25 Şubat 2004 23:00
Aleksander Meydanı'nda
iç hesaplaşmalar'
Berlin-Aleksander Meydanı adlı roman pek çok edebiyatçının "yüzyılın yüz kitabı" arasında saydıkları bir romandır. Yazarı Alfred Döblin (10 Ağustos 1878 Stettin, Almanya-28 Temmuz 1957 Emmedingen/Friebug im Breisgau yöresi, Batı Almanya) Alman edebiyatının seçkin, ekspresyonist akımın önemli yazarlarındandır. Genel temaları arasında güçle güçsüzlük, eylemle tutku, dış dünya ile ruhsallık arasındaki çatışmalar yer alır. Berlin ve Frieburg tıp fakültelerini bitirdikten sonra psikiyatri stajını Berlin'deki Aleksanderplatz'ın işçi bölgesinde yaptı. Bu dönem 1929'da yayımlanan romanı için (özellikle işçi konuşma dili ve Berlin argosu bakımından) yararlı oldu. Wang-Lung'un Üç Sıçrayışı (1915), Wadzeg'in Kavgası (1918) Wallenstein (1920), Dağlar, Denizler ve Devler (1924) adlı romanlarını izleyen Berlin-Aleksanderplatz 1929 yılında basıldı. Nazilerin iktidara gelişinden sonra kitapları yasaklandı. Bunda Yahudi atalarının ve sosyalist görüş ve etkinliklerinin de payı vardı. 1933'te Fransa'ya 1940'da ABD'ye gitti. 1941 yılında din değiştirerek Katolik oldu. Almanya'ya 1945 yılında savaşın bitişiyle döndü.
Döblin'in en çok tanınan yapıtı olan Berlin -Aleksander Meydanı, gerçekliğe paralel olarak iç monologlarla kahramanın ruhsal dünyasını da aktarır. Bu özelliği kimi eleştirmenleri, romanın Joyse'un Ulysses'inin etkilerini taşıdığı kanısına vardırmıştır. Roman Franz Biberkopf'un öyküsünü anlatır. Sevgilisini öldürdüğü için hapse düşmüş olan Biberkopf, cezaevinden çıktığı zaman iyi bir insan olmaya karar verir. Ekmeğini eskisi gibi emeğiyle kazanır. Ama yaşam onu yeni yenilgilere sürüklemeye çalışmaktadır. Çoğunlukla her şeyi gücüyle çözmeye alışmış olan Franz'ın gücü çoğu zaman yaşamı altetmeye yetmez. Yitirdikleri (bunların en önemlisi bir kolu) onun gerçekleri görmesine yardımcı olacaktır. Tek suçlu kendisidir: "Birçok uğursuzluğun nedeni insanın tek başına yürümek istemesidir. İnsanlar bir araya geldi mi çok şey değişir. Alışmalı başkalarının söylediğini dinlemeye , çünkü onların söylediği benim yararıma olabilir, beni ilgilendirebilir. Anlar insan o zaman kim olduğunu, ne yapacağını. Çevresinde hep bir savaş vardır, dikkat etmelidir, ne olduğunu anlayana kadar güme gidebilir. (...) Artık eskisi gibi bağırıp çağırmayacağım: Alınyazısı! Alınyazısı! diye. Olup bitenlere alınyazısı,dememelidir. Onlara önce bir bakmalı, onlara bir dokunmalı ve de yıkıp bozmalıdır."
Savaşa karşı Berlin-Aleksander Meydanı siyasal öngörüler ve uyarılar da içerir, bunlardan en önemlisi savaşa karşı olandır. Bu uyarıyı Biberkopf kendi kendine yapar: "Uyanık ol, gözlerin hep açık yaşa, dünyada çok şey oluyor. Yaşam sadece şekerden sanma. Gaz bombaları atıldı mı boğulur geberirsin.(...) Savaş geldi mi, götürürler seni askere, nedenini bilmezsin. Fakat savaşın çıkmasında her insan gibi senin de suçun vardır.(...)Yağmur yağabilir, dolu yağabilir, ona karşı bir şey yapamaz insan, fakat birçok başka şeye karşı çıkabilir, kendini koruyabilir." Hamal, çimento fabrikası işçisi, kapı kontrolörü Biberkopf'un öyküsü yaşamdan karnını doyurmaktan başka şeyler de bekleyenlerin okuması gerekli bir öykü. Ahmet Arpad'ın Türkçesi de okurlarına yabancı bir öykü okuduklarını unutturuyor.
Savaşa karşı Berlin-Aleksander Meydanı siyasal öngörüler ve uyarılar da içerir, bunlardan en önemlisi savaşa karşı olandır. Bu uyarıyı Biberkopf kendi kendine yapar: "Uyanık ol, gözlerin hep açık yaşa, dünyada çok şey oluyor. Yaşam sadece şekerden sanma. Gaz bombaları atıldı mı boğulur geberirsin.(...) Savaş geldi mi, götürürler seni askere, nedenini bilmezsin. Fakat savaşın çıkmasında her insan gibi senin de suçun vardır.(...)Yağmur yağabilir, dolu yağabilir, ona karşı bir şey yapamaz insan, fakat birçok başka şeye karşı çıkabilir, kendini koruyabilir." Hamal, çimento fabrikası işçisi, kapı kontrolörü Biberkopf'un öyküsü yaşamdan karnını doyurmaktan başka şeyler de bekleyenlerin okuması gerekli bir öykü. Ahmet Arpad'ın Türkçesi de okurlarına yabancı bir öykü okuduklarını unutturuyor.
Evrensel'i Takip Et