7 Şubat 2004 23:00
Sürgünde yirmi yıl
Ülkesinden çıkmak zorunda kaldığı 1983 yılından bugüne 20 yılı 'sürgün'de geçiren ozan Ali Asker, 20 yıllık aradan sonra yeniden döndüğü ülkesinde bir de konser verdi. ÖDP'nin 8'inci kuruluş şenliğinde oldukça heyecanlı, bir o kadar da sevinçli ve coşkulu olan Ali Asker, bir yandan kendisini sadece kasetlerinden tanıyan sevenleriyle buluşmanın, bir yandan da eski ahpablarıyla yeniden karşılaşmanın heyecanını yaşadı.
Ali Asker, sonradan görüştüğümüzde de aynı heyecanı yaşıyordu. "Kimdir Ali Asker?" dediğimizde kolay yanıtlayamadı soruyu. Önce şöyle bir geçmişe gitti, sonra anlatmaya başladı. 1954'de Tunceli Hozat'ta doğan Ali Asker'in çocukluğu yokluk, yoksulluk içinde, mücadele ile geçmiş. 1960'lı yıllarda, akrabaları ile bir ortaklığa giren babasının ekonomik durumu kötüye gidince Ali Asker'i de yokluk içinde geçen bir çocukluk bulmuş. "Yıllar sonra Hakkârili çocukları çöpten ekmek toplarken, yokluk içinde görünce kendimi 45 yıl öncesinde buldum" diye anlatıyor Ali Asker çocukluğunu.
Evlerinin yakınındaki askeriyeye ekmek toplamaya gider, çok ekmek alabilmek için de türkü söylermiş. Ailelerinden uzak, hasret, özlem içindeki askerlerin hoşuna gidermiş bu türküler. Bu da Ali Asker'in daha çok ekmek toplaması anlamına gelirmiş. Ta o dönemden başlamış Ali Asker'in türkü merakı. Nesimi'yi, Pir Sultan'ı o dönemden örnek almış, dayısının bu ozanları sevmesi Ali Asker'i de yakınlaştırmış. Türkülerinden etkilenen askerler zaman zaman para da verirmiş. O da bu paralarla evin geçimine katkıda bulunurmuş. "İş, ev omuzlarımda, okulda bile aklım öğleden sonra gidip askerlere türkü söyleyerek alacağım para ve ekmeklerde olurdu" diyor Ali Asker yıllar sonra.
Daha sonra gittikleri Elazığ'da bir kahvede çaycılık yapan Ali Asker, kahvenin üstündeki otelde kalan ozanlarla da tanışma fırsatı bulmuş. Temiz, bakımlı olduğu için dışarıdan gelenler orayı, Kristal Palas'ı seçermiş. Ali Ekber Çiçek'le, Mahsuni ile daha birçok ozanla böylelikle tanışma fırsatı bulan Ali Asker, Halk Eğitim Merkezi'nde müzik dersi de almış. Sonraları da konserlerde söylemeye başlamış Ali Asker.
Ankara'ya geldikleri 1969'da öğrenci gençliğin eylemleri, söylemleri de çekici gelmeye başlamış Ali Asker'e. "Söylemleri çekici geliyordu, kendimi orada bulmaya başladım" diyerek siyasetle, öğrenci hareketleriyle tanışmasını anlatan Ali Asker, bunun türkülerinin içeriğine de yansıdığını söylüyor.
'Zorluklar türkü söyletti' 12 Mart'ın ağır koşulları, Ali Asker'i Hozat'a yeniden götürmüş. O dönemde 5 kişinin dağda operasyonda yakalandığını, önce "Deniz Gezmiş'ler yakalandı" denildiğini, haber doğru çıkmayınca sevindiklerini anlatıyor. Yakalananlardan biri tutuklanmış, sonraları onu ziyarete giderek yardım götürmüşler. "Kafamda türkü söyleyeceğim, sanatçı olacağım diye bir şey yoktu" diyen Ali Asker, yaşam zorluklarının onu türkü söylemeye ittiğini anlatıyor. 12 kardeşten üçü ölünce 9 kardeş kalmışlar. 1973'lerde ağabeyi ile Ankara'ya yeniden gelmiş. Bir yandan Bursa Eğitim'de okurken, bir yandan da terzilik yapmış. Almanya'dan gelen bir akrabalarının yanında getirdiği teybe sesini almasıyla ilk "kasedi" çıkmış. Akrabası, "gel sesini teybe alayım" demiş. "Odada sürekli ağlayan bir de çocuk sesi" olduğu halde üç-beş türkü söylemiş Ali Asker. Yıllar sonra ahbapları "senin kasetin çıkmış" deyince şaşırmış, "ne kaseti, ben kaset maset çıkarmadım" diye. İşin aslı sonradan çıkmış, sesini teybe alan akrabası Almanya'ya gidince çoğaltmış kaseti, çoğaltıla çoğaltıla Türkiye'ye "kaseti çıktı" diye ulaşmış.
Ağabeyi işkencede öldürüldü Ülkenin dört bir yanını dolaşmış Ali Asker konserler için. 12 Eylül öncesi ODTÜ şenliklerine, Fatsa, Hacıbektaş, Pir Sultan şenliklerine katılmış. Ama 12 Eylül darbesi tüm Türkiye'ye olduğu gibi Ali Asker'e de acı bedel ödetmiş. 12 Eylül'ün ilk haftalarında gözaltına alınan öğretmen ağabeyinin işkencede öldürüldüğünü duymak çok acı gelmiş Ali Asker'e, "Haberi duyunca olduğum yerde kaldım, kımıldayamadım. Kalkıp yürüyemiyorum" diye anlatıyor yıllar sonra o günleri. Cenazeyi almaya gittikleri morgda cesedin üzerinde "Mamak Askeri Ceza ve Tutukevi'nde ölü bulundu" diye yazıyormuş. "Oysa" diyor Ali Asker, "Ağabeyim Ankara Emniyet Müdürlüğü DAL'da işkencede öldürüldü." 12 Eylül'de Devrimci Yol davasının sanıkları arasında yer almış, 2.5 yıllık Mamak'taki hapsin ardından askerlik başlamış. Mamak'ta türküye tutkusu daha da artmış; "Acıları türküleştirdik. Limon kasalarından saz yaptık" diyor o günleri acı acı anarak. Askere gittiğinde kalp ve böbrek de dahil birçok rahatsızlığı varmış Ali Asker'in. Almanya'ya iltica etmiş. 1983'te başlayan Almanya serüveni, 20 yıllık vatan hasreti, kendi deyimiyle "sürgün"...
20 yıllık hasret "Oranın sıkıntıları daha büyük. Çekilecek gibi değil" diyor Ali Asker "sürgün" yılları için. 20 yıl boyunca türkülere daha bir sarılmış, türküleri, besteleri ise Türkiye'de mücadele eden işçilere, öğrencilere, yoksullara direnç, umut olmuş. "Hiçbir zaman oralı olamadım. Isınamadım. Bedenim oradaydı ama kafam, düşüncelerim, yüreğimle buradaydım" diyerek ülkesine, insanlarına özlemini ifade eden Ali Asker, 20 yıl sonra yeniden dönüşünü "Döndüğüme inanamıyordum. Dizlerimin bağı çözüldü. Arkadaşlara 'sessiz gelmek istiyorum, kimse gelmesin' demiştim. Ama iyi ki arkadaşlar gelmiş" diye anlatıyor. "Ülkemde olduğum, dostlarımla kucaklaştığım için mutluyum. Barış dolu, mutluluk türkülerini söyleyeceğimiz günler gelecek. Hiçbir grupsal çıkar için söylemiyorum. Herkesi kucaklamak istiyorum" diyen Ali Asker, 22 Şubat'ta İstanbul'da bir konserle türkülerini seslendirecek.
'Zorluklar türkü söyletti' 12 Mart'ın ağır koşulları, Ali Asker'i Hozat'a yeniden götürmüş. O dönemde 5 kişinin dağda operasyonda yakalandığını, önce "Deniz Gezmiş'ler yakalandı" denildiğini, haber doğru çıkmayınca sevindiklerini anlatıyor. Yakalananlardan biri tutuklanmış, sonraları onu ziyarete giderek yardım götürmüşler. "Kafamda türkü söyleyeceğim, sanatçı olacağım diye bir şey yoktu" diyen Ali Asker, yaşam zorluklarının onu türkü söylemeye ittiğini anlatıyor. 12 kardeşten üçü ölünce 9 kardeş kalmışlar. 1973'lerde ağabeyi ile Ankara'ya yeniden gelmiş. Bir yandan Bursa Eğitim'de okurken, bir yandan da terzilik yapmış. Almanya'dan gelen bir akrabalarının yanında getirdiği teybe sesini almasıyla ilk "kasedi" çıkmış. Akrabası, "gel sesini teybe alayım" demiş. "Odada sürekli ağlayan bir de çocuk sesi" olduğu halde üç-beş türkü söylemiş Ali Asker. Yıllar sonra ahbapları "senin kasetin çıkmış" deyince şaşırmış, "ne kaseti, ben kaset maset çıkarmadım" diye. İşin aslı sonradan çıkmış, sesini teybe alan akrabası Almanya'ya gidince çoğaltmış kaseti, çoğaltıla çoğaltıla Türkiye'ye "kaseti çıktı" diye ulaşmış.
Ağabeyi işkencede öldürüldü Ülkenin dört bir yanını dolaşmış Ali Asker konserler için. 12 Eylül öncesi ODTÜ şenliklerine, Fatsa, Hacıbektaş, Pir Sultan şenliklerine katılmış. Ama 12 Eylül darbesi tüm Türkiye'ye olduğu gibi Ali Asker'e de acı bedel ödetmiş. 12 Eylül'ün ilk haftalarında gözaltına alınan öğretmen ağabeyinin işkencede öldürüldüğünü duymak çok acı gelmiş Ali Asker'e, "Haberi duyunca olduğum yerde kaldım, kımıldayamadım. Kalkıp yürüyemiyorum" diye anlatıyor yıllar sonra o günleri. Cenazeyi almaya gittikleri morgda cesedin üzerinde "Mamak Askeri Ceza ve Tutukevi'nde ölü bulundu" diye yazıyormuş. "Oysa" diyor Ali Asker, "Ağabeyim Ankara Emniyet Müdürlüğü DAL'da işkencede öldürüldü." 12 Eylül'de Devrimci Yol davasının sanıkları arasında yer almış, 2.5 yıllık Mamak'taki hapsin ardından askerlik başlamış. Mamak'ta türküye tutkusu daha da artmış; "Acıları türküleştirdik. Limon kasalarından saz yaptık" diyor o günleri acı acı anarak. Askere gittiğinde kalp ve böbrek de dahil birçok rahatsızlığı varmış Ali Asker'in. Almanya'ya iltica etmiş. 1983'te başlayan Almanya serüveni, 20 yıllık vatan hasreti, kendi deyimiyle "sürgün"...
20 yıllık hasret "Oranın sıkıntıları daha büyük. Çekilecek gibi değil" diyor Ali Asker "sürgün" yılları için. 20 yıl boyunca türkülere daha bir sarılmış, türküleri, besteleri ise Türkiye'de mücadele eden işçilere, öğrencilere, yoksullara direnç, umut olmuş. "Hiçbir zaman oralı olamadım. Isınamadım. Bedenim oradaydı ama kafam, düşüncelerim, yüreğimle buradaydım" diyerek ülkesine, insanlarına özlemini ifade eden Ali Asker, 20 yıl sonra yeniden dönüşünü "Döndüğüme inanamıyordum. Dizlerimin bağı çözüldü. Arkadaşlara 'sessiz gelmek istiyorum, kimse gelmesin' demiştim. Ama iyi ki arkadaşlar gelmiş" diye anlatıyor. "Ülkemde olduğum, dostlarımla kucaklaştığım için mutluyum. Barış dolu, mutluluk türkülerini söyleyeceğimiz günler gelecek. Hiçbir grupsal çıkar için söylemiyorum. Herkesi kucaklamak istiyorum" diyen Ali Asker, 22 Şubat'ta İstanbul'da bir konserle türkülerini seslendirecek.
Evrensel'i Takip Et