4 Ekim 2011 08:37

“Vicdan” nerede? Radikal nerede?

Savaş Çoban

Türkiye Barış Meclisinin düzenlediği “Kürt Sorunu ve Medya” panelinde yaptığım konuşmada ana akım ve muhafazakar medyayı eleştirdim ve Barış Anası Rahime İnce’nin ana akım medyayı kastederek söylediği “Beş gün vicdanlı yayın yapsalar bu savaş biter. Ama vicdanları yok,” sözünü tekrar vurguladım. Ayrıca medyanın nefret söylemiyle Türk ve Kürt halkları arasında çatışma ortamı yarattığını bununla birlikte Kürt halkına karşı yapılan saldırıları halkın “haklı” tepkisi olarak gösterildiğini ifade etmiştim. Birçok iletişim uzmanının “Rambo Gazeteciliği” olarak adlandırdığı bu mantığı yenmek ve ‘barışın’ sesinin daha güçlü çıkmasını sağlamak için özellikle sorumlu gazeteci, akademisyen, sanatçıların sahneye çıkması ve halkların kardeş olduğunu ve bu acımasız savaşın ancak birbirimizi anlayarak, dinleyerek ve empati kurarak barış yoluyla bitirilebileceğini haykırması gerekiyor şeklinde devam ettiğim konuşmamı Joseph Pulitzer’in; “Ahlaki değerlerden yoksun, çıkar peşinde, demagog bir basın zaman içinde kendisi gibi bir halk yaratır.” sözüyle tamamlamıştım.
Soru yanıt kısmında  Radikal gazetesinin diğer gazeteler gibi barış dilini kullanmadığını söylemem üzerine Mumay, Radikal’i diğer gazetelerle aynı kefeye koymanın mümkün olamayacağına gazetenin o günkü birinci sayfasını örnek göstermişti. Benim köşe yazarları ve gazetenin verdiği haberleri ayrı tutmak gerektiği sözlerime yanıt vermemişti. Ayrıca “Barış” için kampanya yürütmek görevinin gazetecilerin görevi olduğunu söyleyen Mumay, “açılım” döneminde gazetelerinin bir kampanya yürüttüğünü hatırlattığımda ise sinirli bir halde suskunluğa gömülüyordu.
Ve sonuçta tarih yine “ana akım” medyanın “vicdan” konusundaki fakirliğini yazmak zorunda kalıyordu. Radikal öyle bir manşet atıyordu ki diğer “savaşçı” gazetelerden farkı olmadığını ortaya koyuyordu. “Bebek mezara, BDP Meclise” manşeti Radikal’in Yıldırım Türker’in de dediği gibi Sözcü’den, Yeni Şafak’tan, Orta Doğu’dan, Vakit’ten çok farkı olmadığını ortaya koyuyordu. Bu anlamda Bülent Mumay’ın da bir özeleştiri yapması gerektiği ortadadır. “Vicdan” burada başlıyor ve bitiyor…

*Doktor

Evrensel'i Takip Et