15 Haziran 2004 21:00
Fareler ve İnsanlar-1962
Bir yandan edebiyat dergi ve gazetelerine öyküler, denemeler, şiirler, kitap tanıtım yazıları; öte yandan fakültede dersler; bir başka yandan sinema, müzik, tiyatro sanatçılarıyla röportajlar; yine "yandan" bir boşluk bulunca kültür dernekleri ile gençlik örgütlerinde çalışmalar
"Günün yandan"ları bitince, uyumadan önce hiç olmazsa yarım saat 27 Mayıs 1960'ın en büyük nimetleri olan kitapları okumak
Açık söyleyeyim, 24 saat yetmiyordu 20-22 yaşlarındaki bir gence. Onun için, belki de bilinçaltı, kendimi günde üç saat uykuya alıştırmıştım. Şu son yıllarda uyku saatimi 6-7'ye çıkardım. İnsan yaşlanınca az uyurmuş, ama ben ters adamım ya, gençliğimdekinden iki misli fazla uyuyorum. Uyumak güzel şeymiş, işte bu yüzden halkımın Türkiye ve dünyayı önemsemiyorlar. İşte 10 gün önceki "Ara Yerel Seçimler"in sonucu: DYP birinci parti. Ne diyeyim, "İyi uykular aziz halkım;" demekten başka. Neyse
O yıllarda, bazen 2-3 gün hiç uyumadım. Rekorum 5 gündü, "Silahlar Konuşuyor" filminde reji asistanıyken. Aktedron aracılığıyla tam 119 saat uyumamıştım.
Halkalı'da bir gece O gün sabah fakültede ders vardı, öğleden sonra da dergi işi Akşam üzeri Ses'e gittim. Yazı İşleri Müdürüm, "Bu gece Halkalı'dasın, istasyonda, Pesen Film'in setinde. Doğru Yeşilçam'a, kaçırma ekibi. Marş, marş!" dedi. Gencim ya, en ağır (Bence en güzel) işler banaydı. "İkimize Bir Dünya" filminin final sahnesi çekilecekti. Orhan Elmas, John Steinbeck'in "Fareler ve İnsanlar" adlı eserini yerlileştirmiş ve çok başarılı bir senaryo hazırlamıştı. Nevzat Pesen de aynı başarıyla, tüm teknik olanaksızlıklara karşın başarıyla filmleştirmişti. Baş rollerini Orhan Günşiray'la Kadir Savun oynadığı (Diğer rollerde: Çolpan İlhan, Hüseyin Baradan, Diclehan Baban, Kadri Ögelman) "İkimize Bir Dünya" iki inşaat işçisinin "ölümüne" dostluğunu sergiliyordu. O gece Yeşilçam'daki Pesen Film'in önü her zamankinden kalabalıktı. Şirketin bir odasında Kadir Savun memur olduğu günleri, Kadri Ögelman da eski tiyatro anılarını anlatıyordu, ben de zevkle dinliyordum. Saat 9'ya yola çıktık. Bir saat sonra Halkalı tren istasyonundaydık. Acaba bugün, İstiklal Caddesi'nin bir ara sokağında Halkalı'ya kaç saatte gidiliyordur, bilemiyorum. Bizden çok önce gelen teknik ekip "Ölü bir demiryolu"nu treniyle falan hazırlamıştı. Yönetmen N. Pesen ve foto direktörü Manasi Filmeridis yıldızlı bir gökyüzü ve korkunç bir ayazın altında çalışmaya başladılar. 17 plan çekilecekti, final sahnesinde. Figüranlar, polis arabaları, ışıklar, istasyon ve tren masrafları için 10 bin lira gibi büyük bir masraf (Bugünkü birinci sigarasının fiyatının yüzde '1'si) yapmıştı Pesen Film. Kimler yok ki o gece? Dönemin dünyadaki en büyük dergisi Life'ın, bir fotoğrafını çekmesi için özel olarak gönderdiği foto muhabiri (Ki bu muhabir Marilyn Monroe'yu şöhrete ulaştıran kişiydi) peşinde koştuğu Orhan Günşiray, adım adım "Unutulmazlar" arasına giren Çolpan İlhan, Türk sinemasının her zaman önde olan karakter oyuncusu Kadir Savun ve Şehir Tiyatrosu'nun "baba"larından Kadri Ögelman
Bol şamata bol gırgır Ölü demiryolunun yanındaki 4 metrekarelik küçük kulübeyi Kadir ve Kadri babalar soyunma odası yapmışlardı. Bol şamata, bol gır gır vardı, o kulübede. 17 Kasım 1962 tarihli Ses'te şöyle yazmışım, o kulübe bölümünü: "Bir ara bu ikili gruba Orhan Günşiray da girdi. Artık espriler bir biri ardına geliyordu. 'Yahu Kadri' diyordu Kadir Savun, 'Kaç yıldır tiyatroda çalışıyorsun?' Öbürü cevap veriyordu: 'Tam 42 yıldır.' Kadir Savun gülerek, '42 yıldır tiyatroda çalışıyorsun da şu kulübe kadar bir yerin olmadı.' Ama Kadri Ögelman bu lafın altında kalır mı hiç? 'Ne yani, evim yok ama tam 9 bin 150 lira borcum var.' Kadir Savun da biraz düşünüp, parmaklarıyla bir şeyi hesapladıktan sonra şunları söyledi: 'E abi, aramızda 17 yaş fark var. Benim de 5 bin lira borcum olduğuna göre, senin yaşında seni geçeceğim.'" Bu bölümü niçin yazdım? Türk sinemasının ustaları büyük zorluklar içinde "Türk sinema klasikleri" arasına giren filmleri yaratmışlardı. Ama günümüzde, araya koydukları Amerikan biçimi kahkaha efektleriyle halkı güldürmek için bir yerlerini yırtan "Zıpır televizyon dizici"leri eski Türk filmleriyle gır gır geçiyorlar. Bakın 42 yıl sonra biri anımsıyor o filmlerden birini. Acaba günümüzde, eski filmlerimizle alay edenlerin şaklabanlıklarını kaç kişi anımsayacaklar, çok değil, 5 yıl sonra?
Final sahnesi Sabah'ın 5'si Günşiray'la Savun demiryolunda yürümeye başladılar. Spotlar yandı. N.Pesen, tren makinistine hareket emrini verdi. Ve arkasından çekim başladı. Buharlı lokomotifin çektiği tren geliyordu. İkiliyle arasında 8 metre kalmıştı. M.Filmeridis kamerayı durduğu anda Günşiray'la Savun demiryolunun yanına atmışlardı kendilerini. Aradan 10-15 dakika geçmiş, ama O.Günşiray'la Kadir Savun'un korkuları hâlâ sürüyordu Saat 7'de iş bitmişti. Herkes uyumaya giderken, ben Ses'in yolunu tutmuştum, yazımı hazırlamak için
Halkalı'da bir gece O gün sabah fakültede ders vardı, öğleden sonra da dergi işi Akşam üzeri Ses'e gittim. Yazı İşleri Müdürüm, "Bu gece Halkalı'dasın, istasyonda, Pesen Film'in setinde. Doğru Yeşilçam'a, kaçırma ekibi. Marş, marş!" dedi. Gencim ya, en ağır (Bence en güzel) işler banaydı. "İkimize Bir Dünya" filminin final sahnesi çekilecekti. Orhan Elmas, John Steinbeck'in "Fareler ve İnsanlar" adlı eserini yerlileştirmiş ve çok başarılı bir senaryo hazırlamıştı. Nevzat Pesen de aynı başarıyla, tüm teknik olanaksızlıklara karşın başarıyla filmleştirmişti. Baş rollerini Orhan Günşiray'la Kadir Savun oynadığı (Diğer rollerde: Çolpan İlhan, Hüseyin Baradan, Diclehan Baban, Kadri Ögelman) "İkimize Bir Dünya" iki inşaat işçisinin "ölümüne" dostluğunu sergiliyordu. O gece Yeşilçam'daki Pesen Film'in önü her zamankinden kalabalıktı. Şirketin bir odasında Kadir Savun memur olduğu günleri, Kadri Ögelman da eski tiyatro anılarını anlatıyordu, ben de zevkle dinliyordum. Saat 9'ya yola çıktık. Bir saat sonra Halkalı tren istasyonundaydık. Acaba bugün, İstiklal Caddesi'nin bir ara sokağında Halkalı'ya kaç saatte gidiliyordur, bilemiyorum. Bizden çok önce gelen teknik ekip "Ölü bir demiryolu"nu treniyle falan hazırlamıştı. Yönetmen N. Pesen ve foto direktörü Manasi Filmeridis yıldızlı bir gökyüzü ve korkunç bir ayazın altında çalışmaya başladılar. 17 plan çekilecekti, final sahnesinde. Figüranlar, polis arabaları, ışıklar, istasyon ve tren masrafları için 10 bin lira gibi büyük bir masraf (Bugünkü birinci sigarasının fiyatının yüzde '1'si) yapmıştı Pesen Film. Kimler yok ki o gece? Dönemin dünyadaki en büyük dergisi Life'ın, bir fotoğrafını çekmesi için özel olarak gönderdiği foto muhabiri (Ki bu muhabir Marilyn Monroe'yu şöhrete ulaştıran kişiydi) peşinde koştuğu Orhan Günşiray, adım adım "Unutulmazlar" arasına giren Çolpan İlhan, Türk sinemasının her zaman önde olan karakter oyuncusu Kadir Savun ve Şehir Tiyatrosu'nun "baba"larından Kadri Ögelman
Bol şamata bol gırgır Ölü demiryolunun yanındaki 4 metrekarelik küçük kulübeyi Kadir ve Kadri babalar soyunma odası yapmışlardı. Bol şamata, bol gır gır vardı, o kulübede. 17 Kasım 1962 tarihli Ses'te şöyle yazmışım, o kulübe bölümünü: "Bir ara bu ikili gruba Orhan Günşiray da girdi. Artık espriler bir biri ardına geliyordu. 'Yahu Kadri' diyordu Kadir Savun, 'Kaç yıldır tiyatroda çalışıyorsun?' Öbürü cevap veriyordu: 'Tam 42 yıldır.' Kadir Savun gülerek, '42 yıldır tiyatroda çalışıyorsun da şu kulübe kadar bir yerin olmadı.' Ama Kadri Ögelman bu lafın altında kalır mı hiç? 'Ne yani, evim yok ama tam 9 bin 150 lira borcum var.' Kadir Savun da biraz düşünüp, parmaklarıyla bir şeyi hesapladıktan sonra şunları söyledi: 'E abi, aramızda 17 yaş fark var. Benim de 5 bin lira borcum olduğuna göre, senin yaşında seni geçeceğim.'" Bu bölümü niçin yazdım? Türk sinemasının ustaları büyük zorluklar içinde "Türk sinema klasikleri" arasına giren filmleri yaratmışlardı. Ama günümüzde, araya koydukları Amerikan biçimi kahkaha efektleriyle halkı güldürmek için bir yerlerini yırtan "Zıpır televizyon dizici"leri eski Türk filmleriyle gır gır geçiyorlar. Bakın 42 yıl sonra biri anımsıyor o filmlerden birini. Acaba günümüzde, eski filmlerimizle alay edenlerin şaklabanlıklarını kaç kişi anımsayacaklar, çok değil, 5 yıl sonra?
Final sahnesi Sabah'ın 5'si Günşiray'la Savun demiryolunda yürümeye başladılar. Spotlar yandı. N.Pesen, tren makinistine hareket emrini verdi. Ve arkasından çekim başladı. Buharlı lokomotifin çektiği tren geliyordu. İkiliyle arasında 8 metre kalmıştı. M.Filmeridis kamerayı durduğu anda Günşiray'la Savun demiryolunun yanına atmışlardı kendilerini. Aradan 10-15 dakika geçmiş, ama O.Günşiray'la Kadir Savun'un korkuları hâlâ sürüyordu Saat 7'de iş bitmişti. Herkes uyumaya giderken, ben Ses'in yolunu tutmuştum, yazımı hazırlamak için
Evrensel'i Takip Et