Ada’da, tutsaklar da tanıdık
“Ada” adlı tiyatro oyunu bir hapishane adasında geçiyor. Oyunun Yönetmeni A.Tolga Çiftçi, hapishane adasını isimlendirmemiş. “Kutsal sayılan değerleri kutsal tutmaya devam eden” tutsakların ise isimleri gibi ırkları da yok. Zaman ise herhangi bir zaman. Hapishanenin herhangi bir hapishane, adanın herhangi bir ada kılındığı oyunda aynı hücreyi paylaşan tutsaklar da, gardiyan da içimizden birileri oluyor böylece. Mertcan Ertürk, Oğuz Can Sakatoğlu ve İlker Ortaç’ın rol aldığı oyunda efsane kahramanı Antigone’nin adı ise çokça geçiyor.
Yürüyüş yapıp, protesto eylemi gerçekleştirdikleri için mahkum edilen isimsiz mahpuslar sadece insan; nefret eden, sevinen, gurur duyan, korkan, sinirlenen, özleyen, sorgulayan, başkaldıran politik tutsaklar. Yüzlerce yıl öncesinden gelen Antigone’yi hücrelerine konuk ediyorlar. Değerleri uğruna kurallara başkaldırının hak olduğunu savunan Antigone ve O’na ölümden de kötü bir ceza veren Kral Kreon, tutsakların tiyatro oyununda canlanarak, özgürlük rüzgarını, dostluk ve sevginin gücünü günümüze getiriyor.
KAVRAMLAR ÇARPIŞIR
İlk gösterimi önceki gece gerçekleştirilen oyun 25 Eylül ve 2-6 Ekim 2011 tarihlerinde de sergilenecek. Yönetmenliğini Tolga Çiftçi’nin yaptığı oyunda, özgürlük-devlet, hukuk-adalet, siyaset-suç, insan-dostluk gibi kavramlar kıyasıya çarpışıyor. Egemenlerce direnmenin, düşünmenin tecrit edilmeye çalışıldığı yer olan “Ada”dan ve onurlu bir yaşam sürdürmenin bedelinin ağır olduğu günlerden söz ediliyor oyunda. İki tutsağın dostluğu, paylaşımı ve çatışması bize insanın insana duyduğu gereksinimi bir kez daha hatırlatıyor.
AYNA YANSITIR
Sahneden “Tanıklarının kimliğinin açıklanmasının devletin yüksek menfaatlerine aykırı düşmesi” gibi kulağımıza çok tanıdık gelen cümleleri duyduğumuz, günümüze tutulan bir ayna aslında “Ada”. Bugün de sevgisi ve inancını, ölüme rağmen ölümüne yaşayan ve paylaşanların; Denizlerin, Mahirlerin, İbrahimlerin “ada”sında yaşıyoruz... Ada bu topraklarda Ceylanların, Gülerlerin, Metinlerin, TEKEL işçilerinin, kot taşlama işçilerinin, kayıplarını arayan anaların, kardeşinin cesedini toplu mezarlarda bulanların adası …
Oyunu izlerken, gülümserken veya gözleriniz dolarken, kim bilir belki bazı sorular da gelir aklınıza: Hangi koşullar “Çiş yapmak için mola verilmesi” ni olağanüstü kılabilir? İnandığı değerlere sahip çıkmak mı daha direngen yapar insanı; yoksa düş gücü mü? İnsan kaç dostunun yüzüne nefretini ve kıskançlığını açıkça haykırabilir? “Çocuk oyunu” saydığımız tiyatro bize “sonunda dinlenmesi” gereken sözler mi söylemektedir? (Ankara/EVRENSEL)
ADA’NIN ÖYKÜSÜ
Athol Fugard’ın 1973 yılında yazdığı “Ada” (The Island) adlı tiyatro oyunu 1987 yılında Yücel Erten tarafından Türkçeye çevriliyor. Kendisi de Güney Afrikalı olan Fugard’ın oyunu, Güney Afrika Cumhuriyeti’nin başkenti Cape Town’a yedi buçuk kilometre uzaklıkta bulunan Robben Adası’nda geçiyor. Oyundaki tutsaklar ise, Güney Afrikalı siyahlar John ve Winston. Güney Afrika Cumhuriyeti’nin seçilmiş ilk devlet başkanı Nelson Mandela, 27 yıl hapis yattığı adayı, “Cumhurbaşkanı” sıfatını taşırken 1997 yılında müzeye dönüştürüyor. Ada, halen müze ve UNESCO’nun dünya mirası listesinde yer alıyor.
Evrensel'i Takip Et