak çözememekten kaynaklanıyor. Buralarda levhalar birbirlerinin altına dalıyorlar. Bizde de 17 Ağustos depreminden sonra bu tür söylentiler ayyuka çıktı. Ben bir yerbilimciyim ve bu bölgelerde deprem olacağını da bilirim. Bu nedenle bu tür iddialar bana çok inandırıcı gelmiyor. Zaten bilimsel iddialar da değiller ve bu tür iddialara prim vermemek gerekiyor.

Medya, tsunamiden kurtulan turistlerin haberlerini magazinsel bir dille yapmaya devam ediyor. Evet, yine bize has bir tartışma platformu yaratarak yapay bir gündem maddesi oluşturduk. Durum öyle bir hale geldi ki sanki tsunami herkesi öldürecek havası esmeye başladı. "Marmara'da tsunami olur mu" tartışmaları başladı. Evet, olur. Ancak hiçbir zaman 6- 7 metreye çıkarak zarar verecek boyutlara ulaşmaz. Oysa asıl gerçeğimizi biz hep yapay gündemler arasına sıkıştırmaya başladık. Marmara'daki deprem hâlâ bizi bekliyor. Binalarımız hâlâ kötü yapılıyor. Sadece Avcılar'da değil Firuzköy, Gürpınar, Büyükçekmece'de de ciddi heyelan riskleri var. Tedbir için neyi bekliyoruz? Buraların da kaymaya başlamasını mı? Oysa 1971 yılında yani 33 yıl önce İller Bankası'nın raporunda Avcılar'daki bölge muhtemel heyalan alanı olarak belirlenmiş ancak 1-2 katlık hafif binaların yapılması önerilmiş. Daha sonra 2001 yılında Afet İşleri de bu bölgede ciddi heyelan riski olduğunu belirterek, ayrıntılı bir jeoteknik etüd yapılmasını istemiş. Şimdi burada 11-12 kata kadar binalar var. Afet İşleri'nin önerisini ise "Belediye para yok" diye dikkate bile almamış. Ancak bu dönemde "Avcıları İstanbul'un parlayan yıldızı yapacağız" sloganıyla kaldırım taşlarına ne kadar para harcandığını da aslında çok merak ediyorum. Sonuç olarak Endonezya ile ilgilenelim tabi ki ancak bizim de o kadar çok sorunumuz var ki! Bu nedenle her zaman söylediğimizi yineliyorum; her geçen gün İstanbul için kaybedilmiş bir zamandır. Bu yüzden komplo teorileri ile uğraşacağımıza gerçekleşme olasılığı yüksek olan Marmara Depremi'nden İstanbul'u en az zararla nasıl kurtaracağımızı artık planlamaya başlayalım.