23 Şubat 2004 23:00

Balat'ın şen ruhu...

Yeni ve tarihi camilerin, medreselerin, Bulgar ve Rum kiliseleriyle, mevlevihanelerin iç içe bulunduğu; asırlardır ezan ve çan seslerinin birbirine karıştığı iki semt Balat ve Fener. Burası, Rumların, Musevilerin ve Ermenilerin ilk yerleşim yerlerinden. Rumlar Fener'de, Museviler ise Balat'ta otururlarmış. Daha sonraları Haliç'in kirlenmesiyle Rumlar ve Museviler evlerini satmaya başlamışlar. Evlerin yeni sahipleri ise Kastamonulular, Diyarbakırlılar, Rizeliler ve Siirtliler. Eşine az rastlanır güzellikte olan cumbalı Rum evleri, kiliseler, medreseler, ayazmalar, camiler, patrikhaneler, plastik topları tekmeleyen, ip atlayan çocukların cıvıl cıvıl sesleri, birkaç at arabası, bir evin önünde duran ve artık sokağın hayatına karışmış olan bir kayık, bir pencereden diğerine uzanmış çamaşır iplerine serili çamaşırlar, Balat'ın ruhunu yansıtıyor. Dik bir yokuşun üzerinde bulunan ve hâlâ ilk günkü ihtişamını koruyan Rum Lisesi, 1881 yılında inşa edilmiş. Halen çok az sayıda erkek öğrenci öğrenim görüyor bu lisede. Hemen arkasında tel örgüyle ayrılmış, Mevlana Celaleddin Rumi'nin mevlana öğretisini yaymak için yapılmış olan mesnevihane bulunuyor. Mesnevihanenin içinde dershane, kütüphane, derviş hücreleri ve bir de yatır var.

İbadet ve eğitim Balat sahil şeridinde bulunan tarihi Yusuf Şücaaddin Camii yıkılmak üzereyken, Balat-Fener Güzelleştirme ve Koruma Derneği, Fatih Belediyesi'nin desteğiyle kısa bir zamanda camiyi eski haline getirerek ibadet mekânının alt katını bilgisayarlı eğitim merkezine dönüştürmüş. Yüzlerce ilköğretim okulu öğrencisi "haremsiz-selamsız" bir araya gelerek bilgisayarlarda, matematik, yabancı dil, tarih ve coğrafya dersleri görüyor. Üst katta ibadet edenlerle alt katta bulunan öğretmen ve öğrencilerin sesleri birbirine karışıyor. Öte yandan UNESCO, Balat ve Fener'de restarasyon çalışması yapıyor. Tarihi özelliği bulunan evler çalışmalar sonucunda "Balart' adı verilerek sanat merkezi haline getiriliyor. Ardı ardına açılan kafeler, barlar, balıkçı lokantaları ise bu bölgenin eğlence merkezine dönüşmesinin de sinyallerini veriyor.

Dökme demirden kilise Sahildeki tek kilise konumunda olan Bulgar Kilisesi gri rengiyle "demir gibi" sapa sağlam durmakta. Efsaneye göre Osmanlı Padişahı kilisenin yapılmasını istemiyormuş. Masal hükümdarları gibi zora koşarak "Bir ay içinde yaparsanız izin veririm" demiş. Bu nedenle, bu süre içinde yetiştirebilmek için Bulgarlar dökme demiri tercih etmişler. Demir, Viyana'da bir fabrikada dökülmüş, önce Tuna sonra Karadeniz'e taşınmış ve İstanbul'a getirilerek bir ay içinde monte edilmiş.

Evrensel'i Takip Et