17 Kasım 2004 22:00
Vedat Türkali'nin'Kayıp Roman'ı
DİĞER HABERLER
Vedat Türkali, Türkiye romanının 'sıradışı' kalemlerinden birisi. İlk romanı "Bir Gün Tek Başina"nın yayınlanmasıyla birlikte farklı üslubu ile hem Türkiye romanına, hem de siyasal romana yeni bir soluk getirmişti.
Daha sonraki romanları, "Mavi Karanlık", "Yeşilçam Dedikleri Türkiye", "Tek Kişilik Ölüm" ve "Güven"le bu çizgisini devam ettiren Türkali'nin romanları aynı zamanda Türkiye Komünist Partisi'nin gayri resmi tarihi olarak da okunabilir. Türkali, "Bir gün Tek Başina" ile 50'li yılların son dönemlerini anlatarak başlatığı bu 'tarih yazıcılığını' daha sonra kronolojik olmayan bir sırayla devam ettirdi. İkinci Dünya Savaşı yıllarında bir grup TKP'li gencin İstanbul'da yaşadiklarini anlatan "Güven"in ardından şimdi de TKP'den kalanların bugünkü hallerini anlatan romanı "Kayıp Romanlar" ile en azından bu defteri kapatıyor.
TKP'den geriye kalan Türkali, "Kayıp Romanlar"da artık seksenine yaklaşmış ve hayatının önemli bir bölümünü sürgün olarak yurtdışında geçirmek zorunda kalmış bir TKP'linin; yasal sorunları aşıp yeni bin yılın başında Türkiye'ye dönüşünü ve eski hatiralari ile karşilaştigi Türkiye arasindaki gerilimleri anlatiyor. Doktor Nahit Kotar, gençlik yillarindaki politik faaliyetlerinden dolayi Türkiye'den ayrılmak zorunda kalmış, Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde Türkiye Komünist Partisi adına çalışmalar yürütmüş. Bu süre zarfından birçok kez Sovyetler Birliği'ne ve 'Doğu Bloğu' ülkelerine gitmiş. Oradaki komünist örgütlerin faaliyetlerine ve egitim programlarina katilmiştir. Bir yandan da doktorluk meslegini sürdüren Kotar, TKP'nin iç çekişmelerinden nasibini almiş, bir dönem uzaklaştirilsa da o kendisini partisinden ayri düşünmemiştir. Avrupa'nın 'batı' bölümünde kalan ülkelerde partiye katkı sunmak için etkinliklerin organizasyonunda da bulunan Kotar, aralarında Türkiyelilerin de bulunduğu birçok ulustan kadınlarla ilişkiler yaşadıktan sonra ömrünün son demlerinde ,78 yaşında, Türkiye'ye dönmeye karar vermiştir. Türkiye'deki yasal problemlerini Avukat Mustafa'nın da yardımlarıyla aşan Nahit Kotar, yıllar önceden bildiği bir yerde ev kiralar ve Türkiye'deki hayatına başlar. Amacı, hem ömrünün kalan bölümünü kendi ülkesinde geçirmek; hem de TKP'den kendisine kalan 'emanet'i bırakacak güvenilir bir örgüt bulmaktır. Avukat Mustafa'nın 'eski komünist'lerle ve yeni nesil gençlerle tanıştırdığı Nahit Kotar; Esme adında genç bir kadınla tanışınca hayatı hiç de beklemediği yönlere doğru akmaya başlar. Vedat Türkali, daha önceki romanlarından farklı olarak "Kayıp Romanlar" da kendisini de romanın kahramanlarından birisi olarak koyuyor. Onu kah Doktor Nahit'le, kah Esme'yle yaşanan gelişmeler üzerine konuşurken görüyoruz. Türkali, özellikle Doktor Nahit'le konuştugu bölümlerde Nahit'in düşüncelerinin kendi düşünceleri olmadigini göstermek istercesine onunla polemige giriyor ve zaman zaman 'yukarıdan' bir soğukkanlılıkla konumlandırıyor kendisini.
Komünist aşkı "Kayıp Romanlar", Türkali romanlarının vazgeçilmez iki unsuru olan aşk ve siyaset unsurlarının ele alınışı bakımından daha önceki romanlarının gerisine düşüyor. Aşk, Vedat Türkali romanlarının en önemli unsurlarından birisi. Hatta kimi zaman 'erotizme' kaçmakla bile eleştirilen yazar; "Kayıp Romanları"ın kahramanı Doktor Nahit'i de aşik ediyor. Hem de kendisinden onlarca yaş küçük bir kadina. Bunda herhangi bir problem yok. Ama Türkali'nin bu aşki ele alişi; daha önceki romanlarinin aşklarini inkâr ediyor. Doktor Nahit'in onca yıla, seksen yıllık yaşanmışlığa hiç aşk sığdıramamış olması, Esme'de tattığı duyguları daha önce hiçbir kadında yaşamamış olması, komünist hayatın ona bu fırsatı vermemiş olması gibi Türkali'nin önceki roman kahramanlarını yaşadığı aşkların hepsini yalanlıyor sanki. Son yirmi yılda komünistleri anlattığını iddia eden her romanın, nedense erkek kahramanları, aşka fazlasıyla aç, o duyguyu hiç yaşamamış olarak resmedildiler. Türkali de bu egemen söylemden kaçamıyor. Oysa, Dortor Nahit, pekala Güven'in Turgut'u da olabilir! Türkali'nin önceki romanlarının kahramanları, ki birçoğu TKP'lidirler, aşklarini doya doya yaşiyorlardi. Ama Türkali, kahramanlarina seksen yaşina geldiklerinde gençlik aşklarinin aslinda aşk olmadigini düşündürtüyorsa buna diyecek birşey yok. Ama bunu yaparken, 'solcuları' anlattığını iddia ettiği her romanının temel tezinin bu olması onun tarihi açısından bir geri sıçrama.
Doktor Nahit'in Türkiye'si Romana dönersek, Türkiye'yi daha da yakından tanımak isteyen Doktor Nahit'in özel ilgi alanı ise Kürt sorunu, daha doğrusu Kürtler. Yurtdışında kaldığı dönemde kimi özel ilişkiler de geliştiren Doktor; bir yandan TKP'nin Kürt sorunu karşisindaki tutumlarini eleştirirken, öte yandan Kürt hareketinin Türkiye'deki dinamiklerini de anlamaya çalışıyor. Romanın siyasal bakışının problemleri de burada başgösteriyor. Doktor Nahit, Türkiye'yi Türkiye'deki sol hareketleri tanımaya çalışırken Diyarbakır'dan bu tarafı görmüyor. Kürt sorununun Türkiye'nin en önemli gündemlerinden birisi olduğu gerçeği bir yana; ülkenin bütününe hakim olan yoksulluk, yolsuzluklar, sosyal hakların gaspı ve bunlara karşı yürütülen mücadeleler romanda tek satır dahi olsun konu edinilmiyor. Bunun romanı dağıtmamak için gerçekleştirilmiş bir tercih olduğunu düşünsek bile, Türkali'nin Kürt sorununa yaklaşiminin de yine tipki aşk konusunda oldugu gibi, bugünün modasina fazlasiyla uygun oldugunu görüyoruz. Türkali'nin kahramanı ısrarla örgütlerden ve örgütlü insanlardan uzak duruyor. Kürt meselesini 'kültürel haklar'; halkların kardeşliğini de herkesin birlikte kültürel etkinlikler düzenleyip ortak paylaşımlar gerçekleştirdikleri 'bir arada'lıklara indirgiyor. Üstelik roman, Öcalan'ın Türkiye'ye getirildiği ve yargılandığı bir tarihsel süreçte geçerken, bu durumdan tek satır bahsedilmiyor. Doktor Nahit'i geçmişe tutunduran bütün ilişkileri bir dönem örgütlü mücadele içinde yer almiş kahramanlarken; bugünün ilişkilerinden israrla örgütlerden kaçiniyor. Isyankâr çikişlar, onurlu kahramanliklar Doktor Nahit'in nezdinde hak ettiği övgüyü alırken; Türkiye'deki bir çok örgüt güvenilir olmaktan uzak resmediliyor. Ve Vedat Türkali ilk kez bir romanında kahramanlarını örgütlü hayattan uzak tutuyor. "Bir Gün Tek Başina"nın, "Güven"in mücadeleci kahramanlarının pişmanlıklar ve özeleştirilerle oluşturulmuş son halini Doktor Nahit oluşturuyor. Bugüne kadar roman kahramanlarını enternasyonal bir dünyaya ve örgütlü mücadeleye yöneltmiş bir bir yazar olan Vedat Türkali bu kez; meseleyi kültürel haklara, devrimcilerini örgütsüz isyankârlara indirgiyor.
Söz yine Türkali'de "Kayıp Romanlar"ın ortaya çıkardığı fotoğraf üzerine daha uzun ve daha fazla ayrıntıya girilmiş eleştiri başka bir yazının konusu olabilir. Ama hem gazete sayfasının buna müsait olmaması, hem de romanı okumamış olanların ilgisinin azalmaması için bu yazı kısa ve kitabın Türkali romancılığındaki yeriyle sınırlı tutuldu. Ama Vedat Türkali'nin romanlarındaki siyasal çizgisinin özellikle Güven'den sonra bambaşka bir noktaya dogru evrildigini söylemek gerekiyor. Her ne kadar romanin kahramani Vedat Türkali, Doktor Nahit'in görüşlerine fazlaca katilmasa da O zaman son söz yine Vedat Türkali'de. Doktor Nahit'in bir türlü yazıp bitiremediği romanının notları en son onun elinde kalıyor. Demek ki, Nahit'den sonra Türkali'nin yine söyleyecekleri var.
TKP'den geriye kalan Türkali, "Kayıp Romanlar"da artık seksenine yaklaşmış ve hayatının önemli bir bölümünü sürgün olarak yurtdışında geçirmek zorunda kalmış bir TKP'linin; yasal sorunları aşıp yeni bin yılın başında Türkiye'ye dönüşünü ve eski hatiralari ile karşilaştigi Türkiye arasindaki gerilimleri anlatiyor. Doktor Nahit Kotar, gençlik yillarindaki politik faaliyetlerinden dolayi Türkiye'den ayrılmak zorunda kalmış, Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde Türkiye Komünist Partisi adına çalışmalar yürütmüş. Bu süre zarfından birçok kez Sovyetler Birliği'ne ve 'Doğu Bloğu' ülkelerine gitmiş. Oradaki komünist örgütlerin faaliyetlerine ve egitim programlarina katilmiştir. Bir yandan da doktorluk meslegini sürdüren Kotar, TKP'nin iç çekişmelerinden nasibini almiş, bir dönem uzaklaştirilsa da o kendisini partisinden ayri düşünmemiştir. Avrupa'nın 'batı' bölümünde kalan ülkelerde partiye katkı sunmak için etkinliklerin organizasyonunda da bulunan Kotar, aralarında Türkiyelilerin de bulunduğu birçok ulustan kadınlarla ilişkiler yaşadıktan sonra ömrünün son demlerinde ,78 yaşında, Türkiye'ye dönmeye karar vermiştir. Türkiye'deki yasal problemlerini Avukat Mustafa'nın da yardımlarıyla aşan Nahit Kotar, yıllar önceden bildiği bir yerde ev kiralar ve Türkiye'deki hayatına başlar. Amacı, hem ömrünün kalan bölümünü kendi ülkesinde geçirmek; hem de TKP'den kendisine kalan 'emanet'i bırakacak güvenilir bir örgüt bulmaktır. Avukat Mustafa'nın 'eski komünist'lerle ve yeni nesil gençlerle tanıştırdığı Nahit Kotar; Esme adında genç bir kadınla tanışınca hayatı hiç de beklemediği yönlere doğru akmaya başlar. Vedat Türkali, daha önceki romanlarından farklı olarak "Kayıp Romanlar" da kendisini de romanın kahramanlarından birisi olarak koyuyor. Onu kah Doktor Nahit'le, kah Esme'yle yaşanan gelişmeler üzerine konuşurken görüyoruz. Türkali, özellikle Doktor Nahit'le konuştugu bölümlerde Nahit'in düşüncelerinin kendi düşünceleri olmadigini göstermek istercesine onunla polemige giriyor ve zaman zaman 'yukarıdan' bir soğukkanlılıkla konumlandırıyor kendisini.
Komünist aşkı "Kayıp Romanlar", Türkali romanlarının vazgeçilmez iki unsuru olan aşk ve siyaset unsurlarının ele alınışı bakımından daha önceki romanlarının gerisine düşüyor. Aşk, Vedat Türkali romanlarının en önemli unsurlarından birisi. Hatta kimi zaman 'erotizme' kaçmakla bile eleştirilen yazar; "Kayıp Romanları"ın kahramanı Doktor Nahit'i de aşik ediyor. Hem de kendisinden onlarca yaş küçük bir kadina. Bunda herhangi bir problem yok. Ama Türkali'nin bu aşki ele alişi; daha önceki romanlarinin aşklarini inkâr ediyor. Doktor Nahit'in onca yıla, seksen yıllık yaşanmışlığa hiç aşk sığdıramamış olması, Esme'de tattığı duyguları daha önce hiçbir kadında yaşamamış olması, komünist hayatın ona bu fırsatı vermemiş olması gibi Türkali'nin önceki roman kahramanlarını yaşadığı aşkların hepsini yalanlıyor sanki. Son yirmi yılda komünistleri anlattığını iddia eden her romanın, nedense erkek kahramanları, aşka fazlasıyla aç, o duyguyu hiç yaşamamış olarak resmedildiler. Türkali de bu egemen söylemden kaçamıyor. Oysa, Dortor Nahit, pekala Güven'in Turgut'u da olabilir! Türkali'nin önceki romanlarının kahramanları, ki birçoğu TKP'lidirler, aşklarini doya doya yaşiyorlardi. Ama Türkali, kahramanlarina seksen yaşina geldiklerinde gençlik aşklarinin aslinda aşk olmadigini düşündürtüyorsa buna diyecek birşey yok. Ama bunu yaparken, 'solcuları' anlattığını iddia ettiği her romanının temel tezinin bu olması onun tarihi açısından bir geri sıçrama.
Doktor Nahit'in Türkiye'si Romana dönersek, Türkiye'yi daha da yakından tanımak isteyen Doktor Nahit'in özel ilgi alanı ise Kürt sorunu, daha doğrusu Kürtler. Yurtdışında kaldığı dönemde kimi özel ilişkiler de geliştiren Doktor; bir yandan TKP'nin Kürt sorunu karşisindaki tutumlarini eleştirirken, öte yandan Kürt hareketinin Türkiye'deki dinamiklerini de anlamaya çalışıyor. Romanın siyasal bakışının problemleri de burada başgösteriyor. Doktor Nahit, Türkiye'yi Türkiye'deki sol hareketleri tanımaya çalışırken Diyarbakır'dan bu tarafı görmüyor. Kürt sorununun Türkiye'nin en önemli gündemlerinden birisi olduğu gerçeği bir yana; ülkenin bütününe hakim olan yoksulluk, yolsuzluklar, sosyal hakların gaspı ve bunlara karşı yürütülen mücadeleler romanda tek satır dahi olsun konu edinilmiyor. Bunun romanı dağıtmamak için gerçekleştirilmiş bir tercih olduğunu düşünsek bile, Türkali'nin Kürt sorununa yaklaşiminin de yine tipki aşk konusunda oldugu gibi, bugünün modasina fazlasiyla uygun oldugunu görüyoruz. Türkali'nin kahramanı ısrarla örgütlerden ve örgütlü insanlardan uzak duruyor. Kürt meselesini 'kültürel haklar'; halkların kardeşliğini de herkesin birlikte kültürel etkinlikler düzenleyip ortak paylaşımlar gerçekleştirdikleri 'bir arada'lıklara indirgiyor. Üstelik roman, Öcalan'ın Türkiye'ye getirildiği ve yargılandığı bir tarihsel süreçte geçerken, bu durumdan tek satır bahsedilmiyor. Doktor Nahit'i geçmişe tutunduran bütün ilişkileri bir dönem örgütlü mücadele içinde yer almiş kahramanlarken; bugünün ilişkilerinden israrla örgütlerden kaçiniyor. Isyankâr çikişlar, onurlu kahramanliklar Doktor Nahit'in nezdinde hak ettiği övgüyü alırken; Türkiye'deki bir çok örgüt güvenilir olmaktan uzak resmediliyor. Ve Vedat Türkali ilk kez bir romanında kahramanlarını örgütlü hayattan uzak tutuyor. "Bir Gün Tek Başina"nın, "Güven"in mücadeleci kahramanlarının pişmanlıklar ve özeleştirilerle oluşturulmuş son halini Doktor Nahit oluşturuyor. Bugüne kadar roman kahramanlarını enternasyonal bir dünyaya ve örgütlü mücadeleye yöneltmiş bir bir yazar olan Vedat Türkali bu kez; meseleyi kültürel haklara, devrimcilerini örgütsüz isyankârlara indirgiyor.
Söz yine Türkali'de "Kayıp Romanlar"ın ortaya çıkardığı fotoğraf üzerine daha uzun ve daha fazla ayrıntıya girilmiş eleştiri başka bir yazının konusu olabilir. Ama hem gazete sayfasının buna müsait olmaması, hem de romanı okumamış olanların ilgisinin azalmaması için bu yazı kısa ve kitabın Türkali romancılığındaki yeriyle sınırlı tutuldu. Ama Vedat Türkali'nin romanlarındaki siyasal çizgisinin özellikle Güven'den sonra bambaşka bir noktaya dogru evrildigini söylemek gerekiyor. Her ne kadar romanin kahramani Vedat Türkali, Doktor Nahit'in görüşlerine fazlaca katilmasa da O zaman son söz yine Vedat Türkali'de. Doktor Nahit'in bir türlü yazıp bitiremediği romanının notları en son onun elinde kalıyor. Demek ki, Nahit'den sonra Türkali'nin yine söyleyecekleri var.
Evrensel'i Takip Et