30 Mart 2003 21:00
Yurt değil şantiye!
Marmara Depremi'nde hasar gören Çemberlitaş Kız Yurdu'nun tadilatına ancak 4 yıl sonra başlandı. Fakat bütçe ayrılmadığı gerekçesiyle, 700 öğrencinin barındığı yurdun inşaatı yarım kaldı.
Bayındırlık Bakanlığı tarafından sağlam raporu verilen yurtta, depremden sonra tek önlem olarak çatlaklar sıvayla kapatılıp boyandı. Yurdun hasarlı olduğunun yetkililer tarafından kabul edilmesi ve onarılmasına karar verilmesi için 4 yıl geçmesi gerekti! Mayıs ayında boşaltılan yurdun tadilatının yaza bitirileceği ve 2002 eğitim-öğretim yılına hazır olacağı açıklanmıştı. Ancak aradan bir yıl geçmesine rağmen onarımın hâlâ bitmediğini ifade eden öğrenciler duruma tepkili, "Yılan hikâyesine döndü. Her sorduğumuzda 'bitecek' diyorlar ancak bir türlü bitmiyor." Şu anda 250 öğrencinin kaldığı yurtta, inşaattan önce kalan diğer öğrenciler ya başka yurtlara gitmek zorunda kalmış ya da eve çıkmışlar.
Soğuk suyla banyo yaptık Yurtta kalmanın ev kiralamaktan daha az masraflı olduğunu belirten öğrenciler, "Ama, bu kadar sorun yaşayacağımızı bilseydik ne yapıp edip eve çıkardık" diyorlar. İlk geldikleri zaman molozlardan, toz ve gürültüden ders çalışamadıklarını, okuldan geldikten sonra dinlenemediklerini anlatan öğrencilerin sorunları bunlarla da bitmiyor. Yurttan atılmaktan çekindikleri için isimlerini açıklamayan öğrenciler 2.5 ay kadar başka bir yurda nakledildiklerini, geri döndüklerinde ise bu kez sıcak su olmadığı için banyo yapmaya Vezneciler yurduna gittiklerini anlatıyorlar. Vezneciler yurdu uzak olduğu için gitmekte zorluk çektiklerini söyleyen öğrenciler, "Zaman zaman soğuk suyla banyo yapıyorduk" dediler. Kasım ortasına kadar da kaloriferler yanmadığı için yurdun 'morg gibi' olduğunu belirten öğrenciler, battaniyelerle ısınmaya çalışmışlar.
Ders çalışamıyoruz Mevcut görüntüsü bir şantiyeyi andıran yurtta, matkap seslerinden, gürültü ve tozdan ders çalışamadıklarını, çalışmaların geç saatlere kadar sürdüğünü belirten öğrenciler, "sürekli erkek personel anonsu yapılıyor onlarla yaşamaya alıştık" diyorlar. Yurdun onarımının bitmesi için gürültüye ve toza razı olduklarını belirten öğrencilerden bir tanesi, "Yurda geldiğimde rahat etmek, okulun yorgunluğunu atmak istiyorum. Ama tahtaları, molozları görünce psikolojim bozuluyor" diyor. 8 kişilik odaların kapasitenin çok üstünde öğrenci kalıyor. Öğrenciler, "Odalar zaten dar. Tıkış tıkış kalmak istemiyoruz" diyorlar. Etüt salonlarından birinde de tadilat yapıldığı için vize zamanlarında ders çalışacak yer bulamadıklarını belirten bir öğrenci, "Sınav zamanı yaklaşıyor ve nasıl ders çalışacağımı bilmiyorum" diyor. Yurtta kasım ve aralık ayları boyunca yemek de çıkmamış. İnşaattan etkilenenler sadece öğrenciler değil. Kantini işleten Mustafa Albayrak 3 yıllık sözleşmesi olduğunu, ancak yurt kapasitesinin üçte birinin dolu olması nedeniyle zarar ettiğini belirterek, "Yanımda 10 kişi çalıştırıyorum. Onların parasını da cebimden ödüyorum" diyor. Yurdun içindeki internet kafeyi işleten İsmail Sensezer ise, kendilerine 1-2 ay içinde tadilatın biteceğinin söylendiğini ancak bu gidişle zor biteceğini belirterek, "Bize de hiçbir açıklama yapılmıyor" dedi.
src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


Toplu satış yasası TBMM Alt Komisyonu'nda üzerindeki çalışmalar tamamlanan "Maden Yasa Tasarısı" üzerine tartışmalar da devam ediyor. İstanbul Çevre Konseyi'nin (İÇK) önceki gün düzenlediği panelde, maden şirketleri temsilcileri ile bilim adamları karşı karşıya geldi. ABD saldırısında yaşamını yitiren Iraklıların anısına saygı duruşu ile başlayan panelde, ülkenin yabancı şirketler tarafından talan edilmesine karşı olanların, özel maden şirketi sahipleri tarafından, "Ülkenin kaynaklarından para kazanmasının, üretim yapmasının önünde engel oldukları" suçlamasına maruz kalması zaman zaman ortamı gerginleştirdi. Madencilerin suçlamaları, dinleyicilerin de tepkisine neden oldu. Madenciler Derneği Başkanı İsmet Kasapoğlu'nun, 12 yıldır siyanürle altın arayan çokuluslu şirketlere karşı mücadele veren Bergama köylülerinin temsilcisi Oktay Konyar'a "vatan haini" demesi ve tasarıya karşı olanları "yalancılık ve bilip bilmeden konuşmakla" suçlaması protestolarla karşılandı. İÇK Genel Sekreteri Tanay Sıdkı Uyar'ın yönettiği panelde söz alan İsmet Kasapoğlu, çevreye zarar veren kuruluşlar yüzünden, her suçlamanın önüne madencilerin atıldığını savundu. Kasapoğlu, Bergama'da faaliyet yürüten Normandy şirketini ise dünyanın en iyi tesislerine sahip olmakla övdü. "Doktor ameliyat anında hastaya enfeksiyon kaptırırsa, hasta ölür" diyerek sözlerine başlayan İTÜ Maden Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmail Duman, madencilikte yapılan hataların ve duyarsızlığın doğada yarattığı tahribata dikkat çekti. Avrupa'nın 1800'lerde tüm ormanlarını önce cam ve sabun, daha sonra da metal için bitirdiğini hatırlatan Duman, "Avrupa'da ormanların 1000'de 1.5'i doğal, geri kalanı yapay ormandır" dedi.
Dünyada örneği yok İstanbul Jeoloji Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi Tahir Öngür de, dünya madenciliğinden örnekler vererek, Türkiye'de uygulanmak istenen tasarının bir örneğinin daha olmadığına dikkat çekti. Bir yerin Milli Park olarak ilan edilmesinin bile madenci şirketin onayına bırakılmasının ve ÇED raporlarının ortadan kaldırılmasını eleştiren Öngür, ulusal madenciliği bitirecek ve madenlerin olduğu gibi yurtdışına ihraç edilmesini sağlamaktan başka işlevi olmayan tasarıya karşı mücadele edilmesinin zorunluluğunu anlattı. Maden Mühendisleri Odası'nın da tasarı görüşmelerine katıldığını söyleyen Öngür, "2 yıl kapalı kapılar arkasında yeni tasarı hazırlayıp, yine kapalı kapılar ardında değiştiriyorlar." diyerek Türk madencilerini uyardı. Kendi geleceklerinde söz sahibi olmak istedikleri için ülkenin 1 numaralı "iç tehditi" ilan edildikleri söyleyen Bergama köylüleri Temsilcisi Oktay Konyar ise, 12 yıldır sürdürdükleri mücadeleleri hakkında bilgi verdi. "Türkiye'deki madenler sadece madencilerin değildir, halkın madenleridir" diyen Konyar, oynanan oyunun, ülkenin son kalan doğal varlıkları üzerine olduğunu belirtti.
Hep aynı nakarat Türkiye Mermercilik Doğal Taş ve Makinaları Birliği (TÜMMER) Genel Koordinatörü Yener Cander konuşmasında, kendisinden önce anlatılan bilimsel veri ve örnekleri yok saydı. Cander, "Hep kulaktan dolma bilgiler. Peşin hükümlerle yaklaşılıyor" iddiasında bulunarak, alınan önlemler yüzünden istedikleri gibi maden işletememekten yakındı. Genç Madenciler Derneği Başkanı Cemil Öktem'se "Meclis'teki kanun bizim hazırladığımız kanun değil" diyerek kendilerini savunurken bir de itiraf da bulundu: "Uluslarası bazı kurumların temsilciliğini yaptığımız ima ediliyor. Biz o kadar becerikli değiliz." Türkiye'nin son 20 yıllık çevre panoramasını değerlendiren Çevre Mühendisleri Odası Genel Başkanı Tezcan Abay, "Endüstriyel atıkların yüzde 20'den azı atık arıtma arıtma işleminden geçiriliyor. Türkiye'nin gerçek bir çevre politikası yok. Kimsenin 'kalkınmayı çevre mevzuatı engelliyor' diyebileceği bir mevzuat zaten yok" diyerek madenciliğin önüne hiç engel çıkarılmadığına dikkat çekti.
Soğuk suyla banyo yaptık Yurtta kalmanın ev kiralamaktan daha az masraflı olduğunu belirten öğrenciler, "Ama, bu kadar sorun yaşayacağımızı bilseydik ne yapıp edip eve çıkardık" diyorlar. İlk geldikleri zaman molozlardan, toz ve gürültüden ders çalışamadıklarını, okuldan geldikten sonra dinlenemediklerini anlatan öğrencilerin sorunları bunlarla da bitmiyor. Yurttan atılmaktan çekindikleri için isimlerini açıklamayan öğrenciler 2.5 ay kadar başka bir yurda nakledildiklerini, geri döndüklerinde ise bu kez sıcak su olmadığı için banyo yapmaya Vezneciler yurduna gittiklerini anlatıyorlar. Vezneciler yurdu uzak olduğu için gitmekte zorluk çektiklerini söyleyen öğrenciler, "Zaman zaman soğuk suyla banyo yapıyorduk" dediler. Kasım ortasına kadar da kaloriferler yanmadığı için yurdun 'morg gibi' olduğunu belirten öğrenciler, battaniyelerle ısınmaya çalışmışlar.
Ders çalışamıyoruz Mevcut görüntüsü bir şantiyeyi andıran yurtta, matkap seslerinden, gürültü ve tozdan ders çalışamadıklarını, çalışmaların geç saatlere kadar sürdüğünü belirten öğrenciler, "sürekli erkek personel anonsu yapılıyor onlarla yaşamaya alıştık" diyorlar. Yurdun onarımının bitmesi için gürültüye ve toza razı olduklarını belirten öğrencilerden bir tanesi, "Yurda geldiğimde rahat etmek, okulun yorgunluğunu atmak istiyorum. Ama tahtaları, molozları görünce psikolojim bozuluyor" diyor. 8 kişilik odaların kapasitenin çok üstünde öğrenci kalıyor. Öğrenciler, "Odalar zaten dar. Tıkış tıkış kalmak istemiyoruz" diyorlar. Etüt salonlarından birinde de tadilat yapıldığı için vize zamanlarında ders çalışacak yer bulamadıklarını belirten bir öğrenci, "Sınav zamanı yaklaşıyor ve nasıl ders çalışacağımı bilmiyorum" diyor. Yurtta kasım ve aralık ayları boyunca yemek de çıkmamış. İnşaattan etkilenenler sadece öğrenciler değil. Kantini işleten Mustafa Albayrak 3 yıllık sözleşmesi olduğunu, ancak yurt kapasitesinin üçte birinin dolu olması nedeniyle zarar ettiğini belirterek, "Yanımda 10 kişi çalıştırıyorum. Onların parasını da cebimden ödüyorum" diyor. Yurdun içindeki internet kafeyi işleten İsmail Sensezer ise, kendilerine 1-2 ay içinde tadilatın biteceğinin söylendiğini ancak bu gidişle zor biteceğini belirterek, "Bize de hiçbir açıklama yapılmıyor" dedi.
src=/resim/b1.gif width=5>



Toplu satış yasası TBMM Alt Komisyonu'nda üzerindeki çalışmalar tamamlanan "Maden Yasa Tasarısı" üzerine tartışmalar da devam ediyor. İstanbul Çevre Konseyi'nin (İÇK) önceki gün düzenlediği panelde, maden şirketleri temsilcileri ile bilim adamları karşı karşıya geldi. ABD saldırısında yaşamını yitiren Iraklıların anısına saygı duruşu ile başlayan panelde, ülkenin yabancı şirketler tarafından talan edilmesine karşı olanların, özel maden şirketi sahipleri tarafından, "Ülkenin kaynaklarından para kazanmasının, üretim yapmasının önünde engel oldukları" suçlamasına maruz kalması zaman zaman ortamı gerginleştirdi. Madencilerin suçlamaları, dinleyicilerin de tepkisine neden oldu. Madenciler Derneği Başkanı İsmet Kasapoğlu'nun, 12 yıldır siyanürle altın arayan çokuluslu şirketlere karşı mücadele veren Bergama köylülerinin temsilcisi Oktay Konyar'a "vatan haini" demesi ve tasarıya karşı olanları "yalancılık ve bilip bilmeden konuşmakla" suçlaması protestolarla karşılandı. İÇK Genel Sekreteri Tanay Sıdkı Uyar'ın yönettiği panelde söz alan İsmet Kasapoğlu, çevreye zarar veren kuruluşlar yüzünden, her suçlamanın önüne madencilerin atıldığını savundu. Kasapoğlu, Bergama'da faaliyet yürüten Normandy şirketini ise dünyanın en iyi tesislerine sahip olmakla övdü. "Doktor ameliyat anında hastaya enfeksiyon kaptırırsa, hasta ölür" diyerek sözlerine başlayan İTÜ Maden Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmail Duman, madencilikte yapılan hataların ve duyarsızlığın doğada yarattığı tahribata dikkat çekti. Avrupa'nın 1800'lerde tüm ormanlarını önce cam ve sabun, daha sonra da metal için bitirdiğini hatırlatan Duman, "Avrupa'da ormanların 1000'de 1.5'i doğal, geri kalanı yapay ormandır" dedi.
Dünyada örneği yok İstanbul Jeoloji Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi Tahir Öngür de, dünya madenciliğinden örnekler vererek, Türkiye'de uygulanmak istenen tasarının bir örneğinin daha olmadığına dikkat çekti. Bir yerin Milli Park olarak ilan edilmesinin bile madenci şirketin onayına bırakılmasının ve ÇED raporlarının ortadan kaldırılmasını eleştiren Öngür, ulusal madenciliği bitirecek ve madenlerin olduğu gibi yurtdışına ihraç edilmesini sağlamaktan başka işlevi olmayan tasarıya karşı mücadele edilmesinin zorunluluğunu anlattı. Maden Mühendisleri Odası'nın da tasarı görüşmelerine katıldığını söyleyen Öngür, "2 yıl kapalı kapılar arkasında yeni tasarı hazırlayıp, yine kapalı kapılar ardında değiştiriyorlar." diyerek Türk madencilerini uyardı. Kendi geleceklerinde söz sahibi olmak istedikleri için ülkenin 1 numaralı "iç tehditi" ilan edildikleri söyleyen Bergama köylüleri Temsilcisi Oktay Konyar ise, 12 yıldır sürdürdükleri mücadeleleri hakkında bilgi verdi. "Türkiye'deki madenler sadece madencilerin değildir, halkın madenleridir" diyen Konyar, oynanan oyunun, ülkenin son kalan doğal varlıkları üzerine olduğunu belirtti.
Hep aynı nakarat Türkiye Mermercilik Doğal Taş ve Makinaları Birliği (TÜMMER) Genel Koordinatörü Yener Cander konuşmasında, kendisinden önce anlatılan bilimsel veri ve örnekleri yok saydı. Cander, "Hep kulaktan dolma bilgiler. Peşin hükümlerle yaklaşılıyor" iddiasında bulunarak, alınan önlemler yüzünden istedikleri gibi maden işletememekten yakındı. Genç Madenciler Derneği Başkanı Cemil Öktem'se "Meclis'teki kanun bizim hazırladığımız kanun değil" diyerek kendilerini savunurken bir de itiraf da bulundu: "Uluslarası bazı kurumların temsilciliğini yaptığımız ima ediliyor. Biz o kadar becerikli değiliz." Türkiye'nin son 20 yıllık çevre panoramasını değerlendiren Çevre Mühendisleri Odası Genel Başkanı Tezcan Abay, "Endüstriyel atıkların yüzde 20'den azı atık arıtma arıtma işleminden geçiriliyor. Türkiye'nin gerçek bir çevre politikası yok. Kimsenin 'kalkınmayı çevre mevzuatı engelliyor' diyebileceği bir mevzuat zaten yok" diyerek madenciliğin önüne hiç engel çıkarılmadığına dikkat çekti.
Evrensel'i Takip Et