25 Şubat 2004 23:00

Medya seks ticareti yapıyor

Berlin Film Festivali "Berlinale"de Altın Ayı ödülünü kazanan "Duvara Karşı" ("Gegen die Wand") filminin yankıları sürüyor. Türkiye kökenli yönetmen Fatih Akın'ın "Türkiye için kazandığı ödül"e balıklama atlayan holding gazete ve televizyonları filmin başrol oyuncusu Sibel Kekili'nin geçmişte porno filmlerde rol aldığının ortaya çıkmasıyla intikam alırcasına günlerdir her yönden tahrik edici haberlerle sayfalarını dolduruyorlar. 12 Mart'ta Türkiye'de vizyona girecek "Duvara Karşı" filminin yönetmeni Fatih Akın ile filmin hedeflerini ve ödül sonrasında yaşanan gelişmeleri konuştuk.

Berlin'de Altın Ayı ödülüne layık görülen filminizin yankıları halen sürüyor. Türkiye'de ve Almanya'da günlerdir medyada yığınlarca haberler çıkıyor. Bu ilgiyi nasıl değerlendiriyorsunuz? Nasıl değerlendireyim, pek iyi değil.

Önce Almanya ve Türkiye için ödül kazandırdığınız belirtilerek göğüs geren haberler yapıldı. Ardından filmin başrolünde oynayan Sibel Kekilli'nin porno filmlerde rol aldığı ortaya çıkınca her şey bir yana bırakıldı ve haberin asıl konusu bu olmaya başladı. Filmi izlememiş olmalarına karşın yorumlar yapılıyor. Çok saçma sapan bir durum aslında. Ben bu durumdan medyada bir azgınlığın olduğunu çıkarıyorum. Medyanın kompleksleri var, pornoyla ilgili bir şey duyunca üzerine atlayıp bunu haber yapıyorlar. Filmin içeriği hakkında ama bilgileri yok. Bu sadece Türkiye medyasında değil Almanya'da da var.

Evet, önce Almanya'da da büyük bir sevinç vardı. Daha sonra burada da porno meselesi ön plana çıktı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Gelişmelerin merkezine bu porno meselesinin girmesi üzücü. Biz filmi tanıtmaya, izleyicinin ilgisini filmin konusuna çekmeye çalışırken medya başka bir şeyi teşvik ediyor. Bazıları bunu reklam için bulunmaz bir fırsat olarak değerlendirebilirler. Ama biz öyle düşünmüyoruz.

Bazı kesimler bu bilgilerin sizin tarafınızdan basına sızdırıldığı iddiasını ortaya attılar. Yok öyle bir şey. Öyle bir amacımız olsaydı bunu daha farklı yapardık.

Film 11 Mart günü Almanya'da, 12 Mart günü ise Türkiye'de vizyona girecek. Türkiye'deki basını bilgilendirmek, bu önyargıları kırabilmek ve filme ilgi uyandırmak için özel bir çalışmanız olacak mı? 7 Mart günü Türkiye'de bir basın toplantısıyla filmi tanıtacağız. O zaman bu önyargıları da ortadan kaldırmaya çalışacağız.

Alman basının rolü üzerinde biraz dursak. Bild gazetesi filmin başarısından dolayı önce övgülü haberler yaptı, Sibel Kekili'den 'film divası' olarak söz etti. Şimdi haberlerini ise 'porno starı genç Türk kadın' ile sınırlıyor. Pazar günü FAZ gazetesinde yayınlanan bir söyleşide Bayan Kekili, Bild gazetesinin kendine şantaj yaptığını belirtiyordu. Bütün bunları nasıl değerlendiriyorsunuz? Bild gazetesinin Sibel'e 'ya bizimle konuşursun ya da aileni bu işin içine çekeriz' şeklinde şantaj yaptığı doğru. Bende bu görüşmede oradaydım. Şimdi bunlara karşı dava filan açmak olmuyor. Ama şunu da belirteyim ki Bild gazetesinin dışındaki bütün Alman kamuoyu bizim arkamızda duruyor. Hükümetten tutun, kültür bakanlığına kadar ve bütün gazeteler ve diğer medya bizi destekliyorlar ve Bild'i suçlu olarak görüyorlar. Ama bu olayın olumlu bir yanı da var. O da herkes Bild gazetesinin nasıl çalıştığını, nasıl gazetecilik yaptığını görüyor. Bu çünkü çok açık. Resmen bir savaş var şu an.

Medyanın bu tutumun neyle açıklıyorsunuz. Bunun nedeni Sibel karakteri olabilir mi? Sibel Kekili'nin filmde canlandırdığı Sibel karakteri ile gerçek yaşamdaki Sibel üç aşağı beş yukarı neredeyse aynı. Yani yaşanan bazı gerçeklerin perdeye yansıması mı medyayı bu kadar kızdırıyor? Film çevrilmeden önce Sibel'in hayatı gündemde değildi. Sibel'in bugünkü hayatı hangi yönde gelişiyor bu kimseyi ilgilendirmiyordu. Ama bu yaşam filmin senaryosuna yansıyınca ortalık karıştı. Demek ki böyle bir gerçek varmış, filmin gösteriminden sonra gelen reaksiyonlar bunu ispatlıyor. Bu tartışma bu konuda medyada, dikkatinizi çekerim toplum demiyorum, medya diyorum, bir kompleksin olduğunu gösteriyor. Bu soruna nasıl yaklaşmaları gerektiği konusunda büyük bir kompleksin içindeler. Bir yandan güya bir şeyi eleştiriyorlar diğer yandan çıplak pozlar, pornografik resimler yayınlıyorlar. Seks konusunu işleyip, kurcalayıp ticaret yapıyorlar. Seks nedir medya için? Ticarettir başka bir şey değil ki! Bunu hangi gazete yapıyorsa yapsın, hangi amacı olduğunu ileri sürerse sürsün, bunlar bu resimleri yayınlamakla seks ticareti yapıyorlar. Bild gibi gazeteler İnternet sayfalarından porno sitelerine link vermişler, bununla ne yapıyorlar. Habercilik her halde bu değil, bu ticarettir. Hürriyet ve Milliyet gibi gazeteler filmlerin yeniden çoğaltılarak piyasaya sürüldüğünü ve nereden kaç paraya alınabileceğini yazıyorlar. Bu nedir? Bence resmen p...lik, başka bir şey değil. Yani şu an herkes bu olaydan ticaret yapmak istiyor. Ama ne oluyor? Ne bize bir şey oluyor, ne filme, ne bana, ne Sibel hanıma bir şey oluyor ne de bir başka birine. Olan medyanın kendine oluyor, kendilerini iyice düşürüyorlar. Kendi durumlarını ortaya koyuyorlar.

Medyanın bu tutumuyla ilgili nasıl bir sonuca varıyorsunuz? Bu olay bana aydın bir insan olarak, birçok şeyi bir kez daha gösteriyor. Benim artık medyaya, böyle yayın yapan medyaya güvenim yok. Demek ki medyaya güvenilmez. Irak meselesinde olsun, 11 Eylül meselesinde olsun ve bu meselede olsun benim için medyanın artık hiçbir güvenilirliği kalmamıştır. Bu saydığım olaylar bu konudaki yargımı güçlendiriyor. Dediğim gibi olan kendilerine oluyor, çünkü iyice güvenirliliklerini yitiriyorlar. Bunlar gazetecilik filan yapmıyorlar. Hiçbir şeyi araştırmıyorlar. Mesela Mehmet Kekili ile röportaj yapmışlar, Mehmet Kekili diye benim babamın resmini basmışlar. Bu çok basit örnekte gösteriyor ki bunlar gazetecilik yapmıyorlar, ellerine ne geçiriyorlarsa kullanmaya çalışıyorlar. Türkiye'deki ve buradaki izleyiciler ve okuyucular bu tür yayın yapanları protesto edip boykot etsinler. ATV'yi izlemesinler, Hürriyet ve Milliyeti almasınlar.

Evrensel'i Takip Et