20 Ağustos 2004 21:00
Aşk Işık Tanrısı Egeli Apollon
Ozanlar; "parlak" anlamına gelen Delos adası doğumlu tanrı Apollon ile ikiz kızkardeşi Artemis'i, Anadolu'da sık sık oturmaya geldikleri yerlerin adlarıyla birlikte öve öve bitiremezler:"Artemis'i övelim, okçu Apollon'un kızkardeşini./ Apollon'la birlikte büyümüştür ok atan o kızoğlankız, / Atlarına yoğun sazlı Pınarbaşı'ndan su içirir / Ve İzmir'den hızla geçerek / Sürer altın arabasını / Taht kurduğu bağlık Klaros'a(*) doğru / Orada bekler Apollon, kardeşi okçu Artemis'in gelmesini."
Aydınlık, ışıklı Foybos Apollon (Phoibos Apollon) da denen bu Anadolulu tanrının taşıdığı "foybos" eki; "aydınlık, ışıklı" demektir. Adındaki bu ekin de belirttiği gibi Apollon, aynı zamanda ışıktır; doğayı görüp anlayabilme ve akıl gücüyle onu şekillendirme yeteneğidir. Gene aynı zamanda Apollon; esin perilerinin yöneticisi; çalgı ve şarkıları; şiir ve dansı; her türden güzel sanatları esinleyen yaratıcı tanrıdır. Ayrıca umarsız hastalıkların iyileştiricisi, kısaca tıbbın da tanrısıdır. Bütün zorlama tezlerin tersine, Anadolu'dan ve Akdeniz'den kaynağını alıp yayılan güzel sanatlar ve bilimlerin öncüsü Apollon; Troya savaşında da Troyalıların saflarında yer almıştır. Zaten Apollon ve kardeşi Artemis'le birlikte anaları Leto, hep Troya surları içinde oturur gibidirler. Apollon, işgal ve yağmalama amacıyla Troya'ya gelen Yunanistanlı Akhaların yenilgisi için çok uğraşıp didinmiştir. Zeus'un altın terazisindeki ölüm kefesinde Troyalı Hektor'un ölüsü ağır bastığı için, bu kahramanın ölümü Ahilleus'un kılıcından olmuştur. Akhalı acımasız Ahilleus; arabasının arkasına taktığı Hektor'un ölüsünü, Troya surlarının çevresinde, yerlerde sürükleye sürükleye dokuz kez dolandırdığında ve bu vahşeti hazla seyreden tanrıları gördüğünde Apollon; onların yüzüne karşı, hiç çekinmeden diline geleni söylemiştir: " Acımasız tanrılar, işiniz gücünüz kötülük sizin! /Ölüyken bile yüreğiniz varmıyor onu kurtarmaya / Onu görmesin mi anası, çocuğu, / Görmesin mi babası Priyamos, Troya halkı?/ Onu yıkamasınlar, ateş payını vermesinler mi? / Siz şu uğursuz Ahilleus'u tutuyorsunuz, / Oysa yumuşak bir yürek taşımaz o göğsünde!" Troyalı Hektor'un ölüsüne bile yapılan işkence karşısında umarsız kalan Apollon'la tanrıça Afrodit; Hektor'un ölüsüne sahip çıkarlar. Gidip ölü Hektor'un yaralı bedenine gül kokulu yağlar sürer Afrodit. Işıklı Apollon da, güneş derisini kurutmasın diye, gökyüzünden indirdiği kapakara bulutlarla örter Hektor'un kanlar içindeki ölüsünü...
Sözler yerine geldi İşte bunca insancıl, sevgi yüklü tanrı Apollon'la ikiz kızkardeşi Artemis'in dünyamıza geldiği Delos adası, baştanrı Zeus'un halat ve çivileriyle Ege Denizi'nin dibindeki toprağa iyice mıhlayıp bağladıktan sonra, bütün Anadolu ve Akdeniz coğrafyası yepyeni dönüşümlere uğradı. Çünkü Anadolulu tanrıça Leto, kendisine sığınak olan bu dağlık-taşlık, baştanbaşa çorak Delos adasına verdiği sözleri bir bir yerine getirdi: İlkin adayı tepeden tırnağa ağaçlarla çiçeklerle donattı. Ayrıca tanrıça Leto; Delos'ta çocukları ve kendisi adına büyük tapınakların kurulması sırasında, her şeye bütün titizliğiyle gözkulak oldu... Bundan sonra da bu ıssız ada, insanlarla dolup taşmaya başladı. Binyıllardan beri her dört yılda bir Apollon için düzenlenen törenler şölenler, artık bütün görkemiyle gelenekleşti. Ayrıca bu adaya gelip giden zengin gezgincilerin; dertlerine derman için gelen yakarıcıların sayısını bilen yoktu! Frigyalı çoban şair Himnos, bu şölenleri dillendirirken şöyle der: "Nice tapınakların nice koruların oldu ey Apollon! / Ama Delos'tu senin gönlünü coşturan / Orada toplanır uzun etekli İyonyalılar (**) / Kadınlarını ve çocuklarını getirirler yanlarında / Sonra başlanır oyunlara / Sana bağlı olanlar gelir ziyaretine." İşte Akdenizli tanrı ve tanrıçaların körüklediği bu uygarlık şölenlerine yürekten bağlanıp katılagelmiş bütün ulusların ülkeleri; zaman içinde, bu Delos adası gibi uygar adacıklara dönüştüler... Ne yazık ki Anadolu'nun da, kendi evindeki bu şölenlere katılmasını, sanki suçlu bir çocukmuşcasına, tarih boyunca engellendiler de engellendiller! (*) Klaros: İzmir'e yakın Ahmetbeyli kenti:
Aydınlık, ışıklı Foybos Apollon (Phoibos Apollon) da denen bu Anadolulu tanrının taşıdığı "foybos" eki; "aydınlık, ışıklı" demektir. Adındaki bu ekin de belirttiği gibi Apollon, aynı zamanda ışıktır; doğayı görüp anlayabilme ve akıl gücüyle onu şekillendirme yeteneğidir. Gene aynı zamanda Apollon; esin perilerinin yöneticisi; çalgı ve şarkıları; şiir ve dansı; her türden güzel sanatları esinleyen yaratıcı tanrıdır. Ayrıca umarsız hastalıkların iyileştiricisi, kısaca tıbbın da tanrısıdır. Bütün zorlama tezlerin tersine, Anadolu'dan ve Akdeniz'den kaynağını alıp yayılan güzel sanatlar ve bilimlerin öncüsü Apollon; Troya savaşında da Troyalıların saflarında yer almıştır. Zaten Apollon ve kardeşi Artemis'le birlikte anaları Leto, hep Troya surları içinde oturur gibidirler. Apollon, işgal ve yağmalama amacıyla Troya'ya gelen Yunanistanlı Akhaların yenilgisi için çok uğraşıp didinmiştir. Zeus'un altın terazisindeki ölüm kefesinde Troyalı Hektor'un ölüsü ağır bastığı için, bu kahramanın ölümü Ahilleus'un kılıcından olmuştur. Akhalı acımasız Ahilleus; arabasının arkasına taktığı Hektor'un ölüsünü, Troya surlarının çevresinde, yerlerde sürükleye sürükleye dokuz kez dolandırdığında ve bu vahşeti hazla seyreden tanrıları gördüğünde Apollon; onların yüzüne karşı, hiç çekinmeden diline geleni söylemiştir: " Acımasız tanrılar, işiniz gücünüz kötülük sizin! /Ölüyken bile yüreğiniz varmıyor onu kurtarmaya / Onu görmesin mi anası, çocuğu, / Görmesin mi babası Priyamos, Troya halkı?/ Onu yıkamasınlar, ateş payını vermesinler mi? / Siz şu uğursuz Ahilleus'u tutuyorsunuz, / Oysa yumuşak bir yürek taşımaz o göğsünde!" Troyalı Hektor'un ölüsüne bile yapılan işkence karşısında umarsız kalan Apollon'la tanrıça Afrodit; Hektor'un ölüsüne sahip çıkarlar. Gidip ölü Hektor'un yaralı bedenine gül kokulu yağlar sürer Afrodit. Işıklı Apollon da, güneş derisini kurutmasın diye, gökyüzünden indirdiği kapakara bulutlarla örter Hektor'un kanlar içindeki ölüsünü...
Sözler yerine geldi İşte bunca insancıl, sevgi yüklü tanrı Apollon'la ikiz kızkardeşi Artemis'in dünyamıza geldiği Delos adası, baştanrı Zeus'un halat ve çivileriyle Ege Denizi'nin dibindeki toprağa iyice mıhlayıp bağladıktan sonra, bütün Anadolu ve Akdeniz coğrafyası yepyeni dönüşümlere uğradı. Çünkü Anadolulu tanrıça Leto, kendisine sığınak olan bu dağlık-taşlık, baştanbaşa çorak Delos adasına verdiği sözleri bir bir yerine getirdi: İlkin adayı tepeden tırnağa ağaçlarla çiçeklerle donattı. Ayrıca tanrıça Leto; Delos'ta çocukları ve kendisi adına büyük tapınakların kurulması sırasında, her şeye bütün titizliğiyle gözkulak oldu... Bundan sonra da bu ıssız ada, insanlarla dolup taşmaya başladı. Binyıllardan beri her dört yılda bir Apollon için düzenlenen törenler şölenler, artık bütün görkemiyle gelenekleşti. Ayrıca bu adaya gelip giden zengin gezgincilerin; dertlerine derman için gelen yakarıcıların sayısını bilen yoktu! Frigyalı çoban şair Himnos, bu şölenleri dillendirirken şöyle der: "Nice tapınakların nice koruların oldu ey Apollon! / Ama Delos'tu senin gönlünü coşturan / Orada toplanır uzun etekli İyonyalılar (**) / Kadınlarını ve çocuklarını getirirler yanlarında / Sonra başlanır oyunlara / Sana bağlı olanlar gelir ziyaretine." İşte Akdenizli tanrı ve tanrıçaların körüklediği bu uygarlık şölenlerine yürekten bağlanıp katılagelmiş bütün ulusların ülkeleri; zaman içinde, bu Delos adası gibi uygar adacıklara dönüştüler... Ne yazık ki Anadolu'nun da, kendi evindeki bu şölenlere katılmasını, sanki suçlu bir çocukmuşcasına, tarih boyunca engellendiler de engellendiller! (*) Klaros: İzmir'e yakın Ahmetbeyli kenti:
(**) İyonyalılar : Egeliler.a
Evrensel'i Takip Et