17 Şubat 2004 22:00
Ülkemiz plastik sanatlar tarihinde çok tartışılan bir dönemin baş aktörü olan d Grubu, İstanbul'da açılan iki sergiyle yeniden gündemde. Yapı Kredi Kültür Merkezi Kazım Taşkent Sanat Galerisi'nde 14 Mart'a dek izlenime açık kalacak olan "d Gurubu 1933-1951" sergisi, gurubun tuval ve heykelleriyle, etkin olduğu yıllara ait dönem malzemesini (kitap, gazete küpürü, sergi katalogları, fotoğraflar vb) gözler önüne sererken, MSÜ İstanbul Resim ve Heykel Müzesi'nde ki desenler ise, gurubun kağıt üzerindeki marifetlerini izlenime sunuyor. Cumhuriyetin her alanda olduğu gibi sanatta da muasır medeniyetleri yakalama idealine düştüğü bir dönemde ortaya çıkan d Gurubu, dönemin genç sanatçı kuşağını temsil eden 6 kişi (Nurullah Berk, Zeki Faik İzer, Elif Naci, Cemal Tollu, Abidin Dino, Zühtü Muridoğlu) tarafından kuruldu. Kendilerinden önce kurulan sanatçı birliklerinden farklı olarak, hiçbir yasal statüsü olmayan ve aralarında ülkü birliği yapmış bir avuç sanatçının birlikteliği olarak sanat tarihimizdeki ilk grup etkinliğiydi. Etkin olduğu 1933-1951 yılları arasında ülkenin görsel sanatlarında etkin olan grup üyeleri, eğitim amacıyla devlet tarafından ya da kendi imkanlarıyla yurtdışına gönderilmiş, Paris'teki çeşitli atölyelerde çalışmış, özellikle Andrea Lhotte'un "Kübist" ve "Yapısalcı", Fernand Leger'in "Sentetik Kübist" biçim anlayışını benimsemiş sanatçılardı. Fransa ve Almanya`da öğrenim gören gençlerin 1928 yılında ülkeye dönüşleri, Akademiye hakim olan 1914 izlenimcilerini hedef alan belirgin bir eski-yeni tartışmasının başlangıcı oldu.

Yeni sanat için Bu genç ressamlar bir yıl sonra Müstakil Ressamlar ve Heykeltraşlar Birliğini olusturarak, bir birlik altında toplandılar. Görüş ayrılığından dolayı birlikten ayrılan, Nurullah Berk ve Elif Naci, 1932 yılında yurtdışından dönen gençlerle birlikte d Grubunu kuracaklardı. Grup kendine ad olarak, Osmanlı Ressamlar Cemiyeti, Yeni Ressamlar Cemiyeti, Mustakil Ressamlar ve Heykeltraşlar Birliğinden sonraki dördüncü sanat topluluğu olduğu için, alfabenin dördüncü harfini seçti. İşin ilginç yanı, kendilerine örnek aldıkları alfabe, Türkçe değil orijinal Latin alfabesiydi. d Grubu yeni bir kuşağın varlığını duyumsatma isteğiydi. "Sanat için Sanat" anlayışını benimseyen grup amaçlarını; "resim yaşamını canlandırmak, sanat olaylarına bir devinim kazandırmak, "yaşayan sanat'ı sergiler ve konferanslarla halka tanıtmak" olarak açıklıyordu. Çağdaşlaşma yolunda tüm kurumlariyla Batıyı örnek olan Türkiye'nin, sanatının da "yeni" olması gerektiğini savunan CHP Hükümetinin siyasetini benimseyen grup, ilk sergisini Beyoğlu Narmanlı Han'daki Mimoza şapka mağazasında 8 Ekim 1933 günü açtı. d Grubunun başlangıçtaki "periyodik zamanlarda sergi açma" amacı gerçekleşemedi. Örneğin 1934'de 3 sergi açan grubun, açtığı son iki sergisi(1951-1960) arasında 9 yıl zaman farkı vardı. Bütün bu yıllar içersinde kabaca "Modernizm" üst başlığıyla tanımlanan d Grubunun sanat anlayışı da değişim evreleri geçirdi.

Başkaldırıdan uzlaşıya Grubun ilk yılları bir başkaldırı dönemi olarak adlandırılabilir. Türk sanatının kendi Doğulu kimliğini koruyarak Batı sanatına yaklaşamayacağını düşünen d Grubu, sanatta "devrim"i savunuyordu. Bu amaçla yeni teknik/anlayış/akımları'ı Türk sanat ortamına taşıdı. Ancak daha sonraki yıllarda kendilerine yakıştırılan "kubik" sıfatından rahatsız olan d Grubu üyeleri, görüşlerini yumuşmaya başladılar. 1939'da Akademiye d Grubuna yakınlığı ile bilinen, Suud Kemal Yetkin'in atanması, grup üyelerine akademi kadrolarının kapılarını açtı. Grup artık yeni sergilerini akademi salonlarında açıyordu. Grubun "Yurt Gezileri"ne ve Yurt Sergilerine çağrılı olarak katılması, meşruiyetlerini daha da arttırdı. Grubun bir diğer özelliği sanata ilişkin çalışmalarının yanısıra görüşlerini dile getiren yazılarıyla tanınmalarıydı. 2.Dünya Savaşı yıllarında kendilerini sorgulayıp, yeni usluplar geliştirdiler. Bu "Klasizm" ile uzlaşmaydı. Savaşın ardından akademi yönetimini ele geçiren d Grubu üyeleri, Kübizmi gündeminden tamamen çıkararak, Doğu ile Batı bileşiminden, özgün bir yaratıma ulaştığını düşünüyordu. Grup üyeleri zamanla devletin sanat politikalarına yön veren bir konuma geldi. Kendilerinin temsil ettiği anlayışa bir tepki olarak "Yeniler Grubu" doğdu. Grup üyeleri 1950'lerden sonra başlayan soyut sanat tartışmalarında yer alarak bireysel çalışmalara yöneldiler. d Grubu 1960 yılında dağıldığında toplam 16 sergiye imza atmıştı. Grup yalnızca kendi üyelerinin etkinliği olarak düzenlediği sergiler dışında yurtiçinde ve yurtdışında bir çok sergiye grup adıyla katılmış, düzenlediği sergilere sanat anlayışlarının onayladığı diğer sanatçıları davet etmişti. d Gurubu döneminin, bugün en çok eleştirilen özelliklerinden biri, ilk çıkışlarında geçmişten, geleneklerden, birikimlerden yararlanmak yerine Batı"daki "yeni" akımları tanıtma ve deneme yolunu seçmis olması. Bir diğer eleştiri bunun bir "etkilenme değil, kopyalama" şeklinde olması. O dönem "yeni" olarak getirdikleri akımların "o zamanın dünya koşullarıda yeni olmadığı" iddiası ise bir başka tartışma konusu. (grubunun yapısalcı, kübist resimleri Türkiye gündemine soktuğu 1930'lu yıllarda, Batı'da Dadaizm, Fütürizm gibi akımlar vardı). d Gurubunun getirdiği "yeni sanatı" bir konu ve düşünce meselesinden çok, teknik ve form sorunu olarak ele alması bir diğer eleştiri noktasını oluşturuyor. Sanat tarihçileri ve eleştirmenler arasındaki tartışmalar daha uzun süre devam edecek gibi görünüyor. Herşeye rağmen hatasıyla sevabıyla bir d Gurubu geçti Türk sanatından. (0212 252 47 00)

Evrensel'i Takip Et